13. Hukuk Dairesi 2015/18038 E. , 2017/3975 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ : . Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 02/08/2012 günü davalı hastaneye kürtaj yaptırmak için müracaat ettiğini, işlemin yapıldığını, ancak işlem sırasında ağrı kesici amacıyla ameliyatı yapan doktorun talimatıyla ebe hemşire davalı ...tarafından baldır kısmından iğne yapıldığını, iğnenin dikkatsizlik sonucu yanlış yere yapılıp sinire denk geldiğini, akabinde korkunç bir ağrı ve hissizlik oluşmaya başladığını, yapılan enjeksiyon sonrası uyuyamaz ve çalışamaz hale geldiğini, genel olarak sağ bacakta dayanılmaz ağrı, hissizlik, ayak bileğinde ve ayak dört parmakta hareket ve duyu kaybı, topallayarak yürüme, kemikte batma ve yanma hissi, şiddetli bir darbeden sonra oluşan ağrı hissi gibi problemler meydana geldiğini, psikolojik olarak çöktüğünü, bir kaç kez intihar girişiminde bulunduğunu, çalışamaz hale geldiğinden dolayı çalışmış olduğu işverence işten çıkarıldığını, halen işsiz olduğunu, tedavi amacıyla başka doktora gittiğinde de yaklaşık 2 yıl boyunca bu şiddetli ağrılarının devam edeceğinin, genel itibariyle rahatsızlığının ise 10-15 yıl süreceğinin belirtildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 9.000TL maddi, 39.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalı hemşirenin kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, davalılar hakkında açılan maddi manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede yapılan operasyon sonrası uygulanan enjeksiyon nedeniyle bacakta sakatlık oluştuğu iddiasıyla istenilen maddi manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan davalıların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Somut olayda, davacının davalı hastanede kürtaj işlemi yaptırmasının akabinde, davalı hemşire Hatice Dündar tarafından, davacının baldır kısmından uygulanan ağrı kesici iğne neticesinde, sağ bacakta ve ayakta ağrı, hissizliğin ortaya çıktığı anlaşılmakta olup, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından verilen 19.07.2013 tarihli ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu"nun 30.10.2014 tarihi raporunda, "mevcut tablonun her türlü özene rağmen oluşabilecek, herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline atfı kabil kusur tespit edilmediği..." belirtilmiştir. Ancak, davacının bacağında oluşan ağrı ve hissizliğin davalı hastanede, davalı hemşire tarafından uygulanan iğne neticesinde meydana geldiği sabit olmakla, davacının iğne yapılmasını müteakip rahatsızlığını belirtmesine karşın ilgilenilmediği, bu şekilde özen borcuna aykırı davranıldığı ve sonucun ağırlaşmasına sebebiyet verildiği iddialarının karşılanmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, davacıya uygulanan enjeksiyonun doğru yere yapılıp yapılmadığı ile ilgili tüm bilgi ve belgeler, hastane kayıtları, çekilen tüm filmler, epikriz ve Adli Tıp Raporları da birlikte gönderilerek, Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, davacıya yapılan enjeksiyonun usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, hastada oluşan hasarın, “enjeksiyonun hatalı uygulanması”na bağlı olarak gelişebileceği ve bunların gelişme olasılıkları, kas içine ve usulüne uygun olarak yapılan bir enjeksiyon sonrasında “nöropati” gelişmesinin mümkün olup olamayacağı, mümkünse, bu durumun meydana getireceği bulguların neler olduğu, enjeksiyon öncesinde yapılması gereken muayenenin ve sonrasında yapılması gereken tüm tıbbi müdahalelerin yapılıp yapılmadığı, müdahale yapılmamasının sonuca etkisi üzerinde durulup irdelenmek suretiyle, olayda davalılara atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak az yukarda açıklanan ilke ve esaslara göre davalıların kusurlu olup olmadıkları belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.