Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2018/775
Karar No: 2022/2601
Karar Tarihi: 12.04.2022

Danıştay 8. Daire 2018/775 Esas 2022/2601 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 8. Daire Başkanlığı         2018/775 E.  ,  2022/2601 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    SEKİZİNCİ DAİRE
    Esas No : 2018/775
    Karar No : 2022/2601


    TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACILAR)
    … VEKİLİ : Av. …
    2- (DAVALILAR)
    I. … Bakanlığı
    VEKİLİ : …
    II. … Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …
    III. … Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …
    IV. … Belediye Başkanlığı
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … gün ve E:… , K:… sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacıların yakını … 'ün 14.09.2014 tarihinde arkadaşları ile birlikte Şile İlçesi, Sahilköyünde bulunan … isimli işletmeye ait plajda denize girdikten belli süre sonra gözden kaybolduğu ve yapılan uzun aramalar neticesinde boğularak hayatını kaybetmesi üzerine, müteveffanın ailesi tarafından söz konusu ölüm olayında davalı idarelerin gerek denetim yükümlülüğünün yerine getirilmesinde, gerekse de arama kurtarma faaliyetlerinde yeterli ve gerekli özeni göstermediği ve neticesinde hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, aile bireyleri (anne-baba-1kardeş) için şimdilik toplam 3.000-TL maddi, 500.000-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 14.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istenilmektedir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:… , K: … sayılı kararda; dava konusu olayda, hem ilgili idarelerin kusurlarının tespitine ilişkin olarak hem de kusur neticesinde oluşan zararın tespiti amacıyla iki ayrı bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, söz konusu bilirkişi raporlarında özetle, davacıların desteği … 'ûn 14/09/2014 tarihinde arkadaşları ile birlikte Şile Sahilköy Köyû'nde bulunan … isimli işletmenin önündeki plajda denize girdikten bir süre sonra arkadaşı ile birlikte denizden çıkamadığı, arkadaşının bir müddet sonra denizden çıkarıldığı, ancak … ’ün akıntıya kapılarak kıyıdan 15 metre kadar uzaklaştığı sırada yardım çağrıları üzerine olay yerine bir kurtarma ekibinin geldiğini, ancak bu ekibin … ’ün kıyıya çok yakın bir noktada su üstünde kalmaya çalıştığını gördükleri halde havanın kararmış olması, denizin aşırı dalgalı olması ve botlarının küçük olması gerekçe gösterilerek hiçbir kurtarma çalışması yapmadan olay yerinden ayrıldığı, olay yerinde bulunan jandarma ekiplerinin de hiçbir kurtarma çalışması yapmadan kıyıda saatlerce beklediği, davacıların tüm yardım çağrılarına rağmen AFAD, Sahil Güvenlik Komutanlığı. Sahilköy Jandarma Karakol Komutanlığı, Şile ve Büyükşehir Belediyesinden hiçbir görevlinin olay yerinde kurtarma çalışması yürütmediği, müteveffayı kurtarmak için herhangi bir çaba sarf etmediklerini, sonuç olarak idarenin olay öncesinde söz konusu plajda denetim yükümlüğünü yerine getirmediği, söz konusu işletmede cankurtaran bulundurulmadığı, hem de kurtarma aşamasındaki ihmalkarlıklardan dolayı müteselsilen sorumlu olduğu, söz konusu sorumluluğun oransal dağılımı neticesinde, Şile Belediye Başkanlığının %10, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın %30, T.C Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın %30 ve İçişleri Bakanlığının da %30 sorumluluklarının bulunduğunun bilirkişi tarafından ortaya konulduğu, yapılan aktüerya bilirkişi incelemesi neticesinde de, davacılar yakınının ölümü nedeniyle davacılardan anne … yararına 79.636,00-TL, baba … yararına ise 70.180,00-TL olmak üzere toplamda 149.816,00-TL destekten yoksunluk tazminatının hesaplandığı, buna göre hükme esas alınabilir nitelikte bulunan bilirkişi raporları uyarınca, hesaplanan maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ve yine olay nedeniyle davacıların yaşamış olduğu manevi zarara karşılık olarak davacılardan anne … için 50.000-TL, baba … için 50.000.-TL, kardeş … için ise 25.000-TL olmak üzere toplamda 125.000-TL manevi tazminatın kusur oranları nispetinde davalı idarelerce davacılara ödenmesi gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince verilen kararda; maddi ve manevi tazminatın kabulüne ilişkin kısmına yönelik davalı idareler tarafından yapılan ve kararın manevi tazminatın kısmen reddi ile maddi tazminat aktüerya hesabına yönelik kısmına ilişkin davacılar tarafından yapılan istinaf başvurularının reddine, kabulüne karar verilen manevi tazminatın yasal faiz kısmı yönünden, davacılar yakınının ölümü nedeniyle açılan tam yargı davasında, davacılar vekili tarafından toplam 500.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesinin talep edildiği ancak idare mahkemesince hükmedilen manevi tazminat miktarı üzerinden yasal faiz işletilmediği, bu durumda, hüküm altına alınan 125.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idarelere başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesi gerektiği belirtilerek bu kısım yönünden istinaf isteminin kabulüne karar verilmiştir.


    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, hesaplanan tazminatın eksik olduğu, müteveffanın olay tarihindeki aylık kazancının 2.000 TL olduğu ve tazminatın bu miktar üzerinden hesaplanması gerektiği, hükmedilen manevi tazminatın zararı karşılamaktan uzak olduğu, davalı idareler tarafından ise bahse konu bilirkişi raporunun eksik hususlar içerdiği, mahkemece bu rapor hükme esas alınarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek istinaf kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş, diğer davalı idareler ve davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Hüküm veren Danıştay Sekizinci ve Onuncu Dairelerince 2575 sayılı Yasaya 3619 sayılı Yasayla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda işin gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE:
    MADDİ OLAY :
    Davacıların desteği ve çocukları olan … 'ün 14.09.2014 tarihinde arkadaşları ile birlikte Şile İlçesi, Sahilköyü'nde bulunan … isimli işletmeye ait plajda denize girdikten belli süre sonra gözden kaybolduğu ve yapılan aramalar sonuç vermeyerek boğularak hayatını kaybetmesi üzerine, müteveffanın ailesi tarafından söz konusu ölüm olayında davalı idarelerin gerek denetim yükümlülüğünün yerine getirilmesinde, gerekse de arama kurtarma faaliyetlerinde yeterli ve gerekli özeni göstermediği ve neticesinde hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, aile bireyleri (anne-baba- 1kardeş) için şimdilik toplam 3.000-TL maddi, 500.000-TL manevi tazminatın isteminin olay tarihi olan 14.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    İLGİLİ MEVZUAT:
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrası hükmüne göre idareler, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunmaktadırlar.
    Kamu idareleri, yapmakla yükümlü bulundukları hizmetlerini gereği gibi ifa etmekle beraber bu hizmetin işleyişini sürekli kontrol etmek ve hizmetin yürütülmesi sırasında gerekli önlemleri almakla da yükümlüdürler. İdarenin bu yükümlülüğünü yerine getirmeyerek bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinin hizmet kusuru nedeniyle meydana gelen zararları tazmin sorumluluğu yükleyeceği idare hukukunun yerleşmiş ilkelerindendir.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 125. maddesinde idarelerin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları gidermekle yükümlü oldukları kurala bağlanmıştır. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini; Anayasa'nın 125 inci maddesi gereği ve Türkiye Cumhuriyeti' nin " Sosyal Hukuk Devleti" niteliğinin doğan bir sonucudur.
    5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Belediyenin görev ve sorumlulukları" başlıklı 14. Maddesinde; "Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla; a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır" hükmü ile devam eden 15. maddesinin (c) bendinde ise; gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili olarak kanunlarda belirtilen izin veya ruhsatı vermek, (ı) bendinde de; gayrisıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek belediyenin görevleri olarak belirlenmiştir.
    2577 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişi İncelemesi" başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verileceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı, 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu, 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu, 278. maddesinde bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği, 279. maddesinde bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş, anılan maddenin gerekçesinde bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış, 281. maddesinde mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği, 282. maddesinde ise hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.
    12/12/2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Türk Arama Kurtarma Yönetmeliği'nin "Amaç" başlıklı 1.maddesinde "Bu Yönetmeliğin amacı: arama ve kurtarma hizmetlerinin yürütülmesinde, ilgili bakanlık ile kurum veya kuruluşların görev ve sorumluluklarının tespiti, insan hayatını kurtarmaya yönelik faaliyetlerin ilgili ulusal mevzuat ve uluslar arası sözleşmelere uygun olarak yürütülmesini sağlamaktır." hükmüne, "Arama ve kurtarma komuta kontrol düzeni" başlıklı 5. maddesinde ise " .... a) Türk hava sahası, içsular, karasuları ve açık denizlerde, tehlike içinde bulunan hava ve deniz vasıtalarına ait AKH 8 inci maddeye göre yapılır. Bu çalışmaların koornidasyonu AAKKM`nce yürütülür .... c) AK faaliyetinin koordinatörlüğü Deniz ve Hava AKKM`lerine verilmiştir. Şartlar icap ettiği takdirde kazayı ilk öğrenen birim, en kısa zamanda AK faaliyetine başlar ve en seri vasıta ile de AAKKM/AKKM ve ilgili YAKKM`ne bilgi verir. Ayrıca bölgedeki kuruluş yöneticileri kendi kanallarından herhangi bir tehlike mesajı almaları halinde, mesaj gerçek olsun veya olmasın,derhal ilgili YAKKM`ni gelişmelerden haberdar kılarlar. ... f) AKB`de kıyılardan itibaren deniz sahalarındaki AK faaliyetlerinin koordinatörü Sahil Güvenlik komutanlığıdır. Deniz-AKKM`ni kurar, uluslararası standartlarda, uygun yeterli malzeme, teçhizat ve personel ile donatır. Deniz AK faaliyetlerini AAKKM adına koordine ve icra eder " hükmüne haizdir.
    28 Ocak 2006 tarih ve 26063 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Cankurtarma Yönetmeliği'ne dayanılarak çıkarılan 07/05/2014 tarihli Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Cankurtarma Talimatının "Havuz, Su Parkı, Sahil Ve Kıyı İşletmelerinin Uyması Gereken Kurallar Ve Denetimi " başlıklı 28.maddesinde " (1) Her türlü havuz, su parkı, sahil ve kıyı işletmelerinde sadece TSSF cankurtaran belgeli cankurtaranlar görevlendirilir. (2) İşletmeler cankurtaranı başka bir görevde çalıştıramaz. (3) Havuzda, derinlik fark etmeksizin her bir havuz için asgari bir, büyük havuzlarda her 500 m2 için asgari iki bronz cankurtaran olmak üzere, risk yönetim planına uygun sayıda cankurtaran bulundurulması zorunludur. (4) Kaydırak bulunan havuzlarda, kontrolü birbirinden bağımsız her kaydırak için, gönderen ve karşılayan olmak üzere en az iki bronz cankurtaran bulundurulması zorunludur. (5) Plajlarda, plaj kullanım kurallarını içeren uyarı panoları üzerinde belirtilen saatler arasında, motorlu ve motorsuz yapılan su sporları aktivitelerinden arındırılmış her 200 (ikiyüz) metrelik yüzmeye uygun sahil şeridi için en az iki gümüş cankurtaran ve her cankurtaran kulesi için bir gümüş cankurtaran olmak üzere risk yönetim planına uygun sayıda ve yerde cankurtaran bulundurulması zorunludur.(6) (Değişik:12/5/2016 -Tal/9. md.) En az 10 Bronz ve/veya Gümüş cankurtaran çalıştırmak zorunda olan havuz, su parkı, sahil ve kıyı işletmeleri, cankurtaranların yönetiminden sorumlu olacak en az bir Altın cankurtaran bulundurmak zorundadır. Derinliği üç metre ve daha fazla olan havuzlarda en az TSSF Gümüş Cankurtaran sertifikasına sahip cankurtaranların bulundurulması zorunludur. (7) Cankurtaranların sorumluluk alanları, emniyet şeridi oluşturulmuş kontrollü yüzme alanlarıdır. Bu alanların dışında kalan yerlerde gerçekleşecek boğulma vakalarında cankurtaran sorumlu tutulamaz. Cankurtaranın kazaya müdahale için sorumlu oldukları mesafe, cankurtaran eğitim müfredatında yer alan yüzme mesafesi ve süreleri baz alınarak, yüzerek 3 dk içinde ulaşabildikleri mesafedir. (8) Emniyet şeridi oluşturulmuş kontrollü yüzme alanlarının, açığa doğru emniyet şeridinin dışında kalan yerlerde gerçekleşen boğulma vakalarında veya diğer acil durumlarda, motorlu kurtarma botu ya da jet ski ile olaya müdahale edilmelidir. ... " hükmüne yer verilmiştir.
    İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur.
    Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır. Öte yandan bu hukuki sorumluluk, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp; demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.
    Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta, idarenin kusur koşulu aranmadan da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.
    Ayrıca idare kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında fertlere vermiş olduğu zararları tazmin ile yükümlüdür. Hatta bu zarar idarenin hizmet kusurundan doğmamış olsa bile objektif sorumluluk dediğimiz kusursuz sorumluluk esasına göre idarenin bu zararları zarar görenlere tazmin etmesi hukukun genel kaidelerinden biridir. Zira kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında kişilerin mal varlıkları veya hayatları ya da sağlıkları üzerinde meydana gelen bir zararı sadece o kişiler üzerine bırakmak, kamu hizmetlerinden yararlanan diğer fertler bakımından tam bir eşitsizlik meydana getirmektedir. İşte kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi sırasında doğan zarar bu bakımdan idarenin hizmet kusuru aranmaksızın tazmin edilmesi objektif sorumluluk adı ile bilinen hukuk kaidesi gereğidir.
    Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
    Bunun yanında, zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde ise idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağı veya kusur ölçüsünde azalacağı sorumluluk hukukunun bilinen ilkelerindendir.

    Öte yandan uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi incelemesinin yapılmasına mahkemece karar verilmesi halinde, seçilen bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde denetime elverişli aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği açıktır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince; dava konusu denizde vuku bulan olayın, bu alandaki uzmanlık ve yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi istemiyle yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 17/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu olayın vuku bulduğu yerde cankurtaran bulundurulması gerektiği, cankurtaran bulundurulması sorumluğunun denetleme görevinin bu işletmelere çalışma izni veren kurumlar olduğu, bahse konu yerin, cankurtaran hizmetinin verilmemesine rağmen denize girmenin yasaklandığı bir yer olmadığı, işletme tarafından bahsedilen bölgede çeşitli hizmetler verildiği ancak uyarıcı levhalar anlamında insanları ölüm tehlikesi konusunda uyarıp bölgede denize girmemeyi tavsiye eden hatta yasaklayan levhaların bulunmadığı, farklı yerlerde aynı anda oluşan benzer acil durumlara müdahalede sınırlılık veya eksiklik nedeniyle yetersiz kalınması nedeniyle devletin imkan ve kabiliyetinin bir an önce gözden geçirilip tedbirlerin arttırılması gerektiği belirtilerek davalı idarelerin ellerindeki mevcut imkanlar ve bu imkanların elverdiği ölçüde, kasıt ve husumet içeren kişisel kusurları olmasa bile kusursuz sorumluluklarının var olduğu kusur dağılımı yönünden davalıların birlikte tam kusurlu olduğu görüşlerine yer verildiği; ancak bahse konu raporda davalı idarelerin ayrı ayrı başlıklar halinde ve hangi mevzuat çerçevesinde sorumluluklarının bulunduğunun tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulamadığı, olayın vuku bulduğu gün ve saate yönelik olarak hava ve rüzgar durumuna ilişkin herhangi bir tespite yer verilmediği, dava dışı işletmenin ruhsat durumuna ilişkin inceleme yapılmadığı, İstanbul ilinde plajlarda cankurtaranlık hizmeti veren davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yapmış olduğu 2014 yılı İstanbul Plajlarında Cankurtaran Hizmetleri Alım işi ihalesinde, dava konusu olayın geçtiği İstanbul Kamp Sahil Plajı isimli işletmenin bulunduğu plajın bu ihale kapsamında yer almadığı, bu nedenle Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Cankurtarma Talimatının yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca dava konusu olayın meydana geldiği bölgede cankurtaranlık hizmeti verme ve mevzuatta belirtilen asgari şartları sağlama yükümlüğünün dava dışı işletmeye ait olduğunun açık olduğu, buna rağmen raporda İstanbul Kamp Sahil Plaj adlı işletmenin söz konusu olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, kusuru varsa hangi oranda kusurlu olduğu hususu açıklığa kavuşturulmaksızın doğrudan davalı idarelerin hizmet kusurunun kabul edildiği öte yandan davacılar yakını müteveffanın da kusur durumuna ilişkin olarak somut veriler ışığında araştırılma yapılmadan düzenlenen raporun Mahkemece hükme esas alındığı görülmektedir.
    Buna göre, Mahkemece yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden rapor alınması suretiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna istinaden verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
    Öte yandan, Türk Arama Kurtarma Yönetmeliği'nin yukarıda değinilen maddeleri uyarınca arama kurtarma bölgesi içinde arama kurtarma faaliyetlerinin etkin şekilde organize edilmesinden ve arama kurtarma faaliyetinin icrasından ana arama ve kurtarma koordinasyon merkezi adına sorumluluğun, ilgili yönetmelik gereğince Sahil Güvenlik Komutanlığında olduğu, Afet ve Acil Durum Müdürlüğünün dava konusu olayda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı görüldüğünden Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği açıktır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Temyiz isteminin kabulüne,
    2. … Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesinin … gün ve E:… , K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 12/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi