21. Hukuk Dairesi 2017/1525 E. , 2018/7593 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, sigortalılık işleminin iptaline yönelik Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
KARAR
Dava, davacının dava dışı işyeri nezdinde geçen çalışmalarının gerçek ve fiili olduğunun ve aksini belirten Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle “davanın kabulü” şeklinde verilen karara karşı yapılan davalı Kurum vekilinin istinaf yolu başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun “esastan reddine” karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, somut olayda davacının Kurum tarafından iptal edilen ve dava dışı işyerinde geçtiği iddia olunan hizmet süreleri içerisinde fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda, Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işveren tarafından 24.11.2005 ve 14.04.2009 tarihli işe giriş bildirgelerinin düzenlenmek suretiyle Kurum kayıtlarına intikal ettirildiği, Kurum tarafından düzenlenen rapora istinaden davacı adına, dava dışı işyerince 24.11.2005-31.07.2006 ile 14.04.1009-30.03.2012 tarihleri arasında geçen ve Kurum"a bildirimi yapılmış hizmetlerin gerçek ve eylemli çalışmaya dayanmaması nedeniyle iptal edildiği, dava dışı işverenin davacının eşi olduğu, Kurum tarafından 21.02.2012 tarihinde işyerinde fiili tespit yapıldığı, yapılan denetim esnasında işyerinde asılı bulunan 2011/12 dönem APHB’nde ismi kayıtlı davacının işverene sorulması karşısında işverenin “eşinin zaman zaman işyerine gelip gittiği, çocukları olduğu için sürekli gelmediği, kendisine bir ücret ödemediği, denetim esnasında aralarındaki sorunlar nedeniyle işyerinde olmadığı” hususlarını imzalı olarak ve tutanağa bağlanmak suretiyle beyan ettiği, davalı işverene ait dönem bordrolarının getirtildiği, duruşmalarda bordrolu çalışanların ve komşu işyeri çalışanlarının tanık sıfatıyla dinlendiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 506 sayılı Yasa"nın “Sigortalı Sayılanlar” başlıklı 2’nci maddesinin ilk fıkrası ile “bir hizmet akdine dayalı olarak işveren tarafından çalıştırılan kişilerin sigortalı sayılacağı” ifade edilmektedir. Hizmet akdinin temel unsurları ise, iş görme, ücret, bağımlılıktır. Aynı Yasa"nın “Sigortalı Sayılmayanlar” başlıklı 3.maddesi I/B bendi hükmü ile “işverenin ücretsiz çalışan eşi”nin bu Yasa"nın uygulanmasında sigortalı sayılamayacağı açıkça düzenlenmiştir. Benzer düzenlemeye yine 5510 sayılı Yasa"nın 6. maddesinin a. bendi hükmü ile yer verilmiştir.
Somut olayda, açıklanan şekilde hizmet akdinin varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten, Kurum denetimi esnasında tutanağa bağlanan ve tutanak üzerinde imza kaydı yer alan davacının eşi olan işverenin beyanı dikkate alınmadan ve işyerinde ücret karşılığı çalışma olgusu her türlü şüpheden uzak bir şekilde, net olarak ortaya konulmadan yazıldığı şekilde kurulan hüküm hatalı olmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılacak iş, davacının dava dışı işveren eşinden ücret alıp almadığını belirlemek, ücret aldığı ortaya konulmadığı takdirde davanın reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (ORTADAN KALDIRILMASINA), İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın İlk Derece Mahkemesi"ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, bozma nedenine göre, davalı Kurum"un sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 18.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.