Esas No: 2016/922
Karar No: 2018/2106
Karar Tarihi: 13.03.2018
Resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2016/922 Esas 2018/2106 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Sanıklar ..., ..., ... ve ...: Sanıklar hakkında resmi evrakta sahtecilik suçundan açılmış bir dava bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığı,
Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... haklarında; beraat
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında; mahkumiyet
... ve müdafii
Sanıklar ..., ..., ..., ... ve Katılan vekili
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 01.03.2005 tarih, 2005/8486 esas sayılı iddianamesi ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında memurun resmi belgede sahteciliği suçunu işledikleri, sanık ... hakkında kursiyerlerden fazla harç tahsil etmek suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı halde sanıklar hakkında atılı suçlardan hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında mahallinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Temyize konu kararda ... hakkında hüküm kurulmadığı, gerekçeli karar başlığında sanık statüsünde yer almadığı, sanıklar ... ve ... hakkında dolandırıcılık suçundan verilen bir karar bulunmadığı, Mahkemenin 02.04.2008 tarih, 2005/67 esas, 2008/110 sayılı kararı ile ... hakkında hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçundan kurduğu mahkumiyet hükmünün, Dairemizin 23.11.2011 tarih, 2008/19001 esas, 2011/22071 sayılı kararı ile zamanaşımından düşürülmesine karar verildiği, ... hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karara, sanıklar ... ve ... hakkında dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararlarına yönelik katılan vekilinin temyiz itirazlarının ise red edildiği, katılan vekilinin, 23.06.2014 tarihli temyiz dilekçesinin içeriğinden, ... hakkında görevi kötüye kullanma suçu yönünden ve sanıklar ... ile ... hakkında dolandırıcılık suçu yönünden bir temyiz talebinin bulunmadığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki red görüşüne iştirak edilmemiştir.
I. Sanık ... müdafiinin vekalet ücretine yönelik, katılan vekilinin sanıklar ..., ..., ... ve ...’a yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında evrakta sahtecilik suçundan "hüküm kurulmasına yer olmadığına dair" kararların, CMK"nın 223. maddesine göre hüküm niteliğinde olmadığı ve temyiz niteliği bulunmadığı anlaşıldığından sanık ... müdafii ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, oybirliği ile,
II. Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında memurun resmi belgede sahteciliği suçuna iştirak suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ... müdafi, sanıklar ..., ..., ..., ... ve sanık ... ile müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık ...’nin, yüzüne karşı 21.05.2014 tarihinde tefhim olunan hükmü temyiz edeceğini belirterek gerekçeli kararın kendisine tebliğini talep ettiği ve temyiz istemine yönelik beyanının duruşma zaptına yazıldığı anlaşılmakla, tebliğnamedeki sanık ... müdafinin temyiz talebinin reddine dair düşünceye iştirak edilmemiş olup, sanık ... ve müdafiinin temyizininde yasal süresinde olduğu kabul edilmiştir.
31.08.2002 tarihinde yapılan yazılı sınava katılmayan ... ... ... Sürücü Kursu kursiyerleri olan sanıklar ... ve ..., ... Taşıt Sürücü Kursu kursiyerleri olan sanıklar ..., ... ve ... ile yazılı sınava girmekle birlikte başarısız not alan ... ... ... Sürücü Kursu kursiyerlerinden ...’ın, sahte motorlu taşıt sürücü sertifikalarına dayanarak aldıkları sürücü belgelerini kullandıklarının anlaşılması karşısında; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.02.2013 gün ve 2012/11-1445, 2013/54 sayılı kararında da açıklandığı üzere; hem 765 sayılı TCK hem de 5237 sayılı TCK"nda resmi belgede sahtecilik suçunun "seçimlik hareketli" bir suç olarak düzenlendiği, seçimlik hareketli suçlar suçun kanuni tanımında gösterilen, alternatifli hareketlerden herhangi birisinin işlenmesi ile tamamlanabilen suçlardan olup, bu tür suçlarda seçimlik hareketlerin tamamının işlenmesi şart olmayıp, bir tanesinin işlenmesinin suçun oluşması için yeterli bulunduğu, seçimlik hareketlerden birkaçı ya da hepsi birlikte işlenmiş olsa dahi tek suç oluşacağından, suç tarihi en son seçimlik hareketin yapıldığı tarih olup dava zamanaşımının da bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı cihetle; somut olayda sanıkların, sahte sürücü belgelerini, Mamak İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yazısı üzerine daimi iptal işleminin yapıldığı 26.10.2004 tarihine kadar kullanmaya devam ettikleri, kullanmaya bağlı olan suç tarihine göre zamanaşımının dolmadığı kabul edilerek yapılan incelemede;
Bozmaya uyularak yapılan yargılamada toplanan deliller karar yerinde incelenip yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ... müdafi, sanıklar ..., ..., ..., ..., sanık ... ve müdafi ile katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA, Üyeler ... ve ..."un karşı oyu ile oyçokluğuyla,
III. Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan verilen beraat hükümleri ile sanıklar ... ve ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik sanık ... müdafii, sanık ... müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
... Sürücü Kursunun kurucusu ve 12.05.2003 tarihine kadar sahibi olan sanık ... ile söz konusu kursta 12.06.2003 tarihine kadar işçi olarak çalışan ...’ın, 31.08.2002 tarihinde yapılan yazılı sınava katılmayan kursiyerler ... ve ... ile sınava girmekle birlikte başarısız olan kursiyerler ... ve ...’a sahte motorlu taşıt sürücü sertifikası vermek suretiyle memurun resmi belgede sahteciliği suçunu işledikleri iddiasıyla açılan kamu davasında; suç tarihinin, suça konu sahte sürücü sertifikalarının düzenlendiği 31.08.2002 tarihi olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5349 sayılı Kanunla değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında, sanıklar ..., ..., ..., ... ve ...’e yüklenen "memurun resmi belgede sahteciliği ve bu suça iştirak" suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK"nın 102/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık asli dava zamanaşımının, kesici son işlem olan sanıklar ... ve ...’in ilk sorgularının yapıldığı 18.05.2005, sanık ...’nun ilk sorgusunun yapıldığı 05.11.2005, sanık ...’in ilk sorgusunun yapıldığı 14.09.2005 ve sanık ...’ın ilk sorgusunun yapıldığı 31.05.2006 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar, sanıklar ... ve ...’a yüklenen "memurun resmi belgede sahteciliği" suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK.nun 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen uzamış dava zamanaşımının, suç tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, katılan vekili ile sanık ... müdafi ve sanık ... müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükümlerin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesindeki yetkiye dayanılarak sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkındaki kamu davasının gerçekleşen asli dava zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK’nın 102/3 ve 5271 sayılı Kanun"un 223/8. maddeleri uyarınca, sanıklar ... ve ... hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen uzamış zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK"nun 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, oybirliği ile
IV. Sanık ... hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık ...’in UYAP aracılığı ile MERNİS üzerinden temin edilen nüfus kaydında hükümden önce 28.03.2011 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, bu durumun kesin olarak tespiti halinde 5237 sayılı TCK"nun 64/1 ve 5271 sayılı CMK"nun 223/8. maddeleri uyarınca hakkındaki kamu davasının düşürülmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY
OLAY:
Suç tarihinde Ankara’da faaliyet göstermekte olan ... Sürücü Kursu ve ... ... Sürücü Kursu yönetici ve görevlileri ile bu kurslara devam etmedikleri ve sınava girmedikleri halde, ve yine, sınava girip başarısız olmalarına rağmen sürücü sertifikası alan kişiler hakkında; memurun resmi belgede sahteciliği ve bu suça iştirak suçlarından açılan kamu davasının yapılan yargılama sonucunda, mahkemece, sürücü kursu yönetici ve görevlileri hakkında memurun resmi belgede sahteciliği, sahte sürücü belgelerini alarak kullanan sanıklar hakkında ise memurun resmi belgede sahteciliğine iştirak suçundan mahkumiyet kararı verildiği,
Kararın Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucu; sürücü kursu yöneticileri ve çalışanlarının sahte sürücü sertifikalarını 31.08.2002 tarihinde düzenlemeleri, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıklar lehine olan ceza kanununun bu suç için öngördüğü zamanaşımı süresinin (olağan 10 yıl, olağanüstü 15 yıl) suç tarihinden inceleme tarihine kadar dolması nedeniyle, asli failler hakkında zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği; haklarında düzenlenen sürücü sertifikalarını alarak, 26.10.2004 tarihine kadar kullanmak suretiyle, asli faillerin suçlarına iştirak eden sanıkların eylemleri için yasanın aradığı 15 yıllık olağanüstü zamanaşımının suç tarihinden inceleme tarihine kadar dolmadığı gerekçesiyle, sanıklar hakkında 765 sayılı TCK’nın 339/1, 80, 59 maddeleri uyarınca verilen 2 yıl 11 ay hapis cezalarına ilişkin mahkeme kararının onandığı,
Görülmüştür.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME FARKLILIĞININ KONUSU
Dairemizin sayın çoğunluğuyla aramızdaki hukuki görüş ayrılığı; suç tarihinde Ankara’da faaliyet göstermekte olan ... Sürücü Kursu ve...Sürücü Kursuna devam etmedikleri ve sınava girmedikleri halde, ve yine, sınava girip başarısız olmalarına rağmen sürücü sertifikası alan sanıklar Salih Ciğerci, ..., ..., ..., ... ve ...’ın cezai sorumluluklarının, suç tarihinde yürürlükte olan 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 49. maddesi delaletiyle (halen 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 9/son maddesi) 5237 sayılı TCK’ya göre daha lehe olan 765 sayılı TCK’nın 339/1 maddesinde düzenlenen memurun resmi belgede sahteciliği suçuna iştirak kapsamında mı, yoksa, 765 sayılı TCK’nın 339/1 maddesinde (5237 sayılı TCK’nın 204/2. mad.) bir tür özgü suç olarak düzenlenen memurun sahteciliği suçunun işlenmesine iştirak ederek sürücü sertifikası alan sanıkların eyleminin suçun temel şeklinin (TCK’nın 204/1 md.) asli failleri, nitelikli şeklinin ise (TCK’nın 204/2 md.) feri failleri olmaları ve “failliğin şerikliğe göre asliliği kuralı”, “asli norm-tali norm kuralı” gereğince sadece suçun temel şeklinden mi sorumlu tutulacakları noktasındadır.
KONUYA İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER
-Müşterek Failliği düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 37. maddesi:
(1) Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır.
Maddeye ilişkin kısa izahat: Birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, haksızlık teşkil eden fiilin icrası üzerinde müşterek hakimiyet kurulması halinde söz konusu olan iştirak şekline müşterek faillik denir. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.(1)
İşlenen haksızlıkla doğrudan temas halinde olan müşterek failllerin bu haksızlıktan sorumlu tutulabilmeleri için bağlılık kuralına gerek yoktur. Müşterek faillikte sorumluluğun esası, bağlılık kuralına dayanmamaktadır.
Her iki suç ortağının uçun işlenişine bulunduğu katkılar, söz konusun suçun icrası açısından birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla her iki suç ortağı, suçun icrası üzerinde müşterek hakimiyet kurmaktadır. Her iki failden birinin, haksızlığın gerçeklemesi yönünde üzerine düşen görev ya da katkıdan sarfınazar etmesi fiilin gerçekleşmeme ihtimalini doğurur.(2)
-Azmettirmeyi düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 38. maddesi:
(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.
Maddeye ilişkin kısa izahat: Maddenin gerekçesinde “Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesidir.” şeklinde ifade edilmiştir. Gerekçede de çok açık bir şekilde ifade edildiği gibi, azmettirme, bir suç işleme konusunda henüz bir fikri olmayan, suç işlemeyi aklının köşesinden dahi geçirmeyen, suç işlemeye karar vermemiş bir kişinin, bir başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesidir. Azmettiren, azmettirilen kişide suçun işlenmesi konusunda karar oluşturmalıdır. Şayet kişi daha önce suçu işlemeye karar vermiş ise; bu durumda azmettirmeye teşebbüs edilmiş veya suçun işlenmesine manevi yardımda bulunmuş olabilir. (3)
-Yardım Etmeyi düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesi:
(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.
Maddeye ilişkin kısa izahat: Bir suçun işlenmesine yardımda bulunma maddi ve manevi olmak üzere iki şekilde mümkündür. Manevi yardım, failin suç işleme doğrultusundaki kararını kuvvetlendirmekten, desteklemekten ibarettir. Bu kapsamdaki yardımı geniş yorumlamak gerekir. Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaat etmek, suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek de manevi yardımda bulunma halleri arasındadır. Maddi yardım da çok çeşitli hallerde görülebilir. TCK’nın 39. maddesinde, suçun işlenmesinde kullanılacak araçları temin etmek, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak maddi yardım arasında sayılabilir. (4)
-Bağlılık Kuralını düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 40. maddesi:
(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir.
Maddeye ilişkin kısa izahat: Fiil üzerinde hakimiyet kuramadığı veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, bağlılık kuralı vasıtasıyla, gerçekleşen haksızlıktan sorumlu tutulabilmektedir. Keza, bağlılık kuralı, özgü suçun özel faillik vasfını taşıyan kişi ile bu vasfı taşımayan kişinin iştirakiyle işlenmesi halinde, özel faillik vasfını taşımayan kişinin bu suçtan dolayı şerik olarak sorumluluğunu sağlama yönünde bir fonksiyon icra etmektedir. Özgü suçlarda sadece özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Suça iştirak eden kişiler ise, azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilirler. (5)
-Resmi Belgede sahtecilik suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesi
(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmî belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması hâlinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.
Maddeye ilişkin kısa izahat: Resmi belgede sahtecilik suçları, kanunda kural olarak özgü suç olarak düzenlenmemiş ise de, TCK’nın 204/2. fıkrasındaki suçun nitelikli hali, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilmesi mümkün olduğundan özgü suç olarak değerlendirilmektedir.
-Mülga 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun “yönetici ve öğretmenlerin” cezai kovuşturması bakımından memur sayılacakları yönündeki 49. maddesi:
Özel öğretim kurumlarının yönetici ve öğretmenleri suç işlemeleri halinde veya görevlerinden ötürü kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı 765 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanması ve ceza kovuşturması bakımından memur sayılır.
-Halen yürürlükte bulunan 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun “yönetici ve öğretmenlerin” ceza kovuşturması bakımından kamu görevlisi sayılacakları yönündeki 49. maddesi:
Kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, görevleri sırasında suç işlemeleri veya görevleri nedeniyle kendilerine karşı işlenen suçlardan dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanması ve ceza kovuşturması bakımından kamu görevlisi sayılır.
KONUNUN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Somut olayda, suç tarihinde Ankara’da faaliyet göstermekte olan... Sürücü Kursu ve .... Sürücü Kursu’nun, kursa devam etmeyen, sürücü belgesi alma hakkı bulunmayan ya da sınavda başarısız olanlara sürücü sertifikası temin ettiğini öğrenen sanıklar ... ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ın sürücü kursuna müracaat ettikleri, ceza kovuşturması yönünden kamu görevlisi olan sürücü kursu yetkilileri ile birlikte hareket ederek, haksızlık teşkil eden fiilin icrası üzerinde müşterek hakimiyet kurarak, suç teşkil eden fiilleri işbirliği içerisinde gerçekleştirerek ve neticesinde almış oldukları sürücü sertifikaları ile sürücü belgesi çıkarıp kullanarak üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlemişlerdir. Suçun sübutu noktasında sayın çoğunlukla aramızda bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Yukarıda da izah edildiği üzere, hukuki görüş ayrılığı, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 204/1. maddesindeki (765 sayılı TCK’nın 339/1.md.) suçu mu yoksa aynı maddenin 2. fıkrasındaki suçu mu oluşturduğu, bunun doğal sonucu olarak da sanıkların eylemlerinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında düğümlenmektedir.
Mahkemenin ve Dairemizin kabulü: Motorlu taşıt sürücü sertifikası ile trafik idaresine başvuran kursiyer sanıkların eyleminin “memurun resmi belgede sahteciliği” suçuna iştirak oluşturacağı ve eylemin TCK’nın 204/2 maddesi kapsamında kalacağı yönündedir.
Dosya içeriği itibariyle, özel kanunları gereği kamu görevlisi kabul edilen ve eylemleri suç tarihi itibariyle zamanaşımına uğrayan sürücü kursu yönetici ve görevlileri ile sanıklarımızın sürücü sertifikası çıkarmak için birlikte hareket ettikleri, bu konuda sahte belgeler oluşturdukları, oluşturdukları bu belgeleri kamu kurumlarında kullanmak suretiyle sahte sürücü belgeleri düzenlettikleri, bu belgeleri kullandıkları ve bu surette haksızlık teşkil eden fiiller üzerinde müşterek hakimiyet kurmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu müşterek fail olarak işledikleri anlaşılmaktadır.
Bu şekilde, TCK’nın 204/1 maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçuna, kendilerinden istenen bir kısım belgeleri, fotoğrafları vs temin etmek ve imzaları atmak suretiyle, müşterek fail olarak (fiili birlikte gerçekeştiren) katılan kişileri bu suç yönünden yardım eden ya da azmettiren olarak sorumlu tutmak mümkün değilken, özel faillik niteliğine sahip olmayan bu kişiler, TCK’nın 204/2 maddesinde düzenlenen özgü suç yönünden ise ancak yardım eden ya da azmettiren olarak sorumlu olabileceklerdir.
Kamu görevlisi ile birlikte hareket ederek resmi belgede sahtecilik suçunu işleyen kişi resmi belgede sahtecilik suçunun temel şekli (5237 sayılı TCK’nın 204/1.md.) açısından kamu görevlisi ile birlikte müşterek fail olarak sorumlu olacaktır. Bunun yanında özel faillik vasfını taşıyan kamu görevlisini resmi belgede sahtecilik suçunun nitelikli şekli açısından müstakil fail olarak, bu vasfa sahip olmayan sanıkları ise yardım eden yani şerik olarak sorumlu tutmak gerekir. Ancak asli norm-tali norm ilişkisinin söz konusu olduğu hallerde kişiyi sadece asli normun ihlali dolayısıyla cezalandırılabilir. Aynı fiille ayrıca tali normun ihlal edilmiş olması dolayısıyla faile ayrıca ceza verilmeyecektir. Failliğe nazaran şeriklik tali norm karakteri arz ettiği için kamu görevlisi olmayan kişiyi sahtecilik suçunun temel şeklinden cezalandırmak gerektiği kanaatindeyim.
SONUÇ: Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle; kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçuna iştirak eden sanıkların eylemlerinin asli norm-tali norm kuralı ve “failliğin şerikliğe göre asliliği kuralı” gereğince 5237 sayılı TCK’nın 204/1 maddesi kapsamında kaldığı ve suç tarihi ile inceleme tarihi arasında olağanüstü zamamaşımının gerçekleştiği, bu nedenle sanıklar hakkındaki kamu davasının düşürülmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan Dairemiz sayın çoğunluğunun görüşüne iştirak olunmamıştır.
KARŞI OY YAZISI
Dairemizin 13/03/2018 tarih 2016/922 Es, 2018/2106 Kr sayılı İlamının (II.) bölümünde yer alan sanıklar Salih Ciğerci, ..., ..., ..., ... ve ..."ın 765 sayılı TCK"nın 339/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına dair kararına aşağıdaki gerekçeyle katılmıyorum.
OLAY:
Suç tarihinde Ankara da faaliyet gösteren... Sürücü Kursu ve ... ... Sürücü Kursuna devam etmeyen, sınava girmeyen yada sınava girip başarısız oldukları halde sürücü sertifikası alan sanıklar ... ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın 765 sayılı TCK"nın 339/1, 80 ve 59. maddeleri ile cezalandırılması yoluna gidilirken sürücü kursu yöneticileri olan ... ve ..."a yüklenen ve haklarında zamanaşımı sebebiyle düşme kararı verilen memurun sahteciliği suçuna iştirak ettikleri kabul edilmiştir.
Memurun Sahteciliği suçunu icra eden ... ve ..."ın sertifikaları düzenledikleri 31/08/2002 tarihinden itibaren 10 yıllık olağan 15 yıllıkta olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması sebebiyle düşme kararı verilirken; bu sertifikaları alıp 26/10/2004 tarihine kadar kullandıkları tespit edilen sanıklar ... ..., ..., ..., ..., ... ve ... bakımından ise zamanaşımı henüz dolmadığı kabul edilerek mahkumiyet kararları dairemizce (oyçokluğuyla) onanmıştır.
AYRIK OY GEREKÇESİ:
Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçu görünüşte özgü suçlardandır. Yani suçun temel şekli (5237 s.TCK.mad.204/1) herkes tarafından işlenebilirken, nitelikli hali (5237 s. TCK.mad.204/2 ) ancak kanuni tanımda belirtilen özel faillik niteliği taşıyan kişiler tarafından gerçekleştirilebilir. (1) 765 sayılı TCK"nın 339/1 maddesi ile 5237 sayılı TCK"nın 204/2 maddesinde düzenlenen sahtecilik suçları yasal olarak özel yükümlülük altında bulunan kamu görevlisi (memur) yada kamu görevlisi sayılan kişi ya da kişilerce işlenebilir.
5237 sayılı TCK"nın 40.maddesine göre özgü suçlarda, kanunun aradığı özel faillik niteliğini taşımayan kişi katkısı ne olursa olsun fail olamaz. Ancak
---------------------------
(1) AKBULUT,Berrin.BAĞLILIK KURALI,Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIV,Y.2010,Sa.1,sayfa 184-185
azmettiren veya yardım eden olabilir. Dolayısıyla bu düzenlemeye göre fail olamayan kişi eğer katkısı azmettiren sayılabiliyorsa azmettiren olarak işlenen suçun cezasıyla, yada yardım eden olarak işlenen suçun cezasından indirilmek suretiyle cezalandırılabilecektir.(2)
Diğer bir anlatımla sahtecilik suçlarında failin sıfatının nitelikli hal olarak kabul edildiği hallerde, fail sıfatına sahip olmayan kişi suçu bizzat işlediğinde daha az ceza alırken, nitelikli hale azmettirdiğinde daha fazla ceza alacaktır. Yani fail sahteciliği bizzat kendi işlediğinde, m. 204/1 (765 sayılı TCK"nın 342/1.md.) göre sorumlu olmakta, kamu görevlisini azmettirdiğinde nitelikli unsur olan m.204/2 (765 sayılı TCK"nın 339/1.md) den ceza almaktadır.
Keza müşterek faillikte de özel faillik niteliği taşımayan kişi 204/1 den sorumlu olurken, özel faillik niteliğini taşıyan kimseyi azmettirdiğinde ise 204/2 den cezalandırılabilecektir. Aksi ihtimalde ise, kamu görevlisi (ya da kamu görevlisi sayılan kişi) resmi belgede sahtecilik suçunu kendi işlediğinde daha fazla ceza almakta, herhangi bir şahsı resmi belgede sahtecilik suçuna azmettirdiğinde daha az ceza almaktadır.
Somut olayda 5327 sayılı TCK"nın 37/2-1.cümlesinde düzenlenen müşterek faillik hali sözkonusudur. Yani kamu görevlisi (memur) sayılan failler ile bu sıfatı taşımayan failler sahte sürücü sertifikası düzenlenmesi konusunda anlaşmışlardır. Kamu görevlisi (memur) sayılan kişiler araç olarak kullanılmıştır.
Kamu görevlisi sıfatı bulunmayan kişilerin özgü suça öngörülen (5237 sayılı TCK"nın 204/2 veya suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK"nın 339/1 md.) ceza ile cezalandırılabilmesi ancak azmettirme halinde mümkün olabilecektir.
Azmettirmeyi düzenleyen 5237 sayılı TCK"nın 38.maddesinin gerekçesinde "Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.Yani öncelikle belli bir suçu işleme konusunda henüz fikri olmayan, bu yönde bir karara sahip olmayan bir kimse mevcut olacak sonra da bu kişide suç işleme kararı oluşturulacaktır.(3)
Dolayısıyla azmettirme, fiilin işlemesinden önce gerçekleştirilebilir. Azmettirme de esas olan azmettirilenin iradesi üzerinde suç işleme konusunda kesin bir etki yaratılmasıdır. Bir başka deyişle azmettiren bir başkasına suç işleme kararını verdiren kişidir. (4)
----------------------------------------
(2) AKBULUT,Berrin.a.g.e,sayfa 186
(3)DEMİREL, Muhammed. SUÇA İŞTİRAKTE BAĞLILIK KURALI, İstanbul Ceza Hukuku ve Kriminoloji Arşivi, Oniki Levha Yayıncılık A.Ş. yayını, İstanbul, Aralık,2017,sayfa 367
(4) Y.4.CD.09.01.2012,2010/20823 Es.,2012/166 Kr.
Somut olayda ise özel faillik niteliği olmayan sanıkların haklarında zamanaşımı sebebiyle düşme kararı verilen (memur/kamu görevlisi sayılan) özel faillik niteliğini haiz kişileri suça azmettirdiklerine dair hiç bir bulgu yoktur. Diğer bir anlatımla özel faillik niteliğini haiz olan kişilerde sahtecilik fiilini işleme kararı daha önceden mevcuttur.Kamu görevlisi olmayan sanıklar ise daha önceden su işlemeye karar veren bu kişileri sahte belgenin düzlenmesi konusunda araç olarak kullanmışlardır.
Sonuç olarak sanıkların eylemi sahtecilik suçunun temel şekline (765 sayılı TCK"nın 342/1 yada 5237 sayılı TCK"nın 204/1 maddesine ) uymakta olup,özgü suça öngörülen (765 sayılı TCK"nın 339/1 yada 5237 sayılı TCK"nın 204/2 maddesine ) göre cezalandırılmaları mümkün değildir.
Sahte sürücü sertifikalarının kullanıldığı son tarihin 26.10.2004 olduğu da nazara alınarak zamanaşımı süresinin de ceza miktarı yönünden daha lehe olan 5237 sayılı TCK"nın 204/1 maddesi baz alınarak,aynı yasanın 66/1-e ve 67/2-d maddesine hesaplanarak kamu davasının CMK"nın 223/8 maddesi uyarınca DÜŞMESİNE karar verilmesi gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.13.03.2018
...
Muhalif üye