11. Hukuk Dairesi 2018/3914 E. , 2020/997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : f BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25/10/2017 tarih ve 2016/517 E. - 2017/1024 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi"nce verilen 17/05/2018 tarih ve 2018/280 E. - 2018/582 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 04.02.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekilleri Av. İrem Tunçmen ile Av. Sedat Yaşdere ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin sermayesinin 2.000.000 TL olup, müvekkilinin % 20, diğer ortağın % 80 oranında hissedar olduğunu, müvekkiline şirket kâr paylarının bugüne kadar ödenmediğini, müvekkili ile davalı şirketin diğer ortağı aynı zamanda yetkilisi..."nun evli olup boşanma davalarının devam ettiğini ve ayrıca edinilmiş mallardan kaynaklı alacak davası açtıklarını, edinilmiş maldan kaynaklı alacak davasında, kâr payı alacağına karşılık müvekkiline Şarköy"de bir taşınmazın tapusunun verildiğinin bildirildiğini, oysa bu gayrimenkulun müvekkilinin şirket ortaklığından evvelden edinilmiş mal olarak satın aldığı bir gayrimenkul olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin ortaklıktan evvel kâr payına hak kazanılmış olması beklenilmediğinden kâr payı alacağının devam ettiğini, boşanma davası açıldığı öğrenilince müvekkilinin şirketteki imza yetkisinin kaldırıldığını ileri sürerek, müvekkilinin hak ettiği kâr paylarının tespiti ile şimdilik 50.000 TL kâr payının faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, derdestlik itirazı ve zamanaşımı def’inde bulunmuş, müvekkili şirket yetkilisinin şirketi evlilik tarihinden 5 sene önce kurduğunu, şirketin kuruluşunda ve bugüne gelmesinde davacının hiçbir rolünün bulunmadığını, davalı şirketin dağıtılmamış kârları reel olarak şirketin borcunu karşılamadığından kar dağıtımının yapılamadığını, buna rağmen ..."nun kendi adına kayıtlı olan Şarköy"deki taşınmazı satarak bedelini davacı hesabına yatırdığını, ayrıca davacının fiili olarak şirkette çalışmamasına rağmen düzenli olarak maaş aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kâr payı dağıtımına ilişkin herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığı, bu hali ile muaccel bir alacağın söz konusu olmadığı, TTK 616/1-e maddesi ile kar payı dağıtımının genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu, mahkemenin de genel kurul yerine geçerek yetkisini kullanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirket bir limited ortaklık olup, kâr payı dağıtımına ilişkin TTK 616/ı-e düzenlemesine göre genel kurulun kâr payı hakkında karar verme yetkisine sahip olduğu, sadece kârın varlığının ortakların kâr payını talep etmesi bakımından yeterli bulunmadığı, genel kurul tarafından dağıtım kararı verilmedikçe kar payının muaccel hale gelmeyeceği, genel kurulun kâr payı dağıtımına ilişkin kararı ile birlikte ortakların ortaklığa karşı bir talebinin ortaya çıkacağı, ortağın oluşan bu kâr payı alacağını ortaklığın tasfiyesini beklemeksizin talep ve dava hakkı bulunduğu zira, genel kurul kararıyla ortak lehine muaccel bir alacak doğduğu, şirket genel kurulunca kâr payı dağıtımına ilişkin bir karar alınmadığı hususunda ihtilaf da olmadığı, kâr payı dağıtım kararı alınmaksızın kâr payı alacağının dava yolu ile talep edilemeyeceği gerekçesiyle, isitaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 18,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 06/02/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.