3. Hukuk Dairesi 2017/13941 E. , 2018/628 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... İli .... İlçesi .... köyünde ikamet edip 180 nolu parselde 68 dönümde sulu tarım yaptığını, davalı kuruma gittiğinde borçlu olduğunu öğrendiğini, kendisine 31.01.2002 son ödeme tarihli 45.499,48 TL borcunun olduğunun bildirildiğini, ancak tahakkuk ettirilen borcun fahiş olduğunu, kendisine bugüne kadar borçlu olduğuna dair herhangi bir yazının tebliğ edilmediğini, borçlu olduğu kendisine tebliğ edilmeden tahakkuk ettirilen borca faiz uygulanmasının da hukuka uygun olmadığını, yine borçlu olmamakla beraber davalı kuruma olan borcun zamanaşımına uğradığını beyan ederek abonesiz kaçak kullanım bedeli olarak faizle birlikte tahakkuk ettirilen 45.499,48 TL meblağ ve işletilen faizler yönünden, zamanaşımı da göz önünde bulundurularak davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; zamanaşımının borçlunun borcu öğrenmesiyle başlayacağını, abonesiz kaçak elektrik kullanımı temadi ettiğinden kaçak kullanımının bırakıldığı tarihten itibaren zamanaşımının işlemeye başlayacağını, kaçak elektrik kullanımının sonlandırıldığı tarih dikkate alındığında borcun zamanaşımına uğramadığının görüleceğini, davacının tesise ve sayaca müdahale suretiyle kaçak elektrik kullandığından hakkında tutanak düzenlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 29.09.2014 tarih ve 2014/5966 Esas, 2014/12606 Karar sayılı ilamı ile “...Bu durumunda, mahkemece, taraf delilleri toplanarak, tanık ve mümzi tanıklar usulüne uygun olarak çağrılıp dinlenerek, borcun kapsadığı dönemin, içeriğinin belirlenmesi ve sonucuna göre, borç döneminde geçerli olan mevzuat çerçevesinde, dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, tarafların itirazlarını karşılayacak, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yetersiz ve denetime elverişli olmayan rapor doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçeleri ile hüküm bozulmuştur.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile davacının 17/11/2001 tarih 10022100 sayılı kaçak tutanağından dolayı zaman aşımı sebebiyle davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen borca dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
4721 sayılı TMK"nın 6. maddesi uyarınca kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran; iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak durumundadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18/02/2015 tarih, 2013/19-1362 E-2015/826 K. sayılı, 20/04/2016 tarih, 2014/13-856 E-2016/523 K.)
Somut olayda davacı, davalıya borcu bulunmadığını iddia ettiğine göre, ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir. Mahkemece, dava konusu borca ilişkin belgelerin ve tutanak mümzileri bilgilerinin istenmesi üzerine, davalı kurum, davacı hakkında tanzim edilen belgelere aradan uzun zaman geçmesi nedeniyle ulaşılamadığını; ayrıca davacı adına düzenlenen kaçak tespit tutanağındaki personeller, özelleşme öncesi dönemindeki personeller olduğundan bilgilerinin kayıtlarında mevcut olmadığını bildirmiştir. Bu durumda davalının davacıdan alacaklı olduğunu ispatlayamadığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece, davada ispat yükü kendisine düşen davalının davacıdan alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davacının menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken davacının zaman aşımı sebebiyle davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.