10. Hukuk Dairesi 2018/5534 E. , 2020/592 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum, 08/02/2013 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu kazalının vefatı nedeniyle bağlanan gelir ile cenaze gideri ve tedavi giderlerinin rücuan tahsilini istemiştir.
II-CEVAP
Davalı şirket vekili; meydana gelen kazada kusurlarının bulunmadığını, zira her türlü iş güvenliği tedbirlerini aldıklarını, kazanın sigortalının kusuru nedeni ile meydana geldiğini, müvekkilinin hak sahiplerine ev aldığını, çocuğuna da aylık 1000 TL burs yardımı yaptığını, hak sahipleri ile ibralaşıldığını beyanla davanın reddini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece mahkemesi tarafından, davanın kabulü ile, 117.442,97-TL kurum zararının: 115.016,02-TL peşin sermaye değerli gelirin gelir bağlama onay tarihi olan 19.09.2013 tarihinden, 231,60-TL cenaze giderinin ödeme tarihi olan 22.03.2013 tarihinden, 2.195,35-TL tedavi giderinin sarf tarihi olan 15.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.
Davacı Kurum süresinde verilen İstinaf yolu dilekçesiyle; hükme esas alınan kusur raporunu kabul etmediklerini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekilince süresinde verilen İstinaf yolu dilekçesiyle, davalının, her türlü önlemi aldığını, sigortalının dikkatsiz davranması nedeni ile olayın meydana geldiğini, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, müvekkilinin müteveffanın ailesinin maddi tazminatının karşılayarak ibraname aldığını belirterek mahkeme kararın kaldırılarak istemin reddine karar verilmesini istemiştir.
B-BAM KARARI
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi 30.04.2018 gün ve 2018/79 Esas, 2018/730 Karar sayılı ilamı ile; davacı Kurum ve davalı işveren vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Tüm taraf vekilleri, aynı istinaf gerekçeleriyle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dava, 08.02.2013 tarihinde meydana gelen iş kazası geçiren sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan sosyal yardımlar nedeniyle oluşan kurum zararının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, açılan davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Kanununun 21/1. maddesidir. 5510 sayılı Kanunun “İş Kazası ve Meslek Hastalığı İle Hastalık Bakımından İşverenin ve Üçüncü Kişilerin Sorumluluğu” başlıklı 21. maddesine göre; İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. Anılan madde ile davalının Kurumun rücu alacağından sorumluğu ancak kusurunun varlığı halinde mümkündür.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Yasanın 21., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Somut olayın incelenmesinde; Mahkemece, dosya kapsamında alınan 10.03.2015 tarihli ve 11.11.2016 tarihli bilirkişi raporlarında, % 60 davalı işveren, % 40 ise kazalıya verilen kusur oranları kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de, sigortalının, 7 yıldır çalışan kıdemli bir işçi olduğu, 28.02.2008 tarihli mikser çalıştırma talimatında, üretim, bakım ve temizlik aşamalarında mikser çalışırken müdahalede bulunulmaz maddesiyle birlikte, mikserin temizliği yapılırken acil stop düğmesine basılarak mikser içi hamur kazıma spatulası ve sıcak su ile temizlenir maddelerinin bulunduğu belirgindir. Buna göre, sigortalının uzun spatula ile temizliği yapması ayrıca mikserin kapalı vaziyette temizliğinin yapılması gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek sigortalının, kendi güvenliğini tehliye attığı ve ceza dosyasında kazalının asli kusurlu olduğu gözetildiğinde baskın kusurun sigortalıda olduğu anlaşılmaktadır. Bu çerçevede İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile konusunda uzman bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmek suretiyle, yeniden oluşa uygun kusur raporu alınmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ve benimsenen ilkeler kapsamında, uyuşmazlık konusu husus yeniden usulünce incelenip, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin BAM’a gönderilmesine, 03.02.2020 oybirliğiyle karar verildi.