1. Hukuk Dairesi 2019/1748 E. , 2019/3583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen dava sonunda, yerel mahkemece asıl davada iptal tescil isteğinin kabulüne; birleştirilen davada kira bedeline yönelik muarazanın men’ine ilişkin isteğin kabulüne, kira bedelinin ödenmesine ilişkin isteğin atiye terki nedeniyle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Asıl dava, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminat ve davalıya yapılacak kira ödemelerine tedbir konulması; birleştirilen dava ise ödenecek kira bedellerinin hesapta tutulması ve davalının kira bedellerine yönelik talebine ilişkin muarazanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.
Davacı asıl ve birleştirilen davalarda, kardeşi ...’ın savurganlık ve kötü yönetim nedeniyle TMK’nın 406. maddesi uyarınca kısıtlandığını ve kendisinin vasi tayin edildiğini, kısıtlı ...’ın kısıtlanmadan kısa süre önce aslında tüm aileye ait ancak kısıtlı adına kayıtlı dava konusu ... ada ... sayılı parseldeki A Blok 8. Kat 35 nolu bağımsız bölümü hiç bir neden yokken değerinin çok altında 26.000,00 TL’ ye davalıya satış yoluyla devrettiğini, taşınmazın rayiç değerinin 425.000,00 TL olduğunu, satışın gerçek olmadığını, gösterilen bedelin dahi ödenmediğini, davacının savurganlığından ve saflığından yararlanıldığını, iradesinin fesada uğratıldığını, kısıtlı ...’ın son üç yıldır yaptığı nedensiz tasarruflar ile kendisi ve aile fertlerini büyük bir borç altına soktuğunu, gabin unsurlarının somut olayda tam anlamıyla gerçekleştiğini ileri sürerek, çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile kısıtlı ... adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde gabin nedeniyle edimler arasında
tespit edilecek farkın davalıdan tahsilini, ayrıca iptal-tescil isteği kabul edildiğinde tescil en baştan itibaren yolsuz hale geleceğinden bahisle 2011 yılı Şubat ayından itibaren kiracı tarafından davalıya yatırılacak kira paralarının bir hesapta tutulmasını, davalının kiracıdan kira paralarını istemesine yönelik muarazanın önlenmesini istemiştir.
Davalı asıl ve birleştirilen davalarda, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının hem kötüniyetli olarak eldeki davayı açtığını hem de 3. bir kişiye ... 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/9 esas sayılı tasarrufun iptali davasını açtırdığını, dava konusu işlemde iradeyi sakatlayan bir neden ya da gabinin bulunmadığını, satış işleminden sonra davacı ...’ın kısıtlandığını, satış tarihinde tam ehliyetli olduğunu, çekişmeli bağımsız bölümü 425.000,00 TL’yi davacı ...’a elden ödeyerek temlik aldığını, alım gücünün bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Temlik tarihinde davacı ...’ın hukuki ehliyetinin bulunduğu, savurganlık veya kötü yönetim nedeniyle işlemin iptalinin mümkün olmadığı, satış bedelinin elden davacı ...’a ödendiği, işlemin iptalini gerektirecek irade fesadı hallerinin bulunmadığı, gabinin unsurlarının oluşmadığı gerekçeleriyle asıl davanın reddine, asıl dava reddedildiğinden dayanaksız kalan birleştirilen davanın da reddine dair kararın Dairece, “ ...O halde, yukarıda yer verilen tespitler ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde somut olayda gabinin unsurlarının oluştuğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, asıl davadaki iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi ve asıl davadaki kira bedellerine ilişkin talep ile birleştirilen davanın da kabule göre incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş; Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl davada iptal tescil isteğinin kabulü ile depo edilen 26.000,00 TL’nin tüm nemaları ile birlikte davalıya ödenmesine, birleştirilen davada kira bedeline yönelik muarazanın menine ilişkin isteğin kabulüne, kira bedelinin ödenmesine ilişkin isteğin ise atiye terki nedeniyle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin 12.02.2019 tarihli duruşmaya mazeret dilekçesi gönderdiği, mahkemece, mazeret dilekçesinin gerekçesiz olduğundan bahisle reddine karar verilerek davalı yanın yokluğunda, sözlü yargılama için ayrı bir gün belirlenmeksizin karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır.
Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır. 6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü
hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK"nın 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi ve taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.