11. Hukuk Dairesi 2016/6588 E. , 2018/481 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 03/02/2016 tarih ve 2014/551-2016/13 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilin IPAD markasının sahibi olduğunu ve ürün şekline ilişkin olarak 2010/40159 sayılı marka tescil başvurusunun TPE tarafından markanın 556 sayılı KHK’nin 7/1-a maddesinden atıfla 5. madde kapsamına girmediğinden bahisle reddedildiğini, söz konusu ret kararına karşı itirazlarının da TPE YİDK kararı ile reddedildiğini, dava konusu şekil marka başvurusunun KHK’nin 5. maddesi kapsamında tescil edilemeyecek işaretlerden olmadığını, dava konusu marka başvurusunun ürün şekline ilişkin olduğunu ve çizimle görüntülenebilir, baskı yoluyla yayınlanabilir ve çoğaltılabilir durumda olduğunu, ayrıca dava konusu şeklin çizgi ve formların birlikte kullanımından oluşan genel görünümü itibariyle, alelade bir şekilden farklılaştığını, başvuruya orjinallik kazandırarak belirli bir ürün ya da hizmeti belirtebilecek şekilde doğuştan ayırt edicilik sağladığını, dava konusu şekil markasını gören tüketicilerin direkt olarak bu şeklin müvekkilinin IPAD ürünü olduğunu anlayacağını ileri sürerek YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; YİDK kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; davacıya ait IPAD ürünün ekran ara yüzünden (görüntüsünden) ibaret 2010/40159 sayılı marka başvurusunun soyut ayırt ediciliği haiz olduğu ve 556 sayılı KHK’nin 7/1-a maddesi anlamında tescil engeli içermediği, ayrıca dava konusu başvurunun kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandığı ve 556 sayılı KHK’nin 7/son maddesinden yararlanması gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile TPE YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, dava konusu başvuru, TPE YİDK tarafından, başvuruya konu şekle ait özelliklerin tek başına veya bir arada ayırt edici nitelikte olmadığı, zira grafik gösterimin, siyah dikdörtgen zemine sahip bir ekran üzerinde yer alan kare çerçeve içerisindeki küçük şekillerden/ikonlardan oluşan bir tablet bilgisayarı resmettiği ve tescili talep edilen mallar yönünden ayırt edicilik niteliğine sahip olmadığı, ayrıca münhasır ürünün
şeklinden oluşan başvuruya konu işaretin Türkiye’de marka olarak algılanma sonucunu doğurmadığından bahisle 556 sayılı KHK"nin 7/1-a ve 7/son bentleri uyarınca reddedilmiştir. Mahkemece, bozma ilamı doğrultusunda görüşüne başvurulan bilirkişi heyeti tarafından, marka başvurusunun soyut ayırt ediciliği haiz olduğu ve anılan şeklin 556 sayılı KHK 7/1 – (a) bendi anlamında tescil engeli içermediği, bunun mümkün olmaması halinde de; marka işaretinin tanınmışlığı nedeniyle aynı KHK"nin 7/son maddesi anlamında ayırt edicilik kazandığı gerekçesiyle tescilinin mümkün olduğu mütalaa edilmiş olup, mahkemece, bu bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, marka tescilinin sağlanabilmesi için markaya konu işaretin sadece soyut ayırt ediciliğe sahip olması yeterli olmayıp, somut ve soyut ayırt ediciliği birlikte taşıması ve söz konusu ayırt ediciliğin markanın bütünü dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda, marka başvurusu siyah dikdörtgen zemine sahip bir ekran üzerinde yer alan kare çerçeve içerisindeki küçük şekillerden/ikonlardan oluşan bir tablet bilgisayarı resmettiği anlaşılmakta olup, markanın kullanılacağı hizmetler bakımından ortalama tüketici nezdinde başvuruyu oluşturan şekil unsurunun bağımsız şekilde somut ve soyut ayırt ediciliği bulunan bir marka olarak algılanması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca başvuru konusu şeklin KHK"nin 7/son maddesi anlamında ayırt edicilik kazandığı hususu da dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece, anılan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, başvuruya konu şekil unsurunun belirli noktaları esas alınarak markanın bütünü itibariyle ayırt edici bir işaret olduğunun kabulü doğru olmamış, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 22/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.