Abaküs Yazılım
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/7558
Karar No: 2019/2671
Karar Tarihi: 07.03.2019

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/7558 Esas 2019/2671 Karar Sayılı İlamı

17. Hukuk Dairesi         2016/7558 E.  ,  2019/2671 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    -K A R A R-

    Davacı vekili dava dilekçesinde, 08/02/2014 tarihinde sürücü ..."ın sevk ve idaresindeki minibüsün seyir halinde iken park halinde bulunan ...5 ve ... plakalı araçlara çarpması sonucunda ..."ın yaralandığını, müvekkilinin yolcu konumunda bulunduğunu ve kazada kusurunun olmadığını, ... plakalı aracın ... Sigorta A.Ş, ... plakalı aracın ise ... Sigorta A.Ş tarafından sigortalandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar ... Sigorta A.Ş. ve ... Sigorta A.Ş. vekilleri cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; davacının yolcu olarak bulunduğu ... plakalı aracın sürücüsünün %100 oranındaki kusuru ile sebebiyet verdiği kazada davacının yaralandığı, bu aracın sigortasının davalı ...tarafından yapıldığı, ancak ...hakkındaki davadan feragat edildiği gerekçesiyle bu davalı yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davalı ... Sigorta A.Ş"nin sigortaladığı ... plakalı aracın sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı, davacının iş gücü kaybı oranının tespiti için verilen kesin süreye uymadığı bu nedenle iş gücü kaybının ispatlanamadığı anlaşıldığından bu davalı hakkındaki davanın da reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava trafik kazası sonucu cismani zarar nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun delil ikamesi için avans başlıklı 324 üncü maddesinde;“Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi halde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” hükmü getirilmiştir.
    03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde "Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır." hükmü getirilmiştir.
    Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda yer alan sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Tarafların, bu süreler içinde belli işlemleri yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler ikiye ayrılır: Birincisi, kanun tarafından öngörülmüş (cevap süresi, temyiz süresi gibi) süreler olup, bu süreler kesindir ve bir işlemin kanuni süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. İkincisi ise, hakimin tespit ettiği sürelerdir ve kural olarak bu süre kesin değildir. Kural bu olmakla birlikte HMK"nın 94. maddesi gereği hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’ya Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
    Kesin süreye ilişkin ara karar hem hakimi hem tarafları bağlanmakla birlikte kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesi olanaklı değildir. Ancak böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararın, yasaya ve içtihatlara uygun şekilde hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerekmektedir. (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt 5, Altıncı Baskı, İstanbul- 2001, s. 5438 vd.)Kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
    Somut olayda, yerel Mahkemece 16.10.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen ara kararın 7 nolu bendinde
    davacı vekiline, ATK tarafından talep edilmesi muhtemel 500,00 TL rapor ücreti ile 100,00 TL muayene ücretini kurum hesabına havale ederek makbuzunu ibraz etmek ve posta giderini karşılamak üzere 2 hafta kesin süre verilmesine, kesin süre içinde bu hususlar yerine getirilmediği takdirde iş gücü kaybı konusunda doktor bilirkişi deliline dayanmak hakkından vazgeçmiş sayılarak mevcut delillere göre karar verilceğinin, diğer taraftan kurulun tetkik vs için talep edeceği diğer ücretlerin yerinde karşılanması gerektiğinin ihtarına, 8/A bendinde ise; dosyanın öncelikle re"sen seçilecek makine mühendisi bir bilirkişiye teslim edilerek davaya konu kazaya karışan sigortalı araç veya araçların sürücülerinin kusurlarının bulunup bulunmadığı,varsa oranıkonusunda rapor alınmasına karar verildikten sonra,8/B bendinde iş gücü kaybına ve kusura ilişkin raporların ibraz edilmesinden sonra dosyanın tazminat hesabı konusunda uzman bir bilirkişiye teslim edilerek tazminat konusunda rapor alınmasına, bilirkişiler (kusur ve tazminat) için 400,00"er TL ücret takdirine, 800,00 TL bilirkişi ücretinden dosyada bulunan 392,00 TL gider avansının bilirkişi ücreti olarak kullanılabilecek 300,00 TL.lik kısmının mahsubu ile kalan 500 TL.nin bir haftalık içerisinde davacı tarafça mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde açıklanan konularda bilirkişi deliline dayanmak hakkından vazgeçmiş sayılarak mevcut delillere göre karar verileceğinin ihtarına karar verilmiş,temyize konu kararda ise ...hakkındaki davadan feragat edildiği anlaşıldığından bu davalı hakkındaki davanın reddine, diğer davalı ... Sigorta A.Ş"nin sigortaladığı aracın sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığından, ayrıca davacının iş gücü kaybı oranının tespiti için verilen kesin süreye uymadığı bu nedenle iş gücü kaybının ispatlanamadığı gerekçesiyle ... Sigorta A.Ş hakkındaki davanın da reddine karar verilmiştir.Ancak;yerel mahkemece verilen kesin sürelerin, tereddüde yer vermeyecek derecede açık, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olmadığı gibi,dosya muhteviyatına göre usule ve kesin sürenin amacına da uygun olmadığı görülmektedir.
    Ön inceleme duruşmasının 7 nolu bendinde dosyanın ATK"na gidiş-geliş posta ücretinin ne kadar olduğu kararda açıkça yazılmadığı gibi, davanın niteliği gereğince alınması
    gerekli olan bilirkişi raporlarının aynı anda alınması mümkün olmayıp, belirli bir sıra dahilinde yapılması gerekmektedir. Maluliyet ve hesap bilirkişi raporlarının alınıp alınmamasına ancak kusur raporunun sonucuna göre karar verilebilir ayrıca; kesin sürenin verildiği tarih itibariyle deliller tam olarak toplanmamış, dosya kapsamında henüz bilirkişi raporu alınma zamanı da gelmemiştir.
    Diğer yönden, 6100 sayılı HMK"nun delil ikamesi için avansla ilgili 324 üncü maddesi hükümleri de gereği gibi uygulanmamıştır. 6100 sayılı HMK"nun 324 üncü maddesinin yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca; tarafların her birinin 324. maddesi gereğince delil avansı yatırması hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda davalıya ATK bilirkişi delili için avans yatırması hususunda tebligat yapılmamış, bu yönlerle davacı tarafın hak arama hürriyeti ve savunma hakkının kısıtlanmış olduğu görüldüğünden, yasaya ve usule aykırı gerekçeye dayalı karar bozmayı gerektirmiştir.
    2-Dosyada mevcut kaza tespit tutanağında, dava dışı minibüs sürücüsü ...ve çekici sürücüsü ..."ın kusurlu olduğu tespit edilmişken, 04.12.2015 günlü bilirkişi raporunda minibüs sürücüsü..."nın %100 kusurlu çekici sürücüsü ..."ın ise kusursuz olduğu saptanmıştır.Kaza tespit tutanağı ile hükme esas alınan bilirkişi raporu çelişkili olup, mahkemece bu çelişki giderilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiştir.
    Bu durumda mahkemece; kaza tutanağı ile kusur bilirkişisi raporundaki kusur oranları arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan dosya kapsamı, kaza tespit tutanağı ve önceki bilirkişi kurulu raporu da incelenerek kusur konusunda çelişkileri giderici, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    3-Diğer yönden, eldeki davada iki ayrı sigorta şirketi davalı olarak gösterilmiş olup, temyize konu kararın gerekçesinde, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın sürücüsünün %100 oranındaki kusuru ile sebebiyet verdiği kazada davacının yaralandığı, bu aracın sigortasının davalı ...tarafından yapıldığı, ancak ...hakkındaki davadan feragat edildiği gerekçesiyle bu davalı yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davalı ... Sigorta A.Ş"nin sigortaladığı aracın sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından bu davalı hakkındaki davanın da reddine karar verildiği ifade edilmiş olmasına rağmen, kısa kararda ve hüküm fıkrasında haklarında açılan davaların reddine karar verilen davalı ... şirketleri yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması da doğru görülmemiştir.
    SONUÇ : Yukarıda (1) ve (3) nolu bentte açıklanan ve resen görülen nedenlerle, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 07.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi