
Esas No: 2020/591
Karar No: 2020/2693
Karar Tarihi: 06.02.2020
a ilişkin olarak; - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/591 Esas 2020/2693 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ..."un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kuyucak (kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesi"nin 16/09/2009 tarihli ve 2007/202 esas, 2009/251 sayılı kararının 17/06/2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 11/06/2011 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair, Nazilli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05/07/2018 tarihli ve 2018/87 esas, 2018/463 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 20/12/2019 gün ve 94660652-105-09-12642-2019-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/01/2020 gün ve 2019/135878 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire"ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 03/02/2014 tarihli ve 2013/23474 esas, 2014/2417 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı kabul edilerek yapılan incelemede, sanık hakkında 24/07/2007 tarihinde işlemiş olduğu tehdit suçu nedeniyle Kuyucak (kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 16/09/2009 tarihli kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 17/06/2010 tarihinde kesinleşmesinden sonra 11/06/2011 tarihinde sanık tarafından yeni suç işlendiği ve bu suça ilişkin Çay Asliye Ceza Mahkemesinin 02/07/2013 tarihli ve 2012/242 esas, 2013/302 sayılı kararı ile kurulan mahkûmiyet hükmünün 18/12/2017 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, sanık hakkında duran zamanaşımı süresinin ikinci suçun işlenme tarihi olan 11/06/2011 tarihinde yeniden işlemeye başladığı, suç tarihi olan 24/07/2007 tarihi ile hükmün açıklanarak mahkûmiyet kararının verildiği 05/07/2018 tarihleri arasında 5237 sayılı Kanun’un 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu gözetilmeden, sanık hakkında düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ..."un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kuyucak (kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesi"nin 16/09/2009 tarihli ve 2007/202 esas, 2009/251 sayılı kararının 17/06/2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde 11/06/2011 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum edildiğinin ihbar edilmesi üzerine, hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis
cezası ile cezalandırılmasına dair, Nazilli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05/07/2018 tarihli ve 2018/87 esas, 2018/463 sayılı kararının, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 03/02/2014 tarihli ve 2013/23474 esas, 2014/2417 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve zamanaşımının denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı kabul edilerek yapılan incelemede, sanık hakkında 24/07/2007 tarihinde işlemiş olduğu tehdit suçu nedeniyle Kuyucak (kapatılan) Asliye Ceza Mahkemesinin 16/09/2009 tarihli kararı ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 17/06/2010 tarihinde kesinleşmesinden sonra 11/06/2011 tarihinde sanık tarafından yeni suç işlendiği ve bu suça ilişkin Çay Asliye Ceza Mahkemesinin 02/07/2013 tarihli ve 2012/242 esas, 2013/302 sayılı kararı ile kurulan mahkûmiyet hükmünün 18/12/2017 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, sanık hakkında duran zamanaşımı süresinin ikinci suçun işlenme tarihi olan 11/06/2011 tarihinde yeniden işlemeye başladığı, suç tarihi olan 24/07/2007 tarihi ile hükmün açıklanarak mahkûmiyet kararının verildiği 05/07/2018 tarihleri arasında 5237 sayılı Kanun’un 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu gözetilmeden, sanık hakkında düşme kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ..."a yükletilen silahla tehdit suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek
üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen, kamu davasının açılmaması veya açılan davanın sonuçlanmaması yahut da kurulan hükmün kesinleşmemesi halinde izlenen suç siyaseti gereğince artık devletin o suçtan dolayı cezalandırma yetkisinden vazgeçmesinin ifadesi olarak dava zamanaşımı kabul edilmiştir. Dava zamanaşımı kanun aksini kabul etmediği müddetçe bütün suçlar bakımından geçerli olup soruşturma ve kovuşturma makamlarınca resen gözetilip uygulanacaktır. Şüpheli veya sanığın dava zamanaşımından vazgeçmesi mümkün değildir.
Dava zamanaşımı kural olarak tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Suçun işlendiği gün zamanaşımı süresinin birinci günüdür. Zira suçun işlendiği gün dahi kamu davasının açılması mümkündür. Bu nedenle dava zamanaşımının da dava açmak hakkı mevcut olduğu andan itibaren başlaması tabiidir. Kanun koyucu bazı hallerde dava zamanaşımının süresinin başlangıcını özel olarak belirlemek gereğini hissetmiştir. Örneğin, iftira
suçunda mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu, evlenme yasaklarına aykırılık suçlarında ise evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren dava zamanaşımının işlemeye başlayacağı kabul edilmiştir. (TCK m. 267/8 ve 230/4)
Dava zamanaşımı suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurularak kanunda öngörülen soyut cezaya ve şüpheli veya sanığın yaşına göre belirlenen sürenin son gününün hitamı ile gerçekleşecektir. Zamanaşımı süresinin son günü zamanaşımı süresine dâhildir.
Dava zamanaşımı süresinin kesintisiz bir şekilde işleyip tamamlanması mümkün ise de sürenin işlemesi sırasında bir takım engellerle karşılaşılması da söz konusu olabilir. Bu engeller zamanaşımının durması ve kesilmesi halleridir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve zamanaşımı açısından sanık hakkında uygulanması gereken 5237 sayılı TCK"nın 66. maddesi;
"(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a)Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b)Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c)Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d)Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e)Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl geçmesiyle düşer.
(2)Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3)Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4)Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.
(5)(Değişik fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./8.mad) Aynı fiilden dolayı tekrar yargılamayı gerektiren hallerde, mahkemece bu husustaki talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeni baştan işlemeye başlar.
(6)Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.
(7)Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz." şeklinde,
Anılan Kanun"un 67. maddesi;
"(1) Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.
(2) Bir suçla ilgili olarak;
a)Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
alinde, dava zamanaşımı kesilir.
(3)Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4)Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar." biçiminde düzenlenmiştir.
Görüleceği gibi 5237 sayılı TCK"da bütün suçlar bakımından kesme nedenleri ortak olarak düzenlenmiştir. Anılan Kanun"un 67/2. maddesinde, suçla ilgili olarak şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, iddianame düzenlenmesi, sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi halinde dava zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Dava zamanaşımının durması ise, Kanunda açıkça sayılan bazı hallerde soruşturma veya kamu davasının yürütülememesinden dolayı, bu halin ortaya çıkmasından, kalkması anına kadar geçen sürede zamanaşımının işlememesini ifade etmektedir. Zamanaşımını durduran nedenlerin varlığı halinde, zamanaşımı süresi en son kesen işlemden itibaren, durdurucu nedenin ortaya çıktığı ana kadar işleyecek, bu engelin kalkmasıyla duran zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında ise önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle zamanaşımı süresi belirlenecektir.
Anayasının 38. maddesinde dava zamanaşımının kanunilik ilkesi kapsamında olduğu benimsenmiş olup dava zamanaşımını durduran veya kesen nedenlerin kanunda açıkça gösterilmesi gerekir, bu nedenlerin yorum veya kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 07/03/2017 tarihli ve 2015/8-268 esas ve 2017/124 sayılı, 17/01/2017 tarihli ve 2015/15-536 esas ve 2017/14 sayılı, 01/03/2016 tarihli ve 2015/3-599 esas ve 2016/99 sayılı kararlarında ayrıntıları açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır.
İncelenen dosyada;
Sanık ..."un 24.07.2007 tarihinde işlediği iddia olunan silahla tehdit suçu nedeniyle hakkında 10/09/2007 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, Kuyucak Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2007/202 esas sırasına kayden yapılan yargılama sırasında sanığın 25/02/2008 tarihinde savunmasının alındığı, bu tarihte dava zamanaşımının kesilmiş olduğu, yargılama sonucunda anılan Mahkeme"nin 16/09/2009 tarihli ve 2007/202 esas, 2009/251 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 17/06/2010 tarihinde kesinleşmesinden sonra, 11/06/2011 tarihinde sanık tarafından yeni kasıtlı suç işlendiği ve bu suça ilişkin Çay Asliye Ceza Mahkemesi"nin 02/07/2013 tarihli ve 2012/242 esas, 2013/302 sayılı kararı ile kurulan mahkûmiyet hükmünün 18/12/2017 tarihinde kesinleştiği, anılan Mahkemece yapılan ihbar sonucunda ise, Nazilli
Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05/07/2018 tarihli ve 2018/87 esas, 2018/463 sayılı kararıyla, önceki hükmün açıklanmasına ve sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/2-a ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, anılan kararın kanun yoluna müracaat edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık ..."un üzerine atılı silahla tehdit suçu için 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e maddesinde öngörülen olağan dava zamanaşımının 8 yıl olduğu, suç tarihinde işlemeye başlayan bu sürenin iddianame tanzimi sonrasında sanığın savunmasının alındığı 25.02.2008 tarihinde kesildiği ve yeniden işlemeye başladığı, Mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 17.06.2010 tarihinde kesinleşmesiyle anılan sürenin durduğu, denetim süresinde 11.06.2011 tarihinde işlenen kasıtlı suçla birlikte bu sürenin kaldığı yerden işlemeye devam ettiği, sonuç olarak, 8 yıllık olağan dava zamanaşımının son kez kesildiği 25.02.2008 tarihinden itibaren, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden, deneme süresinde işlenen suç tarihine kadar geçen durma süresi de eklendikten sonra, daha önce açıklanması geri bırakılan hükmün açıklandığı 05.07.2018 tarihinden önce olağan dava zamanaşımının gerçekleştiği gözetilmeden, sanığın silahla tehdit suçundan cezalandırılmasına dair, Nazilli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05/07/2018 tarihli ve 2018/87 esas, 2018/463 sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, sanık hakkında silahla tehdit suçundan kurulan, Nazilli Asliye Ceza Mahkemesi"nin 05/07/2018 tarihli ve 2018/87 esas, 2018/463 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Karardaki hukuka aykırılık sanığın cezasının kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrası uyarınca;
Sanığın silahla tehdit suçundan mahkumiyetine dair hüküm fıkrasının,
"5237 sayılı TCK"nın 66/1-e. maddesine göre hesaplanan ve sanığın savunmasının alındığı 25.02.2008 tarihinde son kez kesilen 8 yıl olağan dava zamanaşımına, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden, deneme süresinde işlenen suç tarihine kadar geçen durma süresi de eklendikten sonra, 19.02.2017 tarihinde olağan dava zamanaşımının gerçekleştiği anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddesi uyarınca KAMU DAVASININ DÜŞMESİNE", şeklinde DÜZELTİLMESİNE,
3)Karardaki diğer hükümlerin olduğu gibi bırakılmasına, 06/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.