Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerinde çalışırken Toplu İş Sözleşmesinden yararlanmaması için müteahhit firma işçisi gibi gösterildiğini, aynı durumdaki işçilerin açtığı seri davalarda müteahhitlerle davalı arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun mahkeme kararlarıyla belirlenerek kesinleştiğini, davacı ve arkadaşlarının TİS"den kaynaklanan haklarını mahkeme yoluyla alabildiklerini, davacının iş sözleşmesinin tazminatları ödenerek feshedildikten bir süre sonra yeniden davalı işyerinde, bu kez geçici sözleşmeli personel statüsünde çalışmaya başladığını ve bu kez davalı TPAO"nun işçisi olduğunu, ancak bu kez işe giriş ücreti belirlenirken TPAO Kapsam içi Personel Ücret ve Görevde Yükselme Yönergesi"nin 6. maddesi gereğince belirleme yapılması gerekirken sanki ilk kez işe giriyormuş gibi ücret belirlenmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek fark alacak isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, ücret alacakları beş yıllık zamanaşımına tabi olduğundan zamanaşımı definde bulunduklarını, davacının TİS"deki ücret ve diğer haklardan yararlanmak amacıyla Ankara İş Mahkemesinde dava açtığından ve bu mahkemece davacı hakkında ücret düzenlenmesi yapıldığından kesin hüküm itirazında bulunduklarını, davacının sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarihteki ücretine TİS zammı uygulandığını, Sendikaya üyelik tarihinden önce kök ücret tablosuna göre belirlenen ücrete TİS ücret zammı uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının işe girdiğinde belirlenen ücreti kabul ettiğini ve çalıştığı süre boyunca da ihtirazi kayıt koymadan tahakkuk ettirilen ücretleri aldığını, eşitlik ilkesi ve aynı koşullarda çalışan işçiler arasındaki ücret dengesizliğini ortadan kaldırmak amacı ile 12.10.2010 tarihinden geçerli olmak üzere yönetim kurulunun 29.11.2010 tarih ve 1646/4 sayılı kararı gereği ilk işe giriş tarihine göre yeniden ücret tespiti yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda istekler hüküm altına alınmıştır.
Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre davalıya ait işyerinde bir dönem alt işveren işçisi olarak çalışan bir kısım işçinin alt işverenlik uygulamasının muvazaaya dayandığı iddiasıyla açtığı davanın kabul edilerek kesinleştiği, davacının da aynı şekilde çalışmakta iken iş sözleşmesinin tazminatları ödenerek işyerinden ayrıldıktan bir süre sonra yine davalı kuruma ait işyerinde bu kez doğrudan davalının işçisi olarak işe başladığı anlaşılmaktadır.
Davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Kapsam İçi Personel Ücret ve Görevde Yükselme Yönergesinin “İşe Almada Ücretin Tespiti” başlıklı 6. maddesinde “…a) Ortaklık İçi Hizmetler: Daha önce ortaklık içi hizmeti olanların yeniden işe alınmaları halinde, 3. maddenin (c) bendi de dikkate alınarak, son işe alınma tarihi itibariyle geçmiş hizmetlerine göre intisap tarihi bulunur. Bulunan intisap tarihinde yürürlükte bulunan kök ücret tablosuna göre kök ücreti tespit edilir. Kök ücretin üzerine bu maddenin (b) bendi dikkate alınarak kademe farkı ve (c) bendi dikkate alınarak tahsil zammı ilave edilir. İntisap tarihinden son giriş tarihine kadar geçen süre içinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesi zamları ilave edilmek suretiyle başlangıç ücreti tespit edilir. Ücretleri bu şekilde tespit edilenlere, geçmiş iç hizmetleri için ayrıca kademe farkı verilmez. Bu işlem iş akdi yenilenen personele uygulanmaz” hükmüne yer verilmiştir. Yönergenin 3. maddesinin (c) bendinde kademe farkı: dereceler itibariyle belirlenmiş kök ücretlere, personelin ortaklık içi ve kabul edilebilir ortaklık dışı çalışmalarının her bir tam yılı için ilave edilecek miktardır…” kuralı öngörülmüştür.
Davacı davalıya ait işyerinde ikinci defa işe girdiğinde Yönergenin yukarıda belirtilen hükmünün dikkate alınmadığını, ilk defa işe girmiş gibi ücretinin belirlendiğini, işverenin Toplu İş Sözleşmesinin 44. maddesinde öngörülen “kıdeme teşvik primi”ni hesaplarken önceki çalışmaları dikkate aldığı halde ücret belirlemesinde önceki kıdeminin dikkate alınmamasının çelişki olduğunu, ikinci dönem işe giriş ücretinin bu şekilde hatalı hesaplanması nedeniyle ücretlerinin eksik ödendiğini ileri sürmektedir. Buna karşı davalı işveren, davacının sendikaya üyelik tarihinden önce kök ücret tablosuna göre belirlenen ücrete toplu iş sözleşmesi zammı uygulamasının mümkün olmadığını savunmaktadır. Buna göre taraflar arasındaki davacının ikinci defa işe girişte kök ücretinin nasıl belirleneceği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davalı Ortaklığın Kapsam İçi Personel Ücret ve Görevde Yükselme Yönergesinin 1. maddesinde yönergenin, kapsam içi personelin işe başlama ücretleri ile nakil ve görevde yükselmelerinde uygulanacak esasların belirlenmesinin amaçlandığı; yönergenin Ortaklık işyerlerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan ve toplu iş sözleşmesi kapsamında olan kapsam içi personele uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre davacının işe girerken toplu iş sözleşmesi kapsamında olup olmadığı önem arz etmektedir. Davacı daha önce sendikaya üye olmuşsa iş sözleşmesinin feshinden sonra bir yılı aşan süre ile işsiz kalması veya aynı işkolunda bir işte çalışmaması durumunda sendika üyeliğinin sona ereceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebeple öncelikle davacının ikinci kez işe girdiği tarihte sendika üyesi olup olmadığı araştırılmalıdır.
Yukarıda sözü edilen Yönergenin 6. maddesinde daha önce ortaklık içi hizmeti olanların yeniden işe alınmaları halinde kök ücretinin nasıl hesaplanacağı düzenlenmiştir. Buna göre sırasıyla intisap tarihinin belirlenmesi, intisap tarihinde yürürlükte bulunan kök ücret tablosuna göre kök ücretinin tespiti, tespit edilen kök ücretine kademe farkı ve tahsil zammını ilavesi ve intisap tarihinden son giriş tarihine kadar geçen süre içinde yürürlüğe giren toplu iş sözleşmesi zamları ilave edilmek suretiyle başlangıç ücreti tespit edilir.
Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının kök ücretine esas alınan intisap tarihinin ne şekilde belirlendiği, davacının iki dönem arasında fiilen çalışmadığı sürenin dikkate alınmasının sebebi anlaşılamamıştır. Keza bilirkişinin belirlediği alacak miktarı ile mahkemenin talebi üzerine işverence “kabul ve ikrar anlamına gelmemek üzere” kaydıyla gönderilen tablodaki hesaplama arasında önemli bir fark bulunduğu halde bu çelişki dahi giderilmeden hüküm kurulmuştur. Davacının fiilen çalışmadığı sürenin intisap tarihinin ve dolayısıyla kök ücretinin belirlenmesinde dikkate alınacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple çalışılmayan sürenin intisap tarihinin tespitinde dikkate alınması doğru olmamıştır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, eşitlik ilkesinin aynı durumda olanlar bakımından geçerli olduğunun göz önünde bulundurulması gerekir. Bu bağlamda, sendikaya üye olan ile üye olmayan arasında toplu iş sözleşmesinden yararlanma yönünden bir fark olması doğal karşılanmalıdır. Davacının sendika üyesi olmadan önce dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebinin bulunmadığı da dikkate alındığında sendikaya üyelik tarihinden önceki dönem için kök ücrete toplu iş sözleşmesi zamlarının uygulanması doğru olmaz. Aksi halde daha önce toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi ile toplu iş sözleşmesinden yararlanmayan işçinin ikinci dönem giriş ücreti aynı olacaktır. Buna göre davacının tespit edilen kök ücretine toplu iş sözleşmesinden yararlandığı tarihten itibaren toplu iş sözleşmesi zamlarının uygulanması suretiyle ikinci dönem işe giriş ücreti belirlenmelidir. Bu sebeple yapılacak iş; yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 900,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.