Davacı vekili, davacının davalı şirkette 01/05/2008 tarihinde çalışmaya başladığını, iş sözleşmesinin sendikal faaliyetler nedeniyle bildirimsiz olarak 02/11/2010 tarihli yazı ile iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından sona erdirildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, boşta geçen süre ücret ve diğer haklar ile işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminatın belirlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının davalı şirket ...Müdürlüğü bünyesinde işçi şoför olarak çalıştığını, davacının işini savsaması, dikkatsiz ve tedbirsiz davranması sonucu otuz günlük ücretinin tutarıyla ödenmeyecek derecede hasara neden olması nedeniyle ve haklı nedenle iş sözleşmesine son verildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, tefhim edilen kısa kararda işe davacı işinin işe başlatmama tazminatının dört aylık brüt ücret tutarı olarak; boşta geçen süre ücretinin ise oniki aya kadar belirlenmesine karar verildiği halde sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrasında sözkonusu işe başlatmama tazminatının oniki aylık brüt ücret tutarı olarak, boşta geçen süre ücretinin ise dört aya kadar belirlenmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anayasamızın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin 3. fıkrasında; ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı HUMK".nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural 6100 sayılı HMK"nun 297. maddesinde de tekrarlanmış; 294/3. maddesinde de “hükmün tefhimi hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur.” 298/2 maddesinde ise “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükümlerine yer verilmiştir.
Davanın reddine veya kabulüne dair karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılması ve kısa kararla çelişik olmaması da gerekir. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Mahkemece verilen kararda, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi bulunmaktadır. Mahkemece tefhim edilen kısa kararda davacı işçinin işe başlatmama tazminatının dört aylık brüt ücret tutarı olarak; boşta geçen süre ücretinin ise oniki aya kadar belirlenmesine karar verildiği halde sonradan yazılan gerekçeli kararın hüküm fıkrasında sözkonusu işe başlatmama tazminatının oniki aylık brüt ücret tutarı olarak, boşta geçen süre ücretinin ise dört aya kadar belirlenmesine karar verilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğu anlaşılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10/04/1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedenidir. Kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.