Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı ve geçerli nedene dayanılmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, buna bağlı yasal haklarının belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, ekonomik krizin etkileri nedeniyle personel azaltılmasının zorunlu hale geldiğini, buna göre belirlenen kriterler çerçevesinde iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece feshin geçerli nedene dayandığının işverence kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İşletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler; sürüm ve satış olanaklarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış pazar kaybı, ham madde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini olanaksız hale getiren işyeri dışından kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin daraltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebeplerdir.
İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerle sözleşmeyi feshetmek isteyen işverenin fesihten önce fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak, işçileri başka işlerde çalıştırmak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşmak gibi varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, kısaca feshe son çare olarak bakması gerekir.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olayda; davalı işveren, matbaa piyasasında ve müvekkili şirkette yaşanan hızlı daralma sonucunda personel giderlerinin azaltılmasının zorunlu hale geldiğini, bu nedenle işçi azaltmak yoluna gittiklerini, davacının iş sözleşmesinin feshinde sorumlu olduğu İstanbul bölgesinde yöneticilerce yapılan değerlendirme sonucu davacının eğitimi, iş disiplini ve performansı da gözönünde bulundurularak yapılan değerlendirmede davacının eğitiminin sektöre ilişkin olmaması, şirket hedeflerinin yerine getirilmesinde ve iş disiplininde görülen problemler ve geçirdiği ağır trafik kazası sonucu iş performansının etkilenmesinin ölçüt olarak alındığını savunmuştur.
Mahkemece tayin edilecek uzman bilirkişi kuruluna işyeri kayıtları üzerinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle, davalı işverenin ekonomik krizden etkilenip etkilenmediği, etkilenmişse bu etkilenmenin iddia edildiği şekilde personel azaltılmasını gerektirecek boyutta olup olmadığı, işverenin bu yönde bir işletmesel karar alıp almadığı, almışsa işletmesel kararı tutarlı bir şekilde uygulayıp uygulamadığı, feshin son çare olması ilkesine uyulup uyulmadığı, iş sözleşmesinin feshinde işverenin kendince belirlediği ölçütlere uyulup uyulmadığının araştırılarak ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 21.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.