1. Hukuk Dairesi 2016/10098 E. , 2019/3517 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ..."ın ... ada ... parsel sayılı taşınmazı ikinci eşi ...’ın akrabası olan davalı ...’e temlik ettiğini, davalı ...’ın da devir işlemlerinde yer aldığını, devrin ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını, ayrıca mirasbırakana ait ... ada ... parselde kayıtlı 14 numaralı bağımsız bölümün de satılarak davalı ...’e taşınmaz alındığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile taşınmazın terekeye döndürülmesine, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ... ve ..., ... ve ...’in işlemlerde taraf olmadığını, ...’nin taşınmazı eşinin verdiği para ile 35.000 TL bedelle ...’dan aldığını, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın ... ada ... parsel sayılı taşınmazı 04.05.2010 tarihinde ...’a, ...’in de 06.05.2010 tarihinde taşınmazın ½ payını ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, ½ payını da üzerinde bıraktığı, ...’in uhdesinde bulunan ½ payı 17.02.2012 tarihinde satış suretiyle ...’e devrettiği, ...’nin 06.04.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma çocukları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ikinci eşi ile ikinci eşinden olma çocukları ... ve ...’nın kaldığı, ...’nin terekesini temsil etmesi için ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/5 T. ve 2015/9K. sayılı ilamı ile Av. ...’in tereke temsilcisi olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bir başka ifade ile temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa aittir.
Somut olayda, davacı tanıklarının olaya ilişkin somut bilgilerinin olmadığı, aksine mirasçılardan ... ve ...’ün ihbar olunan sıfatı ile verdikleri dilekçede mirasbırakan babaları ...’nin taşınmazı gerçekten ihtiyacı olduğu için sattığını, taşınmazın satışından önce kendileri de dahil tüm çocuklarını arayarak haber verdiğini, açılan davanın haksız olduğunu beyan ettikleri, yapılan kolluk araştırması sonucunda taşınmazda kiracı olarak bulunan kişinin kira bedelini son kayıt maliki ...’ye verdiğinin bildirildiği,
mirasbırakanın taşınmazın tamamını temlik edebilecek durumda iken ½ payının kendisinde kaldığı, miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olduğu yönünde somut bir olgunun da ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda muvazaa iddiasının kanıtlandığından söz etme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı ... ve davalı ... vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.