Esas No: 2021/15040
Karar No: 2022/2166
Karar Tarihi: 14.02.2022
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/15040 Esas 2022/2166 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, bağımsız bölüm maliki olarak belediyeden aldığı yazı ile kendi ve davalının bağımsız bölümünün ruhsata ve projeye aykırı olduğunu öğrendiğini belirtip, yerin projeye uygun hale getirilmesini talep etmiştir. Mahkeme, önce kabul etmiş ancak daha sonra Yargıtay'ın bozma kararı sonrasında davacı tarafın uyarılmasına karşın masrafını yatırmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, hüküm tesisindeki eksiklikler nedeniyle kararı bozmuştur. Kararda, HMK'nın 297. maddesi gereği hüküm sonucu kısmında, istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve verilen karar ile iki tarafın leh ve aleyhine hükmedilen görev ve hakların gayet açık ve anlaşılır biçimde yazılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, kesin süreye ilişkin ara kararın açık, eksiksiz ve yeterli olması, işlerin teker teker belirtilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun maddeleri:
- HMK'nın 297. maddesi
- KMK'nın 33. maddesi
- HMK'nın 90/2. maddesi
- HMK'nın 94/2. maddesi
- HUMK'un 163. maddesi
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R -
Dava dilekçesinde, davacının bağımsız bölüm maliki olduğunu, belediyeden kendisine gelen yazıyla kendisi ve davalıların bağımsız bölümünün ruhsata ve projeye aykırı olduğunu öğrendiğini, Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2008/186 değişik iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, bu nedenle davaya konu yerde projeye uygun hale getirilmesi istenilmiştir.
Mahkemece 13/09/2012 tarihli davanın kabulüne dair verilen kararın davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/3851Esas - 2017/6663 Karar sayılı 21/09/2017 tarihli kararı ile " HMK'nın 297. maddesine göre; mahkemece verilen kararın hüküm sonucu kısmında, istek sonuçlarından herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve verilen karar ile iki tarafın leh ve aleyhine hükmedilen görev ve hakların gayet açık ve anlaşılır biçimde yazılması gerekmektedir. Somut olayla ilgili olarak hüküm kısmında sadece "22/03/2010 tarihinde bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak beş madde halinde belirtilen projeye aykırılıkların giderilerek projeye uygun hale getirilmesine" şeklindeki ifade ile hüküm kurulmasının hükmün infazında problem oluşturabilecek olması; kabule göre de; KMK'nın 33. maddesi gereğince eski hale getirilmesine karar verilen işler için uygun bir süre verilmemiş olmasıda yerinde olmayıp bozma nedenidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin bozma kararından sonra mahkemece keşif ara kararı verilerek 17/03/2021 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı uyarınca davacı tarafa "dava dosyasında GAT'nin 6. maddesinde göre, GAT'nin 4. maddesine göre hesaplanan 1.200,00-TL bilirkişi ücreti, 419,90-TL mahkeme keşif yolluğu. 600,00- TL posta, yol vb, ücreti olmak üzere toplam 2.219,90-TL'nin duruşma tarihinden itibaren iki (2) haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi takdirde bu delilinden vazgeçmiş sayılacağının" ihtarında Bulunulmuştur. Davacı tarafın bu ara kararın gereğini yerine getirmemesi üzerine ise ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için konulmuş süreler ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Taraflar için konulmuş süreler, kanunda belirtilen süreler ve hâkim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Kanunda belirtilen süreler, kanun tarafından öngörülmüş sürelerdir (Cevap süresi, temyiz süresi gibi). Bu süreler kesindir ve bir işlemin kanunî süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re'sen gözetilir. Başka bir ifadeyle, kanunî süreler hak düşürücü niteliktedir (Kuru/Aydın, s. 613). Hâkimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hâkim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m. 94/2; HUMK m. 163). HMK’nın 94. maddesi ile HUMK’un 163. maddesi uyarınca mahkemece kesin süreye ilişkin ara kararda; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki, taraflar dinlenmesini istedikleri tanık ve bilirkişinin veya yapılmasını istedikleri keşif ve sair işlemlerin masraflarını mahkeme veznesine yatırmaya mecbur olup, hâkim tarafından verilen sürede gerekli masrafı vermeyen tarafın talebinden sarfınazar ettiği kabul edilir. Hâkimin bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hâllerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmaz. Kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması hâlinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekir. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikle getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Somut olayda her ne kadar avans miktarı belirlenmiş ise de , hangi bilirkişilerin keşifte hazır bulundurulup her biri için ayrı ayrı yatırılması gereken avans kısmı açıklanmamıştır. Tüm bu nedenlerle davacı tarafa verilen sürenin usulüne uygun bir kesin süre olduğundan bahsedilemeyeceğinden yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, davacıdan peşin alman temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurmı harcının Hâzineye irad kaydedilmesine, 14/02/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.