14. Hukuk Dairesi 2015/11045 E. , 2018/2863 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.11.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 24.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali isteklerine ilişkindir.
Davacı vekili; davacının, annesi ... ile ... 1.Noterliğinin 24.04.2000 tarih ve 4364 yevmiye nolu düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakım sözleşmesi akdettiğini, bu sözleşme gereklerinin davacı tarafından yerine getirilmesine rağmen davalıların tapuda devir işlemi yapmaya yanaşmadığını ileri sürerek; onbir adet taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalılar-birleştirilen davada davacılar vekili; asıl davanın reddini savunmuş; birleştirilen davasında; çekişme konusu taşınmazlara ilişkin düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesinin, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını belirterek, ... 1.Noterliğinin 24.04.2000 tarih ve 4364 yevmiye nolu düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptalini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile ... 1.Noterliğinin 24.04.2000 tarih ve 4364 yevmiye nolu düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davasının davacısı vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi taraflarına karşılıklı hak ve borç yükleyen iki taraflı sözleşme türündendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı sözleşme konusu eşya mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.
Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlik işleminin geçerli olması için sözleşmenin yapıldığı tarihte bakım alacaklısının özel bakım ihtiyacı içersinde bulunması zorunlu değildir. Bakım ihtiyacının sözleşmeden sonra olması yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğini etkilemez.
Kural olarak, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesine dayalı bir temlik işleminin muvazaa ile illetli olduğu ileri sürülebilir. Nitekim karşı davadaki istek muvazaa iddiasına dayalıdır. Kısaca ifade etmek gerekir ise, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında aslolan tarafların akitteki gerçek ve ortak amaçlarının saptanmasıdır. Kuşkusuz bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilmek koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesi varsa başka bir anlatımla, bakım alacaklısı gerçekte bakıp gözetme koşulunu değil, diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacını öne çıkarmışsa aslında ivazlı akitlerden olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde aktin ivazlı (bedelli) olduğundan söz edilemez. Sözleşmede bağış amacının üstün tutulduğu kabul edilir. Bu durumda da olayda 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikte muvazaa olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihindeki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı sözleşmeye konu malın tüm mal varlığına oranı bunun makul sayılacak sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözetilmesi gerekir.
Somut olayda, dava konusu 3827, 3818 ve 252 parsel sayılı taşınmazların tarafların miras bırakanı ... ve taraflar adına kayıtlı olmadığı, bakım alacaklısı miras bırakan adına kayıtlı olan 156, 3208, 3829, 2673, 4141 ve 2246 parsel sayılı taşınmazların ölünceye kadar bakım sözleşmesine konu edilmediği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında dinlenen, özellikle her iki tarafın tanığı olarak bilgisine başvurulan ..."ın ve diğer taraf tanıklarının "miras bırakan ..."ın 20 yıl (bazı tanıklara göre 17-25 yıl) kadar felçli olarak yaşadığı, hastalığı süresince davacı ve eşi tarafından bakıldığı, miras bırakan ..."nin kendi murislerinden gelen bir kısım taşınmazlardaki paylarını davalıların bazısına devrettiği, bir kısmına da taşınmazların satılarak ev alındığı, öte yandan davaya konu ölünceye kadar bakım sözleşmesinin akdedildiği tarihte davacı ve davalı kardeşler arasında ve yine miras bırakan bakım alacaklısı ... ile davalılar arasındaki ilişkilerin düzgün olduğu" yönünde beyanlarda bulundukları görülmektedir.
O halde iddia, savunma ve dinlenen taraf tanıklarının beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre, miras bırakanın tüm taşınmazlarını ölünceye kadar bakım sözleşmesine konu etmediği, davacı ve eşinin, vefat etmeden önce uzun yıllarını felçli olarak geçirmiş bakım alacaklısı ..."ye iyi bir şekilde baktıkları ölünceye kadar bakım sözleşmesinin terekeden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak değil, gerçekten murisin bakımını sağlamak amacıyla düzenlendiği ve murisin iradesini yansıttığı anlaşıldığından ve murisin iradesine değer verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dava davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.