1. Hukuk Dairesi 2016/10405 E. , 2019/3503 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan anneleri ...’nin ... parsel sayılı taşınmazdaki payını 25.04.2007 tarihinde satış göstermek suretiyle oğlu olan davalı ...’e devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığını ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan ... davadan feragat etmiştir.
Davalı, mirasbırakan annesine ve babasına ölünceye kadar baktığını, kardeşleri ... ve ...’nin çekişme konusu taşınmazdaki paylarını satarken, mirasbırakan annesinin de payını satmak istediğini, taşınmazı köy yerinde ve paylı olması nedeniyle uygun bir fiyata bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer davacılar yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1926 doğumlu mirasbırakan ..."nin 01.07.2014 tarihinde ölümü ile geriye davacı çocukları ..., ..., ..., ..., ..., davalı oğlu ..., dava dışı çocukları ..., ... ile dava dışı torunları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."nun mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın dava konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki iştirak halinde kayıtlı payını 25.04.2007 tarihinde satış suretiyle oğlu olan davalı ..."e temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Yine 6100 sayılı HMK"nun 190/1. maddesi gereğince "ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıkları mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir, muvazaanın varlığına dair somut bir olgu ortaya koyamamışlar, mirasbırakanın çocuklarının izni ile davalıyla birlikte ikamet etmeye başladığını, diğer mirasçılarla ilişkilerinin iyi olduğunu beyan etmişlerdir. Tarafların kardeşi olan davalı ... Meryem ise mirasbırakan anneleri ile birlikte, kendisi ve Hanife"nin de paylarını davalıya satış suretiyle temlik ettiklerini ve satış bedelini de aldıklarını bildirmiştir. Açıklanan bu olgular karşısında mirasbırakanın temlikinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, davadan feragat eden davacı ... dışındaki diğer davacılar yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.