Esas No: 2018/3209
Karar No: 2022/2551
Karar Tarihi: 14.04.2022
Danıştay 4. Daire 2018/3209 Esas 2022/2551 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/3209 E. , 2022/2551 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/3209
Karar No : 2022/2551
TEMYİZ EDEN TARAFLAR : 1-… VEKİLİ : Av. ….
2- … Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına tarh edilen 2010/4-6,7-9,10-12. dönemleri üç kat vergi ziyaı cezalı geçici vergisinin kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı şirket hakkında düzenlenen … tarih ve … sayılı vergi inceleme raporu uyarınca; 2010 yılı yasal defter ve belgeleri incelendiğinde, .. Mad. Yağ. Kim. İmal. Nak. İth. İhr. San. Tic. Ltd. Şti., … Gıda Yağ San. Tic. A.Ş. ve Ortadoğu Grup Oto. Hırd. İnş. Mak. Met. Nak. İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.'den faturalar aldığı, ticari mal alışı yapılan … Gıda Yağ San. Tic. A.Ş.'ye olan ödemeler için Yapı Kredi Bankası'na ait çekin keşide edildiği, bu çekin daha sonra başka şirket ve kişilere ciro edildiği, bunun belge düzenini sağlamak amacıyla yapıldığının kabul edildiği, bu nedenle yukarıda yer alan üç mükelleften yapılan alışlardaki sahte faturalarda yer alan tutarların maliyet unsuru olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığının belirtildiği, davacı şirketin üretimde kullanmadığı baz yağları hangi firmalara ve ne tutarda sattığı hususunda herhangi bir tespit yapılamadığından, pas önleyici müstahzar satışlarına ait tutarların baz yağ satışlarından elde edilen hasılat olarak değerlendirildiği, 2010 yılı hesaplarında 150-İlk Madde ve Malzeme ile 153-Ticari Mal Hesaplarında izlenen ve 620-Satılan Mamul Maliyeti ve 621-Satılan Ticari Mallar Maliyeti Hesaplarına alınarak matrahtan indirim konusu yapılan 725.047,60.-TL'nin maliyetlerden reddi suretiyle düzeltilen kurum geçici vergi beyanlarına ait tablolara göre 2010/4-6,7-9,10-12. dönemler için üç kat vergi ziyaı cezalı kurum geçici vergisi tarhiyatının yapılması üzerine iptalleri için bu davanın açıldığı, olayda, davacı adına 2010 yılı için yapılan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatına karşı açılan ve Mahkemelerinin … esas numaralı dosyasında görülen davada, … tarih ve .. sayılı kararla dava konusu vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatının, 210.249,60.-TL fark matraha isabet eden kısmının kaldırılmasına, 514.798,00.-TL matraha isabet eden kısmının onanmasına karar verildiği, bu husus gözetilerek 2010/4-6,7-9. dönemlere ilişkin cezalı geçici vergi tarhiyatı ile 2010/10-12. döneme ilişkin cezalı geçici vergi tarhiyatının 514.798,00.-TL matraha isabet eden kısmı yerinde olup, 2010/10-12. döneme ilişkin cezalı geçici vergi tarhiyatının 210.249,60.-TL matraha isabet eden kısmının ise terkini gerektiği, ancak, geçici vergilerin mahsup dönemi geçtiğinden geçici vergi tarhiyatlarında yasaya uygunluk görülmediği, geçici vergi aslına bağlı kesilen vergi ziyaı cezalarının ise, 2010/4-6,7-9.dönemlere ilişkin olarak kesilen kısımları ile 2010/10-12. döneme ilişkin kesilen kısmının 514.798,00.-TL matraha isabet eden kısmında hukuka aykırılık görülmediği, bunu aşan kısmında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve taraflar tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDEN DAVACININ İDDİALARI : Sahte olduğu iddia edilen faturalar içeriği emtianın gerçekten alınıp kullanıldığı, sahte fatura kullanımının söz konusu olmadığı, inceleme raporunun eksik ve varsayıma dayalı olduğu, EPDK izni ile şirketin faaliyetlerinin yürütüldüğü, 20 personel çalıştırıldığı, 2.776.690,07-TL ödenmiş vergi aslı olduğu, yüksek enerji tüketimi bulunduğu, fatura bedellerinin banka aracılığı ile ödendiği, kararın aleyhe olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TEMYİZ EDEN DAVALININ İDDİALARI : Davacı şirket hakkında yapılan iş ve işlemlerin yerinde olduğu, kararın aleyhe olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
DAVACININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
DAVALININ SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacı şirketin tüzel kişiliğinin dava açılmadan önce ticaret sicilinden silinmesi nedeniyle davada ehliyet ret kararı verilmesi gerektiği görüşüyle kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun; 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde, ehliyet hususu, ilk inceleme konuları arasında sayılmış; 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, ehliyetsiz kişi tarafından açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmış olup; bu hükümlere göre, idari davalarda davayı açan ve davanın yöneltildiği kişilerde dava ehliyetinin varlığı, açılan davaların incelenebilmesi için zorunlu bulunmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 8. maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır.
Türk Ticaret Kanunu'nda şube kavramının tanımına yer verilmemiştir. Ancak Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 118. maddesinin 1. fıkrasında, “Bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezinin bulunduğu sicil çevresi içerisinde isterse başka bir sicil çevresi içinde olsun, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai veya ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şubedir.” şeklinde tanımlanmıştır. Ticaret Kanunu'nun 40. maddesinin 3. ve 4. fıkrasında da şubelerin, Ticaret Sicili’ne tescil ve ilan olunacağı hükmüne yer verilmiştir.
Diğer taraftan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu'nda, başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal topluluklarının kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanacakları; tüzel kişilerin, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehil olacakları; kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanacakları hükme bağlanmıştır.
Limited şirketler tüzel kişiliğe sahip sermaye şirketlerindendir. Yürütülen ticari faaliyetlerin yaygınlaşması sebebiyle işlerin tek bir merkezden yönetiminin zorlaşması halinde kurulan ve şirketi temsil eden şubelerin ise ayrı bir tüzel kişiliği yoktur. Zira yukarıda belirtilen özel kanunlarda tanımlanan şubeler ticari işletmenin bir parçası olarak merkeze bağlıdır, şubenin kar ve zararı merkeze aittir; şube aracılığıyla elde edilen hakların, üstlenilen borçların sahibi de, şube değil işletmenin kendisidir. O halde, taraf ve dava ehliyeti şubenin bağlı bulunduğu gerçek veya tüzel kişiye aittir.
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ticaret şirketleri ticaret siciline tescil ve ilan ile tüzel kişilik kazanmakta, ana sözleşmelerinde yazılı işletme konularında haklara ve borçlara sahip olmakta, organları tarafından temsil edilmekte, şirketin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde bu durumun ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmesiyle tüzel kişilikleri de sona ermektedir.
Bu düzenlemelere göre, sermaye şirketinin borçlu kılınabilmesi, tüzel kişiliğini kaybetmemiş olmasına bağlıdır. Tasfiyesi tamamlanarak bu husus ticaret siciline tescil edilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketin haklara sahip olması ve borçlu kılınması mümkün bulunmadığından, esasen adına tarhiyat yapılması hiç bir hukuksal sonuç doğurmayacağı gibi kanuni organları aracılığıyla temsil edilebilen şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi, organların bu sıfatının da sona ermesine yol açacağından, yargı yerlerinde temsil edilmesi de olanaksızlaşır.
Öte yandan, Ticaret Kanunu ve Vergi Kanunlarında sorumluluklarını düzenleyen hükümler uyarınca münfesih şirketin ortakları veya kanuni temsilcileri ya da tasfiye memurları adına bu sıfatları nedeniyle tesis edilecek işlemlerin bunların menfaatini etkileyeceği tartışmasızdır.
Dosyanın ve ticaret sicil gazetelerinin birlikte incelenmesinden, davacı şirketin Türk Ticaret Kanunu'nun geçici 7. maddesi uyarınca münfesih olduğu hususuna ilişkin süresi içerisinde bildirimde bulunulmadığından bahisle 09/10/2015 tarihinde ticaret sicilinden re'sen silindiğinin 19/10/2015 tarihli ve 8928 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği görülmüştür.
Bu durumda; davacı şirketin, dava açıldığı tarihten önce tüzel kişiliği sona ermiş olup dava ve taraf ehliyeti bulunmadığından dava konusu cezalı tarhiyatlara karşı davacı şirket tarafından açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken, dava tarihi itibariyle tüzel kişiliği sona ermiş bulunan şirket adına esastan inceleme yapılarak verilen kararın kaldırılması isteminin reddine dair Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …. tarih ve E:…, K:.. sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 14/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.