17. Hukuk Dairesi 2016/11290 E. , 2019/2566 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki yapılan tasarrufun iptali davası yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı borçlu ..."ün Kocaeli 3. Aile Mahkemesinin 15/02/2012 tarih ve 2012/370 esas, 2013/104 karar sayılı ilamıyla boşandıklarını, boşanma davası sonucunda 20.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiğini, davalı borçlunun adına kayıtlı ..., ada 9 parsel 1, Blok 23, K.2 Daire 6"da kayıtlı taşınmazını 01/03/2013 tarihinde diğer davalı ..."a sattığını, yapılan satışın muvazaalı olduğunu belirterek BK 19 gereğince yapılan satış işleminin iptaline, davalılardan ... adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemlerin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı iptal istemine ilişkindir.
HMK"nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak
zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK"nun 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere,muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde ise iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı,alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
Somut olayda, davacının boşanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat alacakları olduğu boşanma davasının açıldığı 14.06.2012 tarihinden sonra 01.03.2013 tarihinde davalı borçlunun dava konusu taşınmazları elinden çıkardığı sabittir. Mahkemece davacı ile davalı ... arasında evlilik tarihinden 4721 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TMK"nın 170.maddei uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, bu tarihten sonra boşanma davasının açıldığı tarihe kadar TMK"nın 202. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu belirtilerek, davacının dava konusu taşınmazın edinilmiş mal olmadığını ispatlayamadığı gerekçesiyle yanılgılı ve hatalı bir değerlendirme yapılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre yapılan satış yönünden BK"nun 19.maddesindeki muvazaa olgusunun araştırılarak, bu olgunun isbatı halinde davanın kabulüne karar verilmesine, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 06/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.