Esas No: 2019/180
Karar No: 2022/2143
Karar Tarihi: 18.04.2022
Danıştay 10. Daire 2019/180 Esas 2022/2143 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/180 E. , 2022/2143 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/180
Karar No : 2022/2143
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü / ANKARA
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki kararının, davalı idarece kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Çorum ili, Merkez ilçesi, … Mahallesinde bulunan, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda yer alan davacıya ait … ve … numaralı bağımsız bölümlerin, Çorum-Osmancık Köprülü Kavşak yapımı sonucu değer kaybettiğinden bahisle uğranılan zarar karşılığı 102.500,00 TL ve kiraya verilememesinden kaynaklı kira gelir kaybı karşılığı olarak 15.500,00 TL olmak üzere toplam 118.000,00 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Dairemizin 22/05/2017 tarih ve E:2014/6388, K:2017/2520 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle, dosyadaki bilgi belgelerle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor hükme esas alınmak suretiyle, davacının taşınmazlarında meydana gelen değer kaybı ve kira kaybından kaynaklı zararların idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesi uyarınca tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacıya ait taşınmazlarda meydana gelen değer kaybına karşılık 70.725,00 TL ve kira gelirinde meydana gelen azalmaya karşılık 4.718,00 TL olmak üzere toplam 75.443,00 TL tazminatın idareye başvuru tarihi olan 06/05/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin tazminat talebi yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, mevcut kavşağın trafik yoğunluğunu karşılayamaması nedeniyle farklı seviyeli kavşak yapılmasının zorunluluk arz ettiği, imalat projesine uygun olarak tamamlanan kavşağın trafiğe açıldığı, kavşağın projelendirilmesinde çevrede yaşayan kişilerin ana yoldan en verimli şekilde yararlanmalarının amaçlandığı, dava konusu taşınmazda herhangi bir olumsuzluk meydana gelmediği ve değer kaybı olmadığı belirtilerek temyize konu kararın kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın incelenmesinden; Çorum ili, Merkez ilçesi, … Mahallesinde bulunan, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazda yer alan zemin kattaki … ve … numaralı, iş yeri vasıflı bağımsız bölümlerin davacıya ait olduğu, 03/07/2006 tarihinde yapımına başlanılan Çorum-Osmancık Köprülü Kavşağı nedeniyle anılan taşınmazların değer kaybettiğinden bahisle uğranılan zarar karşılığı 102.500,00 TL ve kiraya verilememesinden kaynaklı kira geliri kaybı karşılığı 15.500,00 TL olmak üzere toplam 118.000,00 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmış olup, ön karar başvurusunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 13. maddesinde de, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği, bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği taktirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava açma süresi içinde dava açılabileceği kuralına yer verilmiştir.
İdarenin kusursuz sorumluluğu, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür.
Kusursuz sorumluluk sebeplerinden olan “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ya da diğer adıyla “fedakârlığın denkleştirilmesi” ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemlerinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini öngörmektedir. Risk sorumluluğundan farklı olarak burada, kazalardan kaynaklanmayan, diğer bir deyişle arızi nitelikte olmayan, önceden öngörülebilen zararların tazmini söz konusudur. İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir.
Öte yandan, idare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan zararı ifade eder. Dolayısıyla henüz kesin olarak ortaya çıkmamış, belirgin hale gelmemiş muhtemel zararların idarenin tazmin yükümlülüğünü doğurmayacağı açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A- Temyize Konu İdare Mahkemesi Kararının, Davacıya Ait Bağımsız Bölümlerde Oluşan Değer Kaybının Tazmini İstemi Yönünden Davanın Kısmen Kabulüne (70.725,00 TL) İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden; Mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan 18/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, Osmancık Köprülü Kavşağının dava konusu taşınmazları görüntü, gürültü, emniyetli geçiş, park sorunu ve benzeri nedenlerden dolayı olumsuz yönde etkilediği, hem iş yerlerinde hem de meskenlerde piyasa değeri ve kirasında değer azalması yaratacağı, ana taşınmazın … ada, … sayılı parsel üzerinde, 3B yapı sınıfında (betonarme karkas, asansörlü+kaloriferli) yer aldığı, binada; bodrum katta 1 adet mesken, zemin katta 3 adet iş yeri, diğer katlarda ikişer adet mesken olmak üzere 12 adet bağımsız bölümün bulunduğu, dava konusu … numaralı bağımsız bölümün, ana binanın zemin katında kuzey-güney istikametinde sağdan ikinci iş yeri ve yaklaşık 19 m² brüt alana sahip olduğu, dava konusu … numaralı bağımsız bölümün, ana binanın zemin katında kuzey-güney istikametinde sağdan birinci iş yeri ve brüt 68 m² alana sahip olduğu, köprülü kavşağın istinat duvarının dava konusu ana taşınmazı 1. kat seviyesinin ortasına (520 cm) kadar kapattığı, dava dosyasındaki emsallerin karşılaştırma açısından uygun olmadığı ve Çorum Belediyesi, Ticaret ve Sanayi Odası, Emlak Müşavirleri Odasından istenen bilgi ve belgelerin yeterli olmadığı görüldüğünden değerlemenin piyasa araştırmasına göre belirlenen emsal mesken ve işyerleri baz alınarak yapıldığı, dava konusu 11 numaralı iş yeri vasıflı bağımsız bölümde %55, dava konusu … numaralı iş yeri vasıflı bağımsız bölümde ise %60 oranında değer kaybı meydana geldiği tespit edildikten sonra, bu değer kaybı oranları ile piyasa araştırması neticesinde iş yerleri için emsallerden elde edilen ortalama birim m² fiyatı olan 4.000,00 TL'nin çarpımı sonucu çıkan değer ile bağımsız bölümlerin m² alanlarının çarpımı sonucu her bir bağımsız bölüm için 2018 yılı değer kaybı miktarına ulaşıldığı, elde edilen değer kaybı miktarlarının 2009 TEFE rakamıyla (0,34) çarpımı sonucu davacılara ait bağımsız bölümlerde dava tarihi itibarıyla toplamda 69.700,00 TL değer kaybı meydana geldiği hususlarının belirtildiği görülmektedir.
Ayrıca söz konusu raporda, "2006 yılında taşınmaz ile benzer özelliklerdeki iş yerlerinin birim fiyatının 1.000-1.500 TL/m2, 2009 yılında taşınmaz ile benzer özelliklerdeki iş yerlerinin birim fiyatının ise 1.400-2.000 TL/m2 olabileceği, buna göre taşınmazın yaklaşık %55-60 aralığında değer kaybettiğinin anlaşıldığı, buna göre … numaralı iş yeri vasıflı bağımsız bölümdeki değer kaybının (1.400,00 TL/Ay x 0,55 x 19,00 m2) 14.630,00 TL olabileceği, dava konusu … numaralı iş yeri vasıflı bağımsız bölümdeki değer kaybının ise (1.400,00 TL/Ay x 0,60 x 68,00 m2) 57.120,00 TL olabileceği" belirtilerek ayrı bir hesaplama yöntemine daha yer verildikten sonra, dava konusu bağımsız bölümlerdeki değer kaybının, bu iki farklı hesaplama yöntemiyle yapılan hesaplamalar sonucu çıkan miktarların ortalamasının alınması suretiyle hesaplandığı, davacıya ait bağımsız bölümlerin köprülü kavşak yapılmadan önceki değeri ile davanın açıldığı tarih arasında toplam 70.725,00 TL değer kaybı olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Aynı bölgede yer alan başka bir taşınmaz maliki tarafından, taşınmazlarında oluşan değer kaybının tazmini istemiyle açılan davada, Mahkemece yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, bağımsız bölümlerdeki değer kaybı oranları ile iş yerleri için emsallerden elde edilen ortalama birim m² fiyatı olan 4.000,00 TL'nin çarpımı sonucu çıkan m² birim değer kaybı tutarının bağımsız bölümlerin ayrı ayrı m² alanlarının çarpımı sonucu her bir taşınmaz için 2018 yılı değer kaybı miktarına ulaşıldığı, elde edilen değer kaybı miktarlarının 2009 TEFE rakamıyla (0,34) çarpımı sonucu davacıya ait bağımsız bölümlerdeki değer kaybı miktarının hesaplandığı, bu hesaplama yöntemi kullanılarak hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle verilen Mahkeme kararının, temyizen incelenmesi sonucu Dairemizin 24/02/2021 tarih ve E:2019/369, K:2021/718 sayılı kararıyla değer kaybı yönünden onandığı, kira geliri kaybı yönünden bozulduğu, davacının bozmaya ilişkin kısma karşı yaptığı karar düzeltme başvurusunun da Dairemizin 18/04/2022 tarih E:2021/6261, K:2022/2137 sayılı kararı ile reddedildiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, temyize konu Mahkeme kararına esas alınan 18/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, yukarıda anılan Daire kararına konu dosyada yer alan bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemi ile birlikte ayrı bir hesaplama yöntemi daha kullanılmasının nedenlerinin somut ve açık bir şekilde ortaya konulamadığı, bu haliyle söz konusu raporun, köprülü kavşağın yapımı nedeniyle bölgedeki diğer taşınmazda oluşan değer kaybının tazmini istemiyle açılan davada kullanılan emsal değer kaybı hesaplama yöntemi ile çelişki oluşturduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, Mahkemece, 18/05/2018 tarihli raporda yer alan iki hesaplama yönteminden biri olan ve yukarıda belirtilen emsal dava dosyasında kullanılan değer kaybı hesaplama yöntemiyle yapılan hesaplama sonucu çıkan değer kaybı miktarına hükmedilmesi (dava konusu 11 numaralı bağımsız bölümde 14.212,00 TL, … numaralı bağımsız bölümde ise 55.488,00 TL olmak üzere toplam 69.700,00 TL) gerekirken, iki farklı yöntemle yapılan hesaplamada çıkan miktarların ortalamasının alınması ile çıkan sonucun hükme esas alınarak davacıya ait bağımsız bölümlerde oluşan değer kaybının tazmini istemi yönünden davanın kısmen kabulüne hükmedilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
B- Temyize Konu İdare Mahkemesi Kararının, Davacıya Ait Bağımsız Bölümlerde Oluşan Kira Kaybının Tazmini İstemi Yönünden Davanın Kısmen Kabulüne (4.718,00 TL) İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Mahkemece hükme esas alınan 18/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, kira kaybına ilişkin olarak, dava konusu iş yeri vasıflı bağımsız bölümlerin 12-15 yıllık kira geliri karşılığında kendisini amorti ettiği, davacılara ait bağımsız bölümlerde oluşan değer kaybı miktarlarının (yukarıda değer kaybının tazmini istemi yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmının incelenmesi bölümünde belirtildiği şekilde hesaplanan) 15 yıl x 12 ay'a bölünmesi sonucu bir aylık kira değerine ulaşıldığı, elde edilen değerin 12 ay ile çarpımı sonucu davacının bağımsız bölümlerine ait yıllık toplam kira kaybı değerinin 4.718,00 TL olduğu kanaatine varıldığı görülmektedir.
Tam yargı davalarının amacının, idarenin işlem ve eylemleri nedeniyle ilgililerin uğradığı gerçek zararların tazmini olduğu, gerçek zararın ise idari eylemin meydana gelmesi ya da işlemin uygulanmasıyla oluşan ve somut olarak tespit edilebilen zarar olduğu, tazminat hukukunda maddi zararın, kişilerin mal varlığında ortaya çıkan eksilme ya da elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma olarak tanımlandığı, Anayasanın 125. maddesine göre eylem ve işlemleri nedeniyle ortaya çıkan zararları tazminle yükümlü olan idarenin tazminat sorumluluğundan bahsedebilmek için, maddi zararın, gerçekleşmiş, kesin, somut delillerle ispatlanabilir, hukuken korunan bir kişisel hak veya menfaate yönelik ve belli bir kişiye ait olması, yine tazmini gereken maddi zararın hesaplanabilmesi için de tazmini istenilen zarar kalemlerinin değerini tespit etmeye yönelik tüm niteliklerinin, unsurlarının ve özelliklerinin tereddüde yer vermeyecek şekilde somut bilgi ve belgelerle ortaya konulmuş olması gerektiği, bunun dışında somut olarak ortaya konulamayan, ihtimale dayalı (varsayımsal) olarak oluştuğu ileri sürülen zararların ise bu kapsamda tazmini sorumluluğundan söz edilmesine olanak bulunmadığı tartışmasızdır.
Bu kapsamda yapılan değerlendirmede, bir taşınmazın kiralanabilirliği hususunun özel ilgi ve beklentilerle birlikte serbest piyasa koşullarında arz ve talep durumuna ve birçok değişkene göre belirlendiği dikkate alındığında, taşınmazın kiraya verilebilme kabiliyeti ve kira bedeli ile çevresinde inşa edilen üst geçit varlığı arasında doğrudan ispatlanabilir, kesin ve somut bir zarar ilişkisinin kurulmasının olanaklı olmadığı, dolayısıyla davacıya ait bağımsız bölümler için hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanmış olan 4.718,00 TL'lik kira kaybının, muhtemel zarar kapsamında kaldığı açık olup, bu hususa yönelik tazminat isteminin reddi gerekmektedir.
Nitekim, yukarıda da belirtildiği üzere, aynı bölgede bulunan başka bir taşınmaz maliki tarafından, taşınmazlarında oluşan değer kaybı ve kira kaybının tazmini istemiyle açılan davada verilen kararın temyizen incelenmesi sonucu Mahkeme kararının kira kaybının tazmini istemi yönünden davanın kabulüne ilişkin kısmının, Dairemizin 24/02/2021 tarih ve E:2019/369 K:2021/718 sayılı kararı ile kira kaybının muhtemel zarar niteliğinde olduğu, bu sebeple söz konusu kısım yönünden idarenin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, davacının bu kısma karşı yapmış olduğu karar düzeltme isteminin de reddedildiği görülmektedir.
Bu durumda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanmış olan 4.718,00 TL'lik kira kaybının muhtemel zarar kapsamında kalması nedeniyle İdare Mahkemesi kararının, davacının kira kaybının tazmini istemi yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin kısmında da hukuka uygunluk görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin KABULÜNE,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyize konu kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesi, 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.