1. Hukuk Dairesi 2017/2616 E. , 2019/3431 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ... HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine, karar verilmiş anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalı adına olan kaydın iptali ile davacı adına tesciline ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.05.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen dahili davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava; ehliyetsizlik, şekle ve ahlaka aykırılık ile muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...t"ın 19.09.1991 tarihinde Noterde düzenlediği bir vasiyetname ile tüm mal varlığını kendisine bıraktığını, mirasbırakanın davalı eşinin, vasiyetnamenin iptali için açtığı davanın reddedildiğini, murisin 06.07.2010 tarihinde ... ada ... sayılı parseldeki dava konusu 3 no"lu bağımsız bölümü ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, bu sözleşmenin ehliyetsizlik, şekle ve ahlaka aykırılık ve muris muvazaası nedenlerinden dolayı geçersiz olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın devir tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunu, bakım borcunu yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Adli Tıp kurumu raporu ile mirasbırakanın devir tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun belirlendiği ve diğer iddiaların da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar anılan kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi tarafından; murisin davalıya taşınmazı devrinin muvazaalı olduğu, tüm mal varlığının davacı tarafa vasiyet edildiği ve mahkeme kararı ile vasiyetnamenin geçerli olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, davanın kabulü ile davalı adına olan kaydın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."ın maliki olduğu ... ada ... sayılı parseldeki dava konusu 3 nolu bağımsız bölümü 06.07.2010 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davalı eşi ..."e devrettiği, murisin ... 2. Noterliğinde düzenlenen 10.09.1991 tarih ve 26892 yevmiye sayılı vasiyetnamesi ile tüm malvarlığını davacı karseşi ..."a bıraktığı, anılan vasiyetnamenin iptali için ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/637 E sayılı dosyasında açılan vasiyetnamenin iptali davasının reddedilip derecattan geçerek 07.06.2012 tarihinde kesinleştiği, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 22.07.2016 tarihinde mirasbırakanın 06.07.2010 olan temlik tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun belirlendiği, mirasbırakan ..."ın 04.08.2010 tarihinde öldüğü ve geriye davalı eşi ... ile davacı kardeşi ... ve dava dışı kardeşleri ... ile ..."ın kaldığı, davacı ..."ın da yargılama sırasında,24.02.2014 tarihinde öldüğü ve mirasçısı ..."in yargılamaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın akit tarihinde ehliyetli olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği ve diğer iddialarını da dosya kapsamından usulünce kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2.maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.