Esas No: 2020/4149
Karar No: 2022/2634
Karar Tarihi: 19.04.2022
Danıştay 4. Daire 2020/4149 Esas 2022/2634 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2020/4149 E. , 2022/2634 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/4149
Karar No : 2022/2634
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Vergi Dairesi Başkanlığı
(... Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının kanuni temsilcisi olduğu ... Temizlik Özel Eğitim Öğretim Hizmetleri A.Ş.'nin ödenmeyen amme alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen ... tarih ve ... sayılı ödeme emri ile ... tarih ve ... sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... Vergi Mahkemesince verilen ... tarih ve E:... , K:... sayılı kararda; dava konusu ödeme emirleri içeriği vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarının kaldırılması istemiyle Mahkemelerinin E:... sayılı dosyasında dava açıldığı görülmüş olup, yapılan yargılama neticesinde ise ... tarih ve E:... K:... sayılı kararı ile davanın kabulüne, dava konusu vergi ziyaı cezalı katma değer vergilerinin kaldırılmasına karar verildiğinden, ortada kesinleşmiş bir amme alacağının bulunmadığı anlaşılarak, söz konusu kesinleşmemiş amme alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Yapılan işlemlerin yerinde ve hukuka uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
... Temizlik Özel Eğitim Öğretim Hizmetleri A.Ş.'nin ödenmeyen amme alacaklarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ... tarih ve ... sayılı ödeme emri ile ... tarih ve ... sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin Vergi Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi Vergi Dava Dairesi kararı idarece temyiz edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Usul Yönünden:
Bakılmakta olan dava, davacının vekil olmayan şahsa verdiği T.C. New York Başkonsolosluğu'nca düzenlenen ... tarih ve ... Yevmiye Numaralı vekâletname kapsamında Kayseri 2. Noterliği'nce verilen ... tarih ve ... Yevmiye Numaralı vekâletnameye dayanılarak Av. ... tarafından açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinde dava dilekçelerinde, tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri ile gerçek kişilere ait Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının gösterileceği; aynı Kanunun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 71. maddesinde; dava açmaya ehil olan kişinin davasını bizzat yahut atayacağı vekil aracılığıyla ikame ve takip edebileceği hükme bağlanmıştır.
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre de, “Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, Vedat Benli, B. No:2013/307, 16/5/2013, § 30).
Bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek şeklinde tanımlanan mahkemeye erişim hakkı (AYM, Özkan Şen, B. No:2012/791, 7/11/2013, § 52), aynı zaman da Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer almaktadır. (AYM, Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28)
Anayasa Mahkemesinin kimi kararlarında yer verildiği gibi, mahkemeye erişim hakkı AİHM içtihadında ilk olarak Golder/Birleşik Krallık (B. No: 4451/70, 21/2/1975) kararında kabul edilmiştir. Bir mahkûmun avukata danışma isteminin reddedilmesine ilişkin yapılan başvuruda AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hakkın kurucu unsurlarından birinin mahkemeye erişim hakkı olduğunu belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
Mahkemeye erişim hakkı, niteliği gereği devlet tarafından düzenleme yapılmayı gerektirdiğinden mutlak bir hak olmayıp sınırlamalara tabidir. AİHM'e göre bu hak, Sözleşme'nin tanımlamaksızın kabul ettiği bir hak olduğundan herhangi bir hakkın gerçek kapsamını sınırlayan hudutlardan başka örtülü olarak izin verilen sınırlandırmalara da tabidir. Uygulanacak olan sınırlandırmaların, bireylerin başvurularını bu hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve ölçüde kısıtlamaması gerekir (Golder/Birleşik Krallık, § 38) (AYM, Osman Gümüşçü (2) B. No: 2013/7006, 13/4/2016, § 47, § 48).
Bir mahkemeye başvuru hakkının yasal birtakım koşullara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdır (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2012/855, 26/6/2014, §§ 36-39).
AYM’nin bireysel başvuru kararlarındaki değerlendirmelere göre, usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel hâline gelmesi durumunda mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Efstathiou ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 36998/02, 27/7/2006, § 24).
Danıştay içtihatlarında da mahkemeye erişim hakkı kapsamında usul kurallarının yorumunda aşırı şekilci bir yaklaşımın sergilenmesinden kaçınıldığı görülmektedir.
Somut olayda, davacının avukat olmayan şahsa verdiği vekâletnamede bu şahsın "gerektiğinde adına avukat veya avukatlar tayin etmeye, avukatlara yetki vermeye, vekâlet vermeye, avukatlar ile vekâlet ve ücret sözleşmeleri yapmaya" yetkili olduğu açık olarak belirtilmiştir. Avukat olmayan şahsa bu şekilde verilen vekâletname kapsamında avukata verilen vekâletname ile dava açılamayacağı konusunda yasaklayıcı bir yasa kuralının da bulunmadığı gözetilerek dava açma koşulu yönünden usul kurallarına aykırılık teşkil etmeyeceğine oyçokluğuyla karar verilmiştir. Bu görüşe Üye ... katılmamıştır.
2577 sayılı Kanunun 22. maddesinin (2) numaralı fıkrasındaki 15. maddede sayılan sebeplerden biri ile veya yargılama usulüne ilişkin meselelerde azınlıkta kalanların işin esası hakkında da oylarını kullanacaklarına ilişkin kuralı uyarınca usuli mesele yönünden karşı oyda kalan da esas yönünden oylamaya katılarak işin gereği görüşüldü:
Esas Yönünden:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... Vergi Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının usulde üye ...'in karşı oyu ve oyçokluğu, esasta ise oybirliğiyle ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 19/04/2022 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Dosyanın incelenmesinden; davacının T.C. New York Başkonsolosluğu'ndan verilme ... tarih ve ... yevmiye nolu vekaletname ile ... 'ya gerektiğinde adına avukat tayin etme dahil genel yetkiler verdiği, bu vekaletnameye istinaden ... 'nın da T.C.Kayseri 2.Noterliği'nden verilme 07/03/2019 tarihli vekaletname ile Av. ... ve Av.... 'ı vekil tayin ettiği, söz konusu vekaletname ile Av. ... tarafından davanın açıldığı anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31.maddesiyle atıfta bulunulan HMK'nun 71. maddesinde; dava açmaya ehil olan kişinin davasını bizzat yahut atayacağı vekil aracılığıyla ikame ve takip edebileceği belirtilmiş, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun "Yalnız Avukatların Yapabileceği İşler" başlıklı 35. maddesinde de; "Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baro levhasında kayıtlı avukatlara ait" olduğu hükme bağlanmıştır.
Mezkur hükümlerden, kural olarak dava hakkı, o hakkın sahibi olan kimseye ait olmakla birlikte, hak sahiplerinin, davalarını vekil aracılığıyla da açabilecekleri görülmektedir.
Şu halde, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak yalnız baro levhasına kayıtlı avukatların olmakta ve avukatların harici kişilerin sıfat ve yetkileri ne olursa olsun, bu kapsamda değerlendirilmeleri olanaklı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere dava, hakkı ihlal edilen veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin, mahkemeden ihlal edilen hakkının iadesini istemesi olup, bir hakkın korunmasının mahkemelerden istenmesi ise dava hakkı olarak tanımlanmaktadır.
Mahkemelerdeki davalarda tarafların temsili ise ya kanuni temsil yada iradi temsil şeklinde olabilmektedir. Kanuni temsil; dava ehliyeti olmayanların davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilmesi, iradi temsil ise; tarafların iradelerine dayanan bir temsil şeklidir.
Davaya vekalet ehliyeti ise, davanın tarafları dışında üçüncü bir kişinin vekil sıfatıyla bir davayı yürütebilmesi için yasa gereği sahip olunması gereken ehliyettir.
Nasıl ki, davaya vekalet ehliyetine yalnızca kanunda belirlenmiş avukat olan kimseler sahipse, vekili bulunduğu taraf adına "alt vekil" olarak başka bir avukat kişiye vekalet verme yetkisi de avukat olan kişiye ait olacaktır.
Hal böyle iken, taraflardan her hangi birisinin davalarını vekil aracılığı ile takip etmek istemeleri durumunda, sadece avukat kişileri vekil olarak atayabilecekleri ve dolayısıyla, diledikleri avukat olmayan kimselere temsil yetkisi vererek kendilerini davada temsil ettiremeyecekleri gibi avukat olan birisini de kendilerini temsil ettirmek üzere vekil olarak tayin ettiremeyeceklerdir.
Olayda, davacının tayin ettiği avukat olmayan kişi tarafından tayin edilen kişinin, avukat olması tek başına bir anlam ifade etmeyeceğinden, bizzat davacı tarafından değil vekil tayin ettiği avukat olmayan bir kişi tarafından vekaletname ile açılan iş bu davanın esasının incelenme olanağı bulunmadığı, dolayısıyla 2577 sayılı Yasanın 15/1-d maddesi uyarınca karar verilmek üzere bozulması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına esasta katılmakla birlikte, usulden katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.