14. Hukuk Dairesi 2016/2129 E. , 2018/2729 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.09.2013 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 03.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı asıl ve birleştirilen davalar ile; 43158 ada 3 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaşlar tarafından toplam 479/4944 payın davalıya satıldığını, ancak akitte satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini, ayrıca paydaş olan ..."in 4.12.2013 tarihinde 1/2472 hissesini davalıya ait 60530 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 11/773 hissesi ile trampa ettiğini, yapılan trampa işleminin muvazaalı ve müvekkilinin önalım haklarını engellemeye yönelik olduğunu belirterek, trampanın iptali ile yasal önalım haklarının tanınmasına, davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; asıl davanın yasal süre içerisinde açılmadığını, akitte gösterilen bedellerle satın aldığını, birleştirilen davaya konu pay temellükünün trampayla olup, satış işlemi yapılmadığından önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl dava bakımından;
Davacı vekili, önalım hakkına konu edilen payın önalım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla tapuda bedelinin daha yüksek gösterildiğini ileri sürmüş; davasını 10.000 TL üzerinden harçlandırarak, davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında 300.000 TL üzerinden harcı tamamlamıştır.
Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından tapuda gösterilen satış bedeli ve tapu harç ve masrafları toplamı 306.175,00 TL üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmiştir. Bu durumda iddia olunan bedel üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına, iddia olunan bedel ile mahkemenin kabul ettiği önalım bedeli arasındaki fark üzerinden de davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdiri ile yargılama giderinin bu orana göre paylaştırılması gerekirken satış bedelinin tamamı üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir olunarak davalıdan tahsiline karar verilmesi ve davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiştir.
3-Birleştirilen dava bakımından;
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan haklardan olup bu sebeple yasa koyucu temliki tasarruflardan sadece gerçek anlamdaki satışlar için kabul etmiştir.
Bu nedenle gerek öğretide gereksede Yargıtay İçtihatlarında hibe, trampa, sermaye vaz"ı gibi tasarruflarda önalım hakkının cereyan etmeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olaya gelince;
Trampa işlemine karşı önalım hakkı ileri sürülemez, dosyadaki bilgi ve belgelere göre trampa ile yapılan temlik işleminin davacıların önalım hakkını engellemek amacıyla yapıldığı ve gerçekte satış işlemi olduğu kanıtlanamamıştır. Bu sebeple, davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
O halde, hükmen 2 ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentler uyarınca davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.