1. Hukuk Dairesi 2016/5763 E. , 2019/3360 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada 15 nolu bağımsız bölüm bakımından davanın kabulüne, diğer taşınmaz yönünden davanın husumet yokluğundan usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen davalar, ehliyetszilik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, mirasbırakanları ...’ın ... ada ... parseldeki 9 nolu dükkanını, davalı oğlu ... "ın yakın arkadaşı olan diğer davalı ..."e satış yoluyla devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, temlik tarihinde mirasbırakanın hukuki ehliyeti haiz olmadığını ileri sürerek çekişmeli taşınmazın miras payları oranında tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmazsa taşınmazın dava tarihindeki rayiç satış değerinin kazandırma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, tenkise tabi tutularak paylaştırılmasına karar verilmesini istemişler, birleştirilen davada aynı nedenlerle ..., ... ada ..., ... ada ..., ... ada ... parseldeki 15 nolu bağımsız bölümün miras payları oranında tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmazsa taşınmazın dava tarihindeki rayiç satış değerinin kazandırma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tenkise tabi tutularak paylaştırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, temliklerin bedeli karşılığında yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada 15 nolu bağımsız bölüm bakımından davanın kabulüne, diğer taşınmazlar yönünden davanın husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan ...’ın 28.05.2010 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ..., ... ve ..., davalılardan oğlu ... ile dava dışı eşi ... ve çocukları ..., ... ve ...’in kaldıkları, mirasbırakanın ... ada ... parseldeki 9 ve 15 nolu bağımsız bölümer ile ..., ... ada ..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlarını 21.05.2010 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, ...’un da ..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazları 13.05.2011 tarihinde dava dışı ... "e satış yoluyla devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince, mirasbırakanın, mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya konulamadığı, her ne kadar davacı tanıkları olan davacıların eşleri, beyanlarında temlikin muvazaalı olduğunu belirtmiş iseler de, iptal tescile karar verilmesi durumunda taşınmazda hak sahibi olacak mirasçılardan davalı tanığı olarak dinlenen mirasbırakanın eşi Emine ile oğlu Ali İhsan’ın, dava konusu taşınmazın davalılardan Yakup’a satışının gerçek olduğunu beyan ettikleri, değinilen bu olgular karşısında davacı tarafça muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı açıktır.
Hal böyle olunca, özellikle davada dayanılan ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenleri bakımından iddianın kanıtlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine de dayanılmadığına göre, asıl ve birleştirilen davaların tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.