13. Hukuk Dairesi 2015/38986 E. , 2017/3432 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, Antalya ilinde yaş sebze meyve komisyonculuğu yaptığını, davalılardan ..."nin köylülerin kendisinin emri altında olduğunu beyan etmesi üzerine ... ile 2010 yılında yaş üzüm alımı konusunda anlaştıklarını, ... adına 30.09.2010 tarihli 6.500,00 TL miktarlı çeki keşide ederek verdiğini, bu çek bedelinin ödendiğini ancak üzümlerin teslim edilmediğini, diğer davalılara da çek keşide ederek verdiğini, toplam 144.500,00 TL bedelli çekide keşide ederek teslim ettiğini, sezonda teslim edilmesi gereken üzümlerin teslim edilmediğini, davalı ..."nin kendisine ait olmayan sahte imzalı irsaliyelere dayanarak kendisine üzüm vermeyeceğini beyan ettiğini ilerek sürerek, 144.500,00 TL bedelli çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin iptaline karar verilmisini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davasının HMK.nun 114/h,115/2 maddesi uyarınca Hukuki Yarar Yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı eldeki dava ile yapılan anlaşma gereğince davaya konu çeklerin davalılara teslim edilip bedellerinin ödenmesine rağmen, anlaşmaya konu üzümlerin kendisine teslim edilmediğini iddia ederek keşide edilen çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin iptaline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının aynı davalılar aleyhine ve aynı çeklerle ilgili ,aynı sebebe dayanarak menfi tespit davası açtığı, açtığı davadan feragat ettiği, davacının feragat ettiği davada bu nedenle red kararı verildiği, ancak davacının feragat ettiği davada verilen karar tebliğe çıkartılmadığından kararın kesinleşmediği, bu nedenle kesin hükümden bu aşamada bahsetmenin mümkün olmadığı, açılan ilk davanın açılış tarihi ve karar tarihi ile mahkemenin davasının 07/10/2010 tarihinde açıldığı nazara alındığında HMK "nın 114/ı uyarınca dava şartı haline gelmiş bir derdestlikten bahsetmektenin de mümkün olmadığı, ancak davacının açtığı ilk davadan feragat etmiş olması karşısında ,aynı sebebe dayalı aynı davalılar aleyhine ikinci bir menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir. Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemenin 2010/420 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde taraflarının temyize konu dava dosyanın taraflara ile aynı olduğu ve davacının her iki dava dosyasında da borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği 2010/420 Esas sayılı dosyasında dava devam ederken davacının 07.10.2010 tarihli dilekçesi ile " ....mahkemenizdeki davamızdan istirdat davası açma ve sair haklarımız saklı kalmak üzere vazgeçiyoruz" şeklinde dilekçe verdiği ve duruşmada dilekçesinde vazgeçme beyanının feragat olduğu, vazgeçme dilekçesini tekrar ettiği şeklinde beyanda bulunduğu, bunun üzerine mahkemece 06.12.2010 tarihinde feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve kararın kesinleşmediği görülmüştür. HUMK 95. maddesinde " feragat ve kabul, kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl eder " şeklinde düzenleme yer almaktadır. Davadan feragat eden davacı, dava dilekçesinin talep sonucu bölümüne konu ettiği haktan vazgeçmiş olur. Feragat herhangi bir şarta bağlamayacağı gibi, davadan feragat edildiğine ilişkin iradenin açık ve kesin bir şekilde bildirilmiş olması gerekir. Somut olayda davacının feragati şartlı şekilde yapılmış olup yasanın aradığı şekilde geçerli bir feragat yoktur. Mahkemece, davacının açtığı ilk davadan feragat etmiş olması karşısında ,aynı sebebe dayalı aynı davalılar aleyhine ikinci bir menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin nitelendirmesi yanlıştır. Üstelik davacı 29.10.2011 tarihli dilekçesi ile davaya ... yönünden istirdat davası olarak devam ediyoruz şeklinde beyanda bulunmuştur. Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.