13. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/2756 Karar No: 2017/3371 Karar Tarihi: 20.03.2017
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/2756 Esas 2017/3371 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı bankadan konut kredisi kullandığını ve davalı banka tarafından farklı isimler adı altında toplam 7000 TL kesinti yapıldığını iddia ederek, icra takibi için başvurdu. Mahkeme davalının itirazını reddetmiş ve davacı lehine asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatı hükmedilmesine karar vermiştir. Ancak, kararda inkar tazminatı talebi reddedilmiş, bu nedenle kararın düzeltilmesine karar verilmiş ve karar oybirliğiyle onanmıştır. İİK’nın 67. maddesi gereğince, alacağın likit ve belli olması gerekir ve takip sırasında borçlunun ödeme emrine itiraz edip haklı çıkması gerekir. İnkar tazminatı, işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Kanun maddeleri: İcra İflas Kanunu madde 67, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 438/7, ve madde 440/1.
13. Hukuk Dairesi 2017/2756 E. , 2017/3371 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, davalı banka tarafından farklı isimler adı altında toplam 7000. TL kesinti yapıldığını ileri sürerek bu kesinti için icra takibine başvurduğunu, davalının takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra - inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının hüküm bölümünün 1 numaralı fıkrasında yer alan “ İcra inkar tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına ” cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine aynen "Davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.