16. Hukuk Dairesi 2016/13356 E. , 2019/6141 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı ..., ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 2004 yılında yapılan kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tescil istemiyle, 08.12.2015 tarihinde dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; zamanaşımı nedeniyle kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK"nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddeleri gereğince açılan, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir. Davacı, 2004 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın adına tescili istemiyle, kadastrodan önceki nedenlere dayanarak 2015 yılında Hazine ve ...ne karşı dava açmıştır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın tespit harici bırakıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında dava açmak için gerekli makul sürenin Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesine göre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Davacının, ... Mahallesi ... Mevkii sınırları içerisinde atalarından kendisine intikal eden ve halen tasarrufları altında bulunan 150 ada 1 ve 2 nolu parsel sayılı taşınmazların ortasında kalan yerlerin kadastro çalışmaları esnasında boş bırakıldığını bu yerlerin adına yazılmadığını belirterek, iş bu yerlerin adına tescilini talep ettiği, getirtilen tapu kayıtlarında 150 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacı adına, 2 nolu parselin ise dava dışı ... adına kayıtlı olduğunun anlaşılması nedeniyle mahkemece Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesindeki sürenin geçtiğinden bahisle yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta olup, davacının kendi adına kayıtlı taşınmaz hakkında tapu iptali davası açmasında hukuki yararı olamayacağından, davacının isteminin tescil harici bırakılan taşınmazın adına tescili talebinden ibaret olduğu açıktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesi uyarınca herkes, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğüne sahip olup, bu özgürlüğün en yaygın kullanılma şekli dava açma hakkıdır. Yine Anayasamızın 13. maddesi uyarınca, "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir." 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde, kadastro sırasında haklarında tutanak düzenlenen taşınmazlar yönünden, kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkı 10 yıl ile sınırlanmış ise de, kadastro sırasında haklarında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun 22.04.2015 tarih, 2013/8-2061 Esas, 2015/1256 Karar sayılı ilamında da, kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak açılacak tescil davalarını sınırlayan bir sürenin olmadığı açıklanmıştır.
Hal böyle olunca; mahkemece, tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller birlikte değerlendirilerek 4721 sayılı TMK"nın 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. ve 17. maddeleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeksizin yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları anılan sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.