20. Hukuk Dairesi 2018/48 E. , 2018/1185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : Hazine-...-...
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 20/02/2018 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ve duruşma talebinde bulunan davalı ... vekili Av...., davalılar Hazine ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü vekili Av...., davalı ... adına vasi ... vekili Av.... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili 17/03/2006 havale tarihli dilekçesiyle; davacının ...adına kayıtlı ... mahallesi 319 ada 794 sayılı parselde zemin kat depolu dükkanı 1997 yılında vekaleten...’tan satın aldığını ve satış parasını taşınmazı vekaleten satan davalı ...’ya ödediğini, ancak daha sonra bu vekaletnamenin sahte olduğunun anlaşılması üzerine, ...nın açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabul edildiğini belirterek, davacının taşınmazın mülkiyetini kaybetmesi nedeniyle uğradığı zarardan TMK’nın 1007. maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu, yine sahte vekaletnameyi düzenleyen Elazığ 2. Noterliği ile taşınmazın satış bedelini alanın da müteselsil sorumluluğu bulunduğunu, iddia ederek, şimdilik 5.000,00.-TL maddi, 100,00.-TL de manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmış, daha sonra 26/03/2007 tarihli harçlı ıslah dilekçesiyle maddi tazminat isteğini 150.535,00.-TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalı ... müdürlüğüne yönelik davanın reddine, diğer davalılara yönelik davanın kısmen kabulüne ve 135.000,00.-TL maddi tazminatın, 20/06/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...’den müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/11/2016 gün ve 2015/3501-2016/10612 E.K. sayılı bozma kararında özetle; "Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı Hazinenin olup tapu müdürlüğünün davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gereklidir.
Diğer taraftan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun HGK.2010/7-70-86 sayılı kararında da değinildiği gibi, aleyhine dava açılanların davalı sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir. HUMK’nın 179/I. (6100 sayılı HMK’nın 119/1.) maddesi gereğince dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi gereklidir. Bu bildirim esnasında yapılan yanlışlıklardan bazıları, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hataların giderilmesi, davalının temsilcisinde yanılmış olması halinde olduğu gibi olanak dâhilindedir. Somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün Hazine vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan tapu müdürlüğü hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilde yanılma hali re"sen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin varsa delillerinin toplanması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir." denilerek sair hususlar incelenmeksizin hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davacının manevi tazminat istemiyle açıtığı davanın reddine,
Maddi tazminat istemiyle açtığı davanın ıslah edilmiş şekli ile kısmen kabul kısmen reddi ile; 135.000,00-TL tazminatın 20.06.2005 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte; davalı Hazine, ... ve ..." dan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin, faiz türü ve başlangıç tarihine ilişkin farklı istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili ile ... vasisi vekili ve Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapuda sahte vekaletname ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; dosya kapsamından; davalılardan ..."nın karar tarihinden önce kısıtlandığı, Elazığ E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 10/02/2012 günlü ihbar yazısı üzerine, Elazığ Sulh Hukuk Mahkemesinin 13/12/2012 gün ve 2012/783-1105 E.K. sayılı kararı ile hükümlülük sebebiyle kendisine oğlu ..."nın vasi atandığı, vasinin vesayet makamından eldeki dava yönünden husumet izni almadığı, davanın başında hiçbir işlemin vasiye tebliğ edilmediği, bozma öncesi 2006/236 sayılı dava dosyasına ait dava dilekçesinin 23/03/2006 tarihinde ...Mahallesi/Elazığ adresinde, eşinin tebligatı almak istememesi nedeniyle komşusuna; bozma öncesindeki gerekçeli kararın 30/11/2014 tarihinde cezaevinde kendisine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 448. maddesinde, vasinin, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil edeceği; 462. maddesinin 8. bendinde de, vasinin, vesayet makamından izin almak koşuluyla kısıtlı adına dava açabileceği hususları düzenlenmiştir.
Değinilen yasal düzenlemeler karşısında, hüküm tarihinden önce kısıtlanan ..."ya tayin edilen vasinin vesayet makamından izin alması halinde taraf sıfatını haiz olacağı açıktır. Dava ehliyeti, taraf sıfatı ve kanuni temsil 6100 sayılı HMK"nın 52. maddesi uyarınca dava şartı olup aynı kanunun 115/2 maddesi uyarınca da dava şartı eksikliğinin giderilmesi mümkündür. Hukuk Genel Kurulunun 03.03.1993 gün 773/82 sayılı kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Mahkeme hakimi, dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re"sen) araştırmak zorundadır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde düzenlenen “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
O halde davanın, davalılardan ..."ya vasi atanan ..."ya ihbar edilip, husumet izni kararını alması suretiyle bizzat veya vekili vasıtasıyla davaya katılımının sağlanması, dava dilekçeleri ve duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek delil ve belgelerinin istenmesi, ondan sonra işin esasının incelenmesi gerekirken anılan usuli eksiklikler giderilmeden, kısıtlının hukuki dinlenilme ve savunma hakları ihlal edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1630,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/02/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.