Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6007
Karar No: 2018/284
Karar Tarihi: 15.01.2018

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/6007 Esas 2018/284 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2016/6007 E.  ,  2018/284 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen davada ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 14/03/2016 tarih ve 2015/271-2016/205 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka şubesinden 12/04/2011 tarihinde 141807-137 proje numarası ile 800.000,00 TL miktarında kredi kullandığını, genel işlem koşullarına aykırı olarak kredi sözleşmesinde çeşitli hükümler olduğunu, bu hükümlerin geçersiz olduklarını ve bu cümleden olarak müvekkilinden kredi nedeni ile dosya masrafı, komisyon...v.b. isimler altında haksız kesintiler ve tahsilatlar yapıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 3.500,00 TL’nin, ıslah dilekçesi ile toplam 19.320,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, müvekkili tarafından ödeme planında gözüken 19.920,00 TL komisyon ücreti alındığını, tacir olan müvekkilinin ücret isteme hakkının olduğunu, genel işlem koşullarına aykırılık teşkil edecek bir durum olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 29/03/2011 tarihli 1.100.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, 12/04/2011 tarihinde davacının davalı bankadan taksitli 800.000,00 TL bedelli kredi kullandığı, faiz oranının yıllık %13,20 olduğu, toplam ödenecek tutarın 1.066.385,75 TL olduğu, kredi sözleşmesi nedeni ile davalı bankanın 19.320,00 TL proje komisyonu ve 600,00 TL ekspertiz masrafı adları altında 12/04/2011 tarihinde toplam 19.920,00 TL kesinti/tahsilat yaptığı, davacıdan kesilen 600,00 TL ekspertiz ücretinin sadece 413,00 TL’lik kısmının ilgili ekspertize davalı bankaca ödendiği, aradaki fark olan 187,00 TL’nin davalı uhdesinde kaldığı, kredi sözleşmesinin ve ödeme planının matbu oldukları, davalı tarafça yapılan tahsilatın genel işlem koşullarına ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, ancak ekspertize ödenen bedel bakımından davalı tahsilatının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, 19.320,00 TL’nin ödeme tarihi 12/04/2011’den itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Dava, davacının kullanmış olduğu ticari kredi nedeniyle proje komisyonu ve masraf adı altında yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Ancak, dava konusu kredi sözleşmesi 6098 sayılı TBK"nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce akdedilmiş olup, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1. maddesi uyarınca ""Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu"nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir."" Bu bakımdan, somut uyuşmazlığa kredi sözleşmesinin akdedildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği nazara alınarak, kullandırılan kredinin niteliği ve sözleşme ve ekleri değerlendirilip komisyon ve masraf alınabileceğine dair açık düzenleme ve oran bulunup bulunmadığının tespiti ile diğer bankaların aynı tür kredi işlemlerindeki uygulamaları, komisyon ve masraf adı altında yapılan kesinti oranları gözetilerek, davalı bankanın çeşitli adlar altında kesinti yapmakta haklı olup olmadığı, yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı, yaptığını iddia ettiği masrafları ispatlayıp ispatlayamadığı ve davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususlarında bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15/01/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

    KARŞIOY

    Dava, bir miktar paranın istirdadı (iadesi) istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde genel ifadelerle davalı yanca açılan proje kredisi nedeniyle haksız kesintiler yapıldığı ileri sürülmüş, bu ödemelerin şimdilik kaydı ile 3.500.-TL"nin tahsili istenmiştir. Davacı, davalı banka tarafından yapılan kesintilerin tutarını açık ve kesin olarak bilebilecek durumda olup sözleşmenin ifası sırasında yapmış olduğu komisyon ve masraf ödemelerinin iadesini istemektedir. HMK"nın 107. maddesinde düzenlenmmiş olan belirsiz alacak davaları, mahkemenin yargılama hitamında ne karar vereceğinin önceden bilinememesine bağlı bir kavram olarak kanuna ilave edilmiş değildir. Bu nedenle, davanın belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmış olması doğru olmamıştır. Öte yandan, davanın açıldığı tarihte HMK"nın 109/2. maddesi de yürürlükte olup davacının kendisinden yapılan kesintilerin miktar ve mahiyetini bilebilecek durumda olduğu açık olmakla davanın kısmi dava olarak da nitelendirilmesi usulen söz konusu değildir.
    Tüm bu nedenlerle, hukuksal yarar yokluğuna yönelik dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanısındayım. Bu açıdan Daire çoğunluğunun farklı yöndeki kanaatine katılamıyorum.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi