14. Hukuk Dairesi 2017/3433 E. , 2018/2606 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.07.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istenmesi üzerine Dairemizin, 09.02.2015 tarih, 2014/8709 Esas, 2015/1295 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.11.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalılar ... ile ... vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 991 (19) parsel sayılı taşınmazın 108 m2"lik kısmının, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ... Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen belediyece ve daha sonra ... Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulaması sonucu, bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 5449 ada 16 ve 17 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede ... Belediyesince yapılmış olan 37 no"lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek tapu iptali ve hazine adına tescil ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanmasını, olmadığı taktirde tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı belediyeler, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ... Belediyesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ... ile ... aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine ve diğer davalılar yönünden açılan davanın kabulüne dair verilen kararın, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin, 16.12.2011 tarih, 2011/11255 Esas- 12916 Karar sayılı ilamı ile " ..çekişme konusu 991 (19 ) parselin ihdas suretiyle ... Belediyesi adına tescil edildiği, Hazine adına sicil kaydının bulunmadığı gözetilerek davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerekir" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmişse de davacı Hazine vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin, 20.12.2012 tarih, 2012/5529 Esas- 15533 Karar sayılı ilamı ile "... mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişinin çekişme konusu taşınmazın tescil harici alandan ihdas edilerek ... Belediyesi adına tescil edildiğini, halbu ki ihdas edilen alanda kapanmış yol bulunmadığını bildirdiği, ne var ki çekişme konusu 991 no"lu kök parselin imar uygulamasından önceki vasfının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, öte yandan, çekişme konusu yerin Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı..." belirtilerek eksik inceleme ile yetinilerek karar verilmiş olmasının doğru olmadığı gerekçesiyle önceki bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün belirtilen sebeplerle bozulmasına karar verilmesinden sonra mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın reddine dair verilen kararın, bu kez Dairemizin, 09.02.2015 tarih, 2014/8709 Esas, 2015/1295 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamına aykırı olarak davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği" gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, ... Belediyesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalılar ... ile ... vekilleri temyiz etmişlerdir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de, bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Ancak, anılan bu hususlar önceki bozma ilamında belirtilmesine ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tamamen yerine getirildiği söylenemez. Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmuş olmakla bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve buna göre bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; ... Belediyesi tarafından yapılan 37 no"lu imar düzenlemesi ile sonrasında ... Büyükşehir Belediyesi"nin yaptığı şuyulandırma işlemlerinin idari yargı yerinde iptal edildiği bilinmekte olup, hükme esas alınan bilirkişi raporunda çekişme konusu taşınmazın tescil harici alandan ihdas edilerek ... Belediyesi adına tescil edildiği, halbu ki ihdas edilen alanda kapanmış yol bulunmadığını bildirdiği, ne var ki çekişme konusu 991 nolu kök parselin imar uygulamasından önceki vasfının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, öte yandan, çekişme konusu yerin Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı, ayrıca, bozmaya uyularak yapılan yargılama esnasında alınan bilirkişi ek raporunda da bu hususların tartışılıp açıklığa kavuşturulmadığı anlaşıldığından bu haliyle her iki raporun hükme yeterli ve elverişli olmadığı açıktır.
O halde; dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisine alındığının belirlenmesi, dava konusu alana ilişkin kadastral pafta ile ilk ve ikinci imar uygulamasıyla konumlarını gösterir imar krokileri ve dava konusu kadastral parselin tedavüllü tapu kayıtları ile dayanakları olan belgeler de getirtilerek, şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin (ilk uygulama ve ikinci uygulama öncesi ve sonrası itibariyle) ve 991 sayılı parselin nereden ihdas edildiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, 775 sayılı yasanın mülga 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının net bir şekilde saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalılar ... Büyükşehir Belediyesi vekili ile ... Belediyesi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.