10. Hukuk Dairesi 2019/6530 E. , 2020/297 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 5434 sayılı Yasa kapsamında emekli ikramiyesinin ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde; 1973 - 1986 tarihleri arası 5434 sayılı Yasa kapsamında hizmeti bulunan davacının 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetleri de dikkate alınarak 506 sayılı Yasa kapsamında 1991 tarihinden itibaren emekli aylığı aldığı, davacının emekli sandığında geçen çalışmaları için ikramiye talep ettiği anlaşılmaktadır.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunda, bu Kanun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir. Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında yapılan değerlendirmeye göre; davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na yönelik İş Mahkemesine açılan ve görülen inceleme konusu davada, taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümünde 506 veya 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığından, sözü edilen 134 ve 101’inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemeleri görevli olmayıp, bu tür davalar idari yargının görev alanı içerisinde yer almaktadır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak, yargı yolu yanlışlığı nedeniyle davanın reddine karar verilerek bozmaya uyulmuş ise de, mahkemece hatalı değerlendirme sonucu davalı lehine takdir edilen vekalet ücretinde, dava değeri olan 1.000,00 TL"nin gözardı edilerek maktu olan 2.725,00 TL"ye, hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
1-Karar tarihinde uygulanması gereken Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesine göre, "Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki asıl alacak miktarı 35.000,00 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez."
2-Dava, alacak davası olup, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesi uyarınca nispi vekalet ücreti yerine, maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması da, usul ve yasaya aykırıdır, bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; karar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının davalı Kurum lehine vekalet ücretine ilişkin dördüncü paragrafın silinerek “davalı vekili için takdir edilen ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereği 1.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine.” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.