Esas No: 2017/2855
Karar No: 2022/1747
Karar Tarihi: 20.04.2022
Danıştay 13. Daire 2017/2855 Esas 2022/1747 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2017/2855 E. , 2022/1747 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2017/2855
Karar No:2022/1747
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Sigorta Fonu
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, hissedarı olduğu ... Grubu şirketlerine ait varlıkların satışları nedeniyle payına düşen alacağına karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik ....-TL'nin satış tarihlerinden itibaren en yüksek ticari faiz işletilerek hesap ve takdir edilecek faiz tutarı ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararda; davacı tarafından, hissedarı olduğu ... Grubunun Fon tarafından el konulan paylarının satışı sürecinde Uzan grubunun borçlarından sorumlu olmadığı hâlde kendisinin zarara uğratıldığından bahisle, ... ve İşletmecilik Tic. A.Ş.'ye ait 2 adet helikopterin satışından davacının payına düştüğü iddia edilen...-TL alacağın şimdilik ....-TL'sinin, ... Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Tic. A.Ş'ye ait ... TV mal varlığının satışından dolayı davacının payına düştüğü iddia edilen ....-TL'lik alacağın şimdilik ...-TL'sinin, ... Mobil Telekomünikasyon A.Ş'ye ait varlıkların ... ticari ve iktisadi bütünlüğü olarak satışından dolayı davacının payına düştüğü iddia edilen ...-TL'lik alacağın şimdilik ....-TL'sinin satış tarihlerinden itibaren en yüksek ticari faiz işletilerek hesap ve takdir edilecek faiz tutarının tazminat bedeli ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, Fon tarafından şirket mal varlıklarının satışı neticesinde elde edilen tutarların öncelikle şirketlerin Fona olan borçlarından mahsup edileceği, ortada borcun tamamını karşılayacak bir mal varlığı olmadığı ve Tasfiye Komisyonuna aktarılan satış bakiyesi bulunmadığı, ödenmemiş şirket borçları varken şirket hissedarlarına pay ayrılmasının kanunlara aykırılık teşkil edeceği, halen 30.06.2015 tarihi itibarıyla Fon tarafından .....-TL alacağın tahsil edilemediği dikkate alınarak hissedar olduğu bile tartışmalı olan davacının, satış bedeli talebinde bulunmasında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nce; istinaf talebine konu ilk derece mahkemesi kararının dayandığı hukuksal gerekçeler karşısında, karara yönelik olarak davacının istinaf başvurusunda ileri sürülen nedenlerin anılan kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun reddine; tam yargı davasında davacının maddi tazminat isteminin reddi hâlinde A.A.Ü.T.'nin üçüncü kısmı uyarınca nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalı idare vekili lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinde uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davalı idarenin vekâlet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulüne ve A.A.Ü.T. uyarınca ...-TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kesin hüküm niteliğindeki kararlar celp edilmeden karar verildiği, banka kaynaklarının edinilmesine ilişkin olarak açılan davada kararın lehine olacak şekilde kesinleştiği, banka hakim ortakları adına hareket etmediğinin mahkeme kararı ile tespit edildiği, hissedarlık durumunun gerçek olduğu, tanık olarak ifade verdiği davadaki sözlerinin gerçek iradesini yansıtmadığı, söz konusu borçların şirketlerin kendi borçları olmadığı, TMSF'nin şirketlere ... Grubu ile bağlantılı olan hisselerle sınırlı olarak el koyabileceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacı hakkında daha önce açılan davaların bakılan dava ile herhangi bir ilgisinin bulunmadığı, davaya konu satışların şirketlerin borçları nedeniyle gerçekleştirildiği, davacının Ağır Ceza Mahkemesi'nde tanık olarak verdiği ifadesinde gerçek hissedar olmadığını kabul ettiği, davacının hisseleri geriye yönelik işlemle ... devraldığı, hisselerin tamamının 2003 yılında edinilmesinden de bu durumun anlaşıldığı, davacının maaşlı bir çalışan olarak şirkette bu kadar pay sahibi olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının doğrudan ya da dolaylı olarak hissedarı olduğunu iddia ettiği tüm şirketlerin Fon'a borçlu olduğu, davacının gerçek hissedar olması ihtimalinde dahi şirket borçları varken hissedarlara pay ayrılmasının hukuken mümkün olmadığı, istinaf başvurularının kabul edilerek nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde ise, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa'nın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı kuralı yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı ve bilirkişi seçimi Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re'sen yapılır." kuralına yer verilmiştir.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin birinci fıkrasında, "Temyiz incelemesi sonunda Danıştay; a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar. b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar." kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlâl ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesi'nin 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Anılan kararda, “Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de maddenin (1) numaralı fıkrasındaki 'herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı...' ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makûl bir dengenin gözetilmiş olması gerekir... Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No:2013/1613, 2/10/2013,§ 38 - 39).
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makûllüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de, abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının hissedarı olduğu ... Grubu şirketlerine ait varlıkların satışları nedeniyle payına düşen alacağına karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ...TL'nin faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı; İdare Mahkemesi'nce, Fon tarafından şirket mal varlıklarının satışı neticesinde elde edilen tutarların öncelikle şirketlerin Fona olan borçlarından mahsup edileceği, ortada borcun tamamını karşılayacak bir mal varlığı olmadığı ve Tasfiye Komisyonuna aktarılan satış bakiyesi bulunmadığı, ödenmemiş şirket borçları varken şirket hissedarlarına pay ayrılmasının kanunlara aykırılık teşkil edeceği, hâlen 30.06.2015 tarihi itibarıyla Fon tarafından .....-TL alacağın tahsil edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği; anılan karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf isteminin reddine, davalı idarenin istinaf isteminin ise vekâlet ücreti yönünden kabul edilerek A.A.Ü.T. uyarınca ....-TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın reddine ilişkin karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge İdare Mahkemesi kararının bu kısmının usul ve hukuka uygun olduğu, ancak Bölge İdare Mahkemesi kararının davalı idare lehine ...-TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmının mahkemeye erişme ya da başvuruyu anlamsız/etkisiz kılma sonucunu doğurduğu açık olduğundan, davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine değil, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak, bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının nispi vekâlet ücreti verilmesine yönelik kısmının, davalı idare lehine kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 02/01/2017 tarih ve 29936 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...-TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi suretiyle düzeltilerek onanması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı temyize konu kararının, hüküm fıkrasında yer alan "A.A.Ü.T. uyarınca nispi olarak belirlenen ...TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine" ilişkin kısmının "Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ...-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
3. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu düzeltilerek onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdari Dava Dairesi'ne gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, 20/04/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.