14. Hukuk Dairesi 2015/11220 E. , 2018/2561 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.12.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait 1836 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısının bulunmadığını, davalılara ait 3035, 3037, 3060 parsel sayılı taşınmazlardan bedeli karşılığında geçit hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... Ltd. Şti vekili temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine "mutlak geçit ihtiyacı" veya "geçit yoksunluğu", ikincisine de "nispi geçit ihtiyacı" ya da "geçit yetersizliği" denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılması da gerekebilir.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün "İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince; Mahkemece; 07.01.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda 1. alternatif olarak belirlenen yerden 3035, 3037, 3060 parsel sayılı taşınmazlar üzerinden geçit hakkı tesisine karar verilmiş ise de; araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli değildir.
Şöyle ki; 12.06.2014 tarihli ziraat bilirkişi raporunda ve 12.01.2015 tarihli ek raporunda geçit hakkı tesis edilen 1 nolu güzergahın toplam bedeli 21.053,25 TL. olarak belirlenmiş iken; taşınmazların tapu kaydında tarla olarak gözüktüğü, arsa olarak kabulünün mümkün olmadığı, tarım arazilerinin münavebeye esas ürünler dikkate alınarak bedelin hesaplanmasının istenmesi üzerine 27.02.2015 tarihli ziraat ek bilirkişi raporunda güzergahın bedeli 1.012,79 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca söz konusu güzergah üzerine davalı tarafından döşenen bordür taşlarının değeri de 10.06.2014 tarihli inşaat bilirkişi raporunda 5.798,00 TL olarak belirlenmiştir. Ancak hükümde ziraat bilirkişi raporları ve inşaat bilirkişi raporu dikkate alınmadan geçit tesis edilen güzergahın tarım arazisi olarak değerinin hesaplattırıldığı 27.02.2015 tarihli ziraat ek bilirkişi raporuna göre belirlenen 1.012,79 TL bedel depo ettirilmiştir.
Bu durumda Mahkemece; taşınmazlar tapuda tarla olarak gözükse de; karar tarihine yakın bir tarihte mahallinde keşif icra edilip taşınmazlar üzerine bordür taşı döşendiği ve fiilen dinlenme tesisi olarak kullanıldığı göz önünde bulundurularak; taşınmazların fiili kullanım durumuna göre bedelin belirlenmesi ve belirlenecek bedelin depo ettirilmesi gerekir.
Ayrıca davalı ...’ın gerekçeli karar başlığında gösterilmemesi doğru olmadığı gibi, davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılması gerekir iken ve davacı vekille temsil edilmemiş iken; davacı yararına yargılama giderleri ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Çıralı Akaryakıt Ltd.Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.