16. Hukuk Dairesi 2018/2664 E. , 2021/3368 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 07.04.2021 gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat ... geldi. Aleyhine temyiz istenilen gelmedi. Gelenin yüzüne karşı duruşmaya başlandı. Tarafın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Dava konusu 223 ada 73 parselin, vergi kaydı ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak 27.02.1976 tarihinde dava dışı ... ve müşterekleri adına tespit edildiği, davacının itirazı üzerine Kadastro Komisyonunun 21.09.1985 tarihli kararı ile vergi kaydı kapsamında kalması nedeniyle tespitin iptaline, taşınmazın ölü ... adına tapuya tesciline karar verildiği, ... ve müşterekleri tarafından açılan tespite itiraz davası sonunda Kadastro Mahkemesi sıfatı ile davaya bakan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180-160 Esas ve Karar sayılı ilamı ile ölü kişiye karşı husumet yöneltilemeyeceğinden davanın reddine, taşınmazın ölü ... adına tapuya tesciline karar verildiği, davacı tarafın temyiz başvurusunun Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 29.06.1987 tarihli kararıyla, süresinde yapılmadığından reddine karar verilmesi üzerine Kadastro Mahkemesi kararının kesinleştiği, her ne kadar henüz 223 ada 73 parsele ilişkin tapu kaydı oluşmadan 1999 yılında yapılan imar uygulaması sonunda taşınmaz, 377 ada 1 parsel, 380 ada 2 parsel ve 386 ada 7 parsel sayılı taşınmazlara revizyon görmüş ve Tapu Sicil Müdürlüğünün karşılık yazısında revizyon parsellerin mülkiyet hanesinin davalı olarak bırakıldığı bildirilmiş ise de, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin kararı üzerine, yerel mahkeme kararının kesinleştiğinin kabulünün gerekeceği, Kadastro Mahkemesinin kararı kesinleştirilerek 223 ada 73 parselin tapuya tescilinin sağlanmamış olması ve imar uygulamasına tabi tutularak yeni parsel numaraları alması ile mülkiyet hanesinin davalı olarak bırakılmasının, taşınmazın davalı olduğunu göstermeyeceği, davacı vekilince kadastrodan önceki satın alma ve zilyetliğe dayanılarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğu, Mahkemece imar uygulamasının iptali konusunda idari yargıda dava açılması için davacıya kesin süre verilip, daha sonra kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma imkânının bulunmadığı, aynı ada içinde imar uygulaması sonucu oluşturulmuş bulunan parseller yer almakta olup, bu adaya ait imar uygulamasının iptali, davada taraf durumunu almayan tüm parsel sahiplerinin durumunu etkileyeceği gibi imar bakımından da kargaşa yaratacağı, bundan ayrı imar uygulamasına ilişkin işlemin kesinleştiği tarihten itibaren idari yargı yerinde dava açma süresinin de geçtiği, imar uygulamasının iptalinden sonra davanın açılması öngörüldüğü takdirde hak arama yolunun da kapanmış olacağı, tüm bu nedenler ve kadastro tespitinden önceki nedene dayalı olarak dava açılmış bulunması sebebiyle taraflar arasındaki mülkiyete ilişkin bulunan uyuşmazlığın, imar uygulaması iptal ettirilmeden adli yargıda görülme imkanının bulunduğu, aksi halde kadastrodan önceki nedenlere dayalı hakkın özünün ortadan kaldırılmış olacağı, öte yandan dava konusu parselle ilgili Kadastro Mahkemesinin kararının kesinleştiği tarihten, davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin henüz geçmediği, kadastro tespitinden önceki nedenlere dayalı olarak on yıllık hak düşürücü süre içinde açılan davalarda, sonradan taşınmazın imar görmüş olmasının sonuca etkili görülmediği, Mahkemece, dava konusu imar parsellerinin esası olan 223 ada 73 parsel hakkındaki Kadastro Mahkemesi kararının kesinleşmiş olduğu ve hak düşürücü süre geçmeden eldeki davanın açıldığı belirtilerek; kararın infazı ile tapuya tescilinin sağlanması hususunda davacı tarafa süre ve imkan tanınması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın 6100 sayılı HMK"nın 114/1- i maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazla ilgili ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyasının, eldeki dava dosyası yönünden kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilmek suretiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun olmadığı gibi araştırma, inceleme ve uygulama da hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için; daha önce kesinleşen dava ile derdest olan davanın taraflarının, dava konusunun ve sebebinin aynı olması gerekir. Somut olayda; davacı ..., ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyasında taraf olmadığından kesin hükmün varlığından söz edilemez. Öte yandan, Mahkemece hükmüne uyulan ve yukarıda özetlenen bozma ilamında, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyasından verilen kararın kesinleştiği ancak infazının yapılmadığı belirtilerek, davacı tarafa kararın infazını sağlamak üzere süre ve imkan tanınması gereğine değinilmiş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sırasında, ... ilçesinde meydana gelen sel felaketinde adliyeyi su basması neticesinde, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyası ile eldeki dava dosyasının da diğer dosyalarla birlikte zayi olduğu, bunun üzerine 4473 sayılı Yangın, Yer Sarsıntısı, Seylap veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında yapılacak Muamelelere Dair Yasa hükümleri uyarınca dosyaların yenilenmesine çalışıldığı, eldeki dava dosyası kısmen yenilenmiş ise de ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyasının yenilenemediği, bu nedenle davacı tarafından kararın infazının da gerçekleştirilemediği anlaşılmıştır. ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.07.1986 tarih, 1986/180 Esas, 160 Karar sayılı dava dosyası, 4473 sayılı Yasa hükümlerinden faydalanılmasına rağmen yenilenemediğine göre, Mahkemece eldeki davaya tescil davası olarak devam edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizdir.
Hal böyle olunca mahkemece, ...’in tüm mirasçılarını usulünce davaya dahil etmesi için davacı tarafa süre ve imkan tanınmalı, yöntemince taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanmalı, TMK’nın 713/4 ve 5. fıkraları uyarınca keşif sonucu elde edilecek bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli ilanlar yöntemine uygun bir biçimde yapılmalı, yasal 3 aylık sürenin dolması beklenilmeli, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanakları dosya arasına konulmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 3.050,00 TL vekalet ücretinin karşı taraftan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren temyiz eden tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.04.2021 gününde oybirliği ile karar verildi.