
Esas No: 2014/14679
Karar No: 2014/16607
Karar Tarihi: 09.06.2014
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2014/14679 Esas 2014/16607 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Alanya 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/01/2014
NUMARASI : 2013/631-2014/15
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
İnceleme konusu karar; icra müdürlüğünce verilen takibin durdurulması kararının iptaline ilişkin olup anılan karar İİK"nun 363. maddesi uyarınca temyizi kabil bulunduğundan Alanya 1. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 21.01.2014 tarih ve 2013/631 E 2014/15 K sayılı ek kararının kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildi. Asıl kararın incelemesine geçildi;
İcra ve iflas hukuku, icra ve iflas takiplerinin usul hukuku niteliğindedir. Bu hukuk dalının amacı, bir yandan takip alacaklısının alacağına kavuşması için borçlu veya üçüncü kişilerin çıkarabilecekleri zorlukları ortadan kaldırmak, diğer yandan kötüniyetli takiplere karşı takip borçlusunun kendisini korumasını sağlayacak hukuki çareler bulmak, bu arada takipten etkilenen üçüncü kişilerin menfaatlerini korumak, takip işlemlerinin yapılması sırasında insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemektir. İcra iflas hukukunun en önemli kaynağı İcra Ve İflas Kanunu olup, bu Kanun, icra ve iflas takibinden, tahsile kadar uygulanması gereken usul hükümlerini düzenlemektedir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra Ve İflas Kanunu"nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra Ve İflas Kanunu"nda açıkça gönderme olması (İİK 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabilir. Bu ilkeler ışığında HMK"nun 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak İcra Ve İflas Kanununda bir hüküm bulunmamaktadır.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK"nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HMK"nun 209. maddesi uygulanamaz. İmza itirazı, İİK"nun 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durdurmaz. Ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir (İİK 170/2).
Öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik) dayanması halinde Dairemiz, İcra Ve İflas Kanunu"nda bir düzenleme bulunmadığından HMK"nun 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK"nun 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK"nun 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsenmiştir.
İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikayetleri, İcra Ve İflas Kanunu"nda düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından kesin hükme bağladığından, anılan mahkemenin kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımaz. Bu nedenle borca veya imzaya itirazın incelenmesi sırasında sahtelik iddiasına dayalı olarak genel mahkemelerde açılan davaları bekletici mesele yapamayacağı gibi takibin durdurulmasına da karar veremez. Sadece İİK.nun 169/a-2. maddesi uyarınca itirazın esası hakkındaki kararına kadar icra takibinin muvakkaten durdurulmasına karar verebilir. İcra mahkemesince takibe konu alacakla ilgili bir karar verilmiş olması, aynı alacak hakkında genel mahkemelerde dava açılmasına engel oluşturmaz.
Borçlunun sahtelik nedenine dayalı olarak açtığı menfi tespit davası, İİK"nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup, anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibi durdurulabilir. Sahtelik nedeniyle açılan menfi tespit davası gibi, cumhuriyet savcılığına aynı nedenle yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmaz ve bekletici mesele yapılamaz. Ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabilir.
Yukarıda açıklanan ilke ve kurallar ışığında, takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesi, HMK"nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmaz. Anılan hüküm, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, başka bir anlatımla delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi yoktur.
6762 Sayılı TTK"nun 690. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanunu"nun 592. maddesi uyarınca tamamen doldurulmamış olan bononun tedavüle çıkarılırken doldurulması mümkün olup, bunun anlaşmalara aykırı doldurulduğu iddiası İİK"nunn 169/a-1 maddesinde belirtilen nitelikte yazılı belge ile ispatlanmalıdır. Bu yöndeki borca itirazın ödeme emrinin tebliğinden itibaren İİK"nun 168. maddesinin 5. bendine göre beş gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerekmektedir.
Somut olayda borçluların takibin kesinleşmesinden sonraki aşamada teminat amacı ile boş imzalayıp alacaklıya verdikleri senedi alacaklının antlaşmaya aykırı olarak doldurup takibe koyduğunu, Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı"na şikayette bulunmaları üzerine sulh ceza mahkemesince alacağı temlik eden A. K.. hakkında bedelsiz senedi kullanmak suçundan dava açıldığını ileri sürerek icra müdürlüğünden takibin durdurulmasını talep ettikleri talebin kabulüne ilişkin kararın alacaklı tarafça şikayet edilmesi üzerine icra mahkemesince HMK"nun 209/1 maddesi gerekçe gösterilerek şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir. Borçlunun bu iddiası HMK 209 maddesi çerçevesinde sahtelik iddiası niteliğinde olmadığı gibi yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında HMK 209 maddesinin icra takiplerinde uygulanması mümkün değildir.
Antalya 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 2013/112 E. dosyasından verilmiş takibin durdurulması yönünde bir tedbir kararı da bulunmadığına göre, mahkemece şikayetin kabul edilerek icra müdürlüğünün işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/06/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi
Karşı Oy Yazısı :
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 08.12.1982 günlü 1982/4 Es. ve 1982/4 Ka. sayılı kararına göre "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 142. maddesi hükmüne göre, mahkemelerin görevleri kanunla düzenlenir, öte yandan, 5 Aralık 1977 tarihli, 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilmesi yahut değiştirilmeleri mümkün bulunmamaktadır. Şayet kanunda açıklık yoksa.görev genel mahkemelere aittir."
Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2014 tarihli 2013/12-1310 Es, ve 2014/532 Ka. sayılı ilamına göre icra mahkemesinin yetkisi sınırlıdır.
T.C. Anayasası"nın 6. maddesine göre "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz", 36. maddesine göre "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.", 37. maddesine göre "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.", 142. madesine göre "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir."
Hükümlerinin mahiyeti itibariyle herkese veya her olaya uygulanması mümkün olan kanunlara genel kanun, belli kişilere veya belli olaylara uygulanan kanunlara ise özel kanun denilmektedir. İcra ve iflas Kanunu özel, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ise genel kanundur.
Kambiyo senetlerinde IlK."nun 169/a maddesi gereğince dar yetkili icra mahkemesi imza inkarı dışındaki sahtecilik iddiasını inceleyemez. Çünkü bu maddede incelenebilecek itiraz sebepleri; a)ltfa, b)lmhal, cJZamanaşımı ve d)İmzaya itiraz olmak üzere sınırlı olarak sayılmıştır. Senette sahtecilik iddiasını inceleme görevi genel yetkili mahkemelere aittir. Lmza itirazı da borca itirazdır. Yasa koyucu imza itirazının inceleme şeklini ayrıntılı olarak IlK."nun 170. maddesinde düzenlediği halde sahtecilik itirazının incelenme şeklini IİK’nda düzenlememiştir. Yasa koyucunun böyle bir iradesi olsa idi sahtecilik itirazının incelenme şeklini de belirlerdi. Takip hukukunda düzenlenmeyen bir konuda yorum yolu ile icra mahkemelerinin görevli olunduğunu söylemek Anayasa"ya İİK."nuna ve İçtihadı birleştirme kararına açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu icra takip hukuku açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu"na göre özel kanun olup, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda öncelikle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda ise anılan kanuna aykırılık teşkil etmemek koşuluyla genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir. Sahtelik iddiasının imza inkarı dışında bir nedene dayanması durumunda İcra ve İflas Kanunu"nda özel bir düzenleme bulunmadığından sorunun çözümü için 6100 Sayılı HMK.nun 209. maddesinin uygulanması gerekeceğinden bu maddenin amir hükmü gereğince icra takibi olduğu yerde durur. Bunun için sahtelik iddiasının ileri sürüldüğü mahkemece ayrıca tedbir kararı verilmesi gerekmez. Borçlu tarafından icra dairesine başvurulması halinde icra müdürlüğünce anılan madde uyarınca sahtelik davası sonuna kadar icra takibinin durdurulması gerekir. İcra müdürünün kararının taraflarca İİK.nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayet konusu yapılabileceği tabidir. Öte yandan borçlu tarafından doğrudan icra mahkemesine başvurulmasına da yasal engel olmadığından hakim, 6100 Sayılı HMK.nun 209/1. maddesini re’sen nazara almalıdır.
Pek tabidir ki mahkemece sahtelik iddiasının imza inkarı dışındaki bir nedene dayandığının belirlenmesi halinde takip hukukunun özelliği ve acele karar verilmesi gerekliliğinin bir sonucu olarak, sahtelik davası bekletici mesele yapılmadan, sahtelik davasında karar verilinceye kadar icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir.
Şartları oluşmasına rağmen HMK."nun 203. maddesinin takip hukukunda uygulanmaması halinde borçlu ancak İİK."nun 72/3. maddesi gereğince icra kasasına yüklü miktarda para yatırarak icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Bu uygulama da 2011 yılında yürürlüğe giren yasanın borçluya tanıdığı hakların ortadan kaldırılması sonucunu doğurur. Borçlunun ekonomik durumu zayıf ise tamamen korunaksız olduğu için takip işlemleri sonuna kadar gidecek, haczi kabil malları, hak ve alacakları elinden çıkacak, ceza mahkemesinin senedin iptali kararı kesinleştiğinde kötü niyetli takip alacaklısına zararını telafi ettiremeyecektir. Çünkü kötü niyetli alacaklının haczi kabil hak ve alacağına ulaşılamayacaktır. Bu husus göz göre göre borçlunun haksızlığa uğramasına sebep olacağı için hukuka aykırı olacaktır. Senette sahtecilikten dolayı dava açıldığında HMK."nun 209. maddesi gereğince takibin olduğu yerde durdurulması halinde ise bu aşamaya kadar borcu karşılayacak miktarda hak ve alacak haczedileceği, alacak tahsil edilene kadar faiz işletileceği için alacaklının alacağına geç kavuşmaktan başka zararı olmayacaktır.
Yukarda belirttiğim gerekçelerle çoğunluğun görüşünün icra mahkemelerinin görev alanını yorum yolu ile genişletecek şekilde olduğu, bu görüşün Anayasaya, HMK."ya, İİK."na, Yargıtay içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun kararına ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına aykırı olduğunu düşündüğüm için takip hukukunda HMK."nun 209/1. maddesinin uygulanmayacağına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Somut olaya gelince; müşteki borçlular A.. Ş.. ile A. Ş."nın aralarındaki ticari ilişkiye istinaden teminat amaçlı olarak düzenledikleri boş senedi şüpheli alacaklıya verdiklerini, onun da senedi doldurarak takibe koyması nedeni ile şikayetçi olduklarını beyan etmeleri üzerine Alanya C.Baş Savcılığı"nın 2013/478 sayılı iddianamesi ile bedelsiz senedi kullanmak suçundan dolayı alacaklının cezalandırılması için Alanya Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, şikayetçi borçluların iddialarının teminat amaçlı ve boş olarak düzenlenen senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulmak suretiyle takibe konulmasını içerdiği, İcra müdürlüğü tarafından Sulh Ceza Mahkemesinde açılan dava sebebiyle takibin durdurulmasına karar verildiği, İcra Mahkemesinin ise HMK.’nun 209/1. maddesine dayanarak memurluk işleminin doğru olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.
Dairemizin isrikrar kazanmış uygulamalarına göre; senedin takibe konulduğu tarih itibari ile yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK.nun 690. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanan aynı Kanun"un 592. maddesi uyarınca, tamamen doldurulmamış olan bononun tedavüle çıkarılırken doldurulması mümkün olup, bunun anlaşmalara aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması halinde geçerlilik kazanması mümkündür. Somut olayda takip dayanağı bononun tanzim ve vade tarihlerinde her hangi bir tahrifat iddiası mevcut değildir. Bu kısımların anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu, İİK.nun 169/a-1. maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile ispatlanmalıdır. Bu durumda, borçluların bononun boş kısımlarının anlaşmaya aykırı doldurulduğuna ilişkin iddialarını, takip dayanağı bonoya açıkça atıf yapan İİK.nun l69/a-1. maddesinde belirtilen nitelikte yazılı bir belge ile ispat edemedikleri anlaşıldığından mahkemece, şikayetin kabulü yerine olayda uygulama yeri bulunmayan yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup kararın çoğunluğun görüşü gibi değil bu gerekçe ile bozulması gerekir. 09/06/2014
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.