9. Hukuk Dairesi 2017/18574 E. , 2018/23442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin mülga Bursa Köy Hizmetleri Müdürlüğüne ait işyerinde 1985 yılında geçici/mevsimlik işçi olarak işe başladığını, Koy Hizmetleri Genel Müdürlüğü"nün davalı İl Özel İdaresine devredilmesiyle birlikte çalışmalarına davalı işyerinde devam ettiğini ve 2010 tarihinde emekli olduğunu, işe giriş tarihinden emekli olduğu tarihe kadar Türkiye Yol İş Sendikası üyesi olarak işyerinde çalıştığını, 2001 tarihine kadar geçici/mevsimlik işçi pozisyonunda her yıl yenilenen sözleşmelerle çalıştığını, 2001 yılında ise aynı müdürlükte kadrolu işçi statüsüne geçirildiğini, ancak geçici/mevsimlik işçi statüsünde geçirdiği sürelerin kıdem hesabında dikkate alınmadığını, sanki yeni işe başlamış gibi derece ve kademesinin belirlendiğini beyanla 2001 yılında hak ve alacakları ile birlikte daimi kadroya geçirilmesi sırasında yapılan intibakın yanlış olduğunun, geçici/mevsimlik işçi olarak işe başladığı tarihten 2001 yılında kadrolu işçi statüsüne geçene kadar toplam hizmetinin hesaplanarak derece ve kademesinin belirlenerek intibakın buna göre yapılması gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davacıya TİS ve İş Kanunu hükümleri gereği işlem yapıldığını, hukuksuz herhangi bir işlemin yapılmadığını, gerek davacının mevsimlik işçi statüsünde çalışması gerekse de ilgili hükümlerin aralıksız çalışmanın varlığına ilişkin olması, gerekse de İş Kanunu ve TİS hükümleri karşısında davacının iddialarının haksız ve hukuksuz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili kurumun bu davada taraf sıfatının bulunmadığını, tespiti istenen hususların ve davanın mahiyetinin müvekkili kurum ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili kuruma açılmış davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak dava kabul edilmek suretiyle, davacının 2009 yılı Mart ayı itibariyle, 10. Derecenin 19. Kademesinde olması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- Davada ...’nın taraf olup olmadığı hususu tartışmalıdır.
Kural olarak itibari hizmet süresinin tespitine ilişkin davalar sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, kişi iradesi belirleyici etkiye sahip değildir. İçerisinde bulunduğu yasal statünün belirlediği durum doğrudan dikkate alınır. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapma yetkisine sahiptir. Bu yetki kapsamında, gerektiğinde tanık ve diğer deliller yoluyla doğrudan gerçeği bulma yükümü bulunmaktadır.
İşçilik haklarına ilişkin davalar ise, 4857 sayılı Yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalar, kişi iradesine önemli rol verilip, taraf anlaşmalarına geçerlilik tanınan, alacak ve tazminat türünde olan davalardır. Taraflar bu tür haklarından her zaman vazgeçebilir. Bu nedenle hakim, kendiliğinden araştırma yapmaz. Tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanması da olanaklı değildir. Kaldı ki, Kurumun bu davalarda davalı sıfatı da bulunmamaktadır.
Somut olayda, talep davacının davalı işyerinde uygulanan TİS ile kendisine verilen, geçici işçilikte geçen hizmet süresinin kıdem tazminatına esas süreye eklenmesi hakkından doğan derece kademe tespiti davasıdır. Bu davanın 5510 sayılı yasadan doğan sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgisi olmayıp ...’nun bu davada taraf sıfatı yoktur. Bu nedenle ... hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken gerekçesi dahi açıklanmadan. ... hakkında ne karar verildiği dahi yazılmadan karar verilmesi hatalıdır.
2- Dava konusu uyuşmazlığın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması (derdest olmaması) ve daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartıdır. (6100 sayılı HMK 114/1-ı-i) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. (6100 sayılı HMK 115/2)
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 303/1. maddesine göre, bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır.
Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih, dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar değişikse, müddeabihler aynı değil demektir.
Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemede; (Yargıtay"da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay"da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonrada ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığı, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez.
Somut uyuşmazlıkta, davacı yine davalı ... Başkanlığına karşı Bursa 9. İş Mahkemesi nezdinde 24/07/2013 tarihinde eldeki davaya konu olan derece-kademe tespiti ile birlikte fark alacak talebiyle, bir başka anlatımla tespit ve eda istemlerini birlikte talep ederek dava açmış ancak Bursa 9. İş Mahkemesince, derece-kademenin belirlenmesi için tespit davası açılması için davacı tarafa süre verilmesi üzerine 28/01/2014 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, eldeki davanın konusu olan derece-kademe tespiti talebi eldeki davanın açıldığı tarihte zaten daha önce Bursa 9. İş Mahkemesinin 2013/139 esas sayılı dosyasında da talep edildiği gözetildiğinde, eldeki davanın konusu olan derece ve kademe tespit istemi esasında görülmekte olan yani derdest bir davanın konusudur. Ne var ki, mahkemece bu durum gözardı edilerek davanın derdestlik nedeniyle usulden reddi yerine, işin esasına girilerek dava kabul edilmiştir.
Bursa 9. İş mahkemesinde görülen, eldeki davadan önce açılan derdest davada; davacının derece-kademe tespit talebiyle ilgili olarak olumlu yada olumsuz bir karar verilmeden, davacının eda talepleri hüküm altına alınmış ancak karar taraf vekillerinin temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 18/04/2016 tarih ve 2016/10876 Esas, 2016/8493 sayılı kararıyla, “Davacının olması gerektiği derece ve kademesinin tespitine ilişkin talebi kararın gerekçe kısmında değerlendirilerek, kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde hüküm fıkrasında bu konuda olumlu yada olumsuz karar verilmemesinin” bozmayı gerektirdiği ancak bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği belirtilerek hüküm fıkrasının “davanın kısmen kabulü ile” sözcüklerinden sonra gelmek üzere “davacının emeklilik tarihi olan 01/03/2009 tarihinde (Davacının emekli olduğu tarih 14/01/2010 tarihidir ancak maddi hatayla 01/03/2009 tarihi olduğu belirtilmiştir.) 12/20 derece/Kademe olduğunun tespitine” rakam ve sözcükleri eklenerek hükmün düzeltilerek onandığı ulusal yargı ağı bilişim sisteminde (UYAP) yapılan inceleme ile anlaşılmıştır.
Her ne kadar eldeki davanın karara çıktığı 02/06/2015 tarihi itibariyle eldeki dava derdest bir davanın konusu olmakla birlikte ortada henüz bir kesin hüküm bulunmamakta ise de, karar tarihinden sonra Bursa 9. İş Mahkemesinin 30/10/2014 tarih ve 2013/139 Esas, 2014/497 Karar sayılı kararı yukarıda belirtildiği şekilde Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından 18/04/2016 tarihinde düzeltilerek onanıp kesinleştiğinden ve kesinleşen bu davada eldeki davanın da konusu olan davacının derece/kademe tespiti ile ilgili talebi hakkında hüküm kurulduğu gözetildiğinde, bu kararın eldeki dava yönünden maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu açıktır.
Saptanan bu duruma göre, mahkemece davalı ... Belediyesine karşı açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken (karar tarihi itibariyle derdestlik, bugün itibariyle kesin hüküm nedeniyle usulden reddi), işin esasına girilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine 17/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.