20. Hukuk Dairesi 2017/5889 E. , 2018/1127 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili ile katılma yoluyla davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 16/09/1992 ila 16/10/1992 tarihleri arasında ilan edilen 2924 sayılı Kanun uyarınca 2/B alanlarında yapılan kullanım kadastrosu sırasında ... köyü, (mahallesi) 1415 parsel sayılı 7656,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın kadastro tutanağının edinme sütununda; “1970 yılında 766 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1945 yılında tesis edilen orman sınırlarının 212 ila 246 nolu tapulu parsellerin tespit sınırı olarak kabul edildiği ve bu nedenle tapulama dışı bırakıldığı ancak 1983 yılında orman kadastro komisyonu tarafından 9293 ila 9295 nolu O.T.S. noktalarıyla belirlenen orman sınırının tespit konusu parselin doğusundan geçtiği ve iş bu parsel her ne kadar sarı alan açık saha olarak bırakılmış ise de, çalılık olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu” belirtilerek “Çalılık” vasfıyla Hazine adına tespit ve itirazsız kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir.
Daha sonra yargılama sırasında yörede 5304 sayılı Kanunun 6. maddesi ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanunun 22/2-a maddesi hükmüne göre 2010 yılında yapılan uygulama kadastrosu sırasında yüzölçümü 7020,77 m² olarak düzeltilip 28254 ada 201 parsel sayısı verilerek mülkiyeti tapu kütüğünde olduğu gibi tespit edilmiştir.
Davacı gerçek kişiler vekili, 10/10/2002 havale tarihli dilekçesiyle; kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayanarak, taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescili isteğiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş, davacı gerçek kişiler vekilinin temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 01/10/2009 tarih ve 2009/11050 - 2009/13971 E.K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “mahkemece çekişmeli parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de; hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi ve fen bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin 1946 yılı orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı ve daha sonra durumunu değişmediği, başka bir deyişle 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasına konu edilmediği belirlenmiştir. Ancak somut olayda yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı belirtilerek usulüne uygun bir şekilde orman ve zilyetlik araştırması yapılması” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve ... köyü, 1415 sayılı parselin bilirkişi raporuna ekli krokide (A ve B) harfleriyle gösterilen sırasıyla 1992,00 m² ve 5664,00 m² yüzölçümündeki bölümlerin tapu kaydının iptali ile davacılar adına eşit hisseler ile tesciline karar verilmiş, davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/04/2012 tarih ve 2011/9059 – 2012/6199 E.K. sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “1982 yılında revizyon ve bütünlemesi yapılan memleket haritasındaki görüntüsüne göre çekişmeli parselin krokisinde (A) ile gösterilen 1992 m2 bölümünün 1982 yılından sonra imar ihya edildiği ve imar ihyasının halen devam ettiği, (B) ile gösterilen 5664 m2 bölümün ise imar ihyasının 30-35 yıl önce bitirildiği, tarım alanı olarak zilyet edildiğinin belirlendiği gerekçesiyle karar verilmişse de, çekişmeli parselin 1963 yılında düzenlenen memleket haritasında ve 1994 yılında bütünlemesi yapılan memleket haritasında çekişmeli taşınmazın nitelemesi aynı olduğu, büyük bölüm yeşil orman alanı olarak görüldüğü halde 1982 yılında bütünlemesi yapılan memleket haritasındaki nitelemesine değer verilmiş, çekişmeli parselin imar ihyasının ne zaman bittiği ve üzerine seraların ne zaman yapıldığı konularında, yerel bilirkişi ve tanık beyanları bulunmadığı gibi, teknik bilirkişilerin yorumları bilimsel bulgulardan daha çok tahmine dayalı yorum şeklinde olduğu belirtilerek usulüne uygun bir şekilde zilyetlik araştırması ile imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve ... köyü 28254 ada 201 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen 5001,89 m² yüzölçümündeki bölümün tapusunun iptali ile davacılar adına eşit hisseler ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili ile katılma yoluyla davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki on yıllık hak düşürücü süre içinde açılan tapu iptali ve tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosu 1946 yılında yapılıp kesinleşmiştir. Daha sonra, 1980 yılında yapılıp, 06.04.1981 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1990 yılında yapılıp, 25.02.1991 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 3302 Sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması dava tarihinden önce kesinleşmiştir.
Mahkemece, (B) harfi ile gösterilen 5001.89 m²"lik taşınmazın dava tarihinden geriye doğru 25-30 yıl önce imar ve ihyasının tamamlanıp tarım arazisi haline getirildiği, söz konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu, davacıların bu yeri kullanımının nizasız fasılasız devam etmesi karşısında Medeni Kanun anlamında imar ve ihya yolu ile taşınmaz edinme koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuş ise de verilen karar usul ve kanuna uygun değildir.
Şöyle ki; dosyaya Hazine tarafından gönderilen Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.12.2006 gün ve 2000/1493 – 2006/605 E.K. sayılı ilam örneğinden aynı parsele karşı ...tarafından dava açıldığı, davanın reddedildiği ve bu kararın Dairece onandığı, mahkemece bahsi geçen dava dosyasının getirtilerek irdelenmediğinin tespiti üzerine dairenin 02.05.2016 tarihli iade kararı ile dosya, temyiz incelemesine konu eldeki dosya kapsamına alınmış, incelenmesinde; dava konusu taşınmaza komşu ... Köyü 222, 223 ve 224 parsellerin maliki ..."in 30.10.2000 tarihli dilekçe ile, ... Köyü 665, 1487 ve eldeki davanın konusu olan 1415 parsel sayılı taşınmazların 1952 yılında makiye ayrılmakla ormanla olan ilişkisinin kesildiği, yeniden orman sınırları içinde aplike edilip, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasının yasal dayanağının bulunmadığı, 1960 yılında imar ve ihya edildiği ve o tarihten sonra tarım alanı olarak zilyet edildiği, kadastro tespit tarihinden önce yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu iddiasıyla, Hazine adına oluşturulan tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istediği, Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/12/2006 gün ve 2000/1493 - 2006/605 E.K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, hükmün davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dairenin 04/10/2007 gün ve 2007/9694-11881 sayılı ilamı ile taşınmazın arazi kadastrosunda tapulama dışı bırakıldığı 1963 yılından 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihe ve daha sonra 1988 yılında Hazine adına tescil edildiği tarihe ve dava tarihine kadar hiçbir zaman 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek hükmün onandığı, gerçek kişi vekilinin kararın düzeltilmesi isteminin ise dairenin 04.03.2008 gün ve 2008/1164-3432 E.K. sayılı ilamı ile reddedildiği ve hükmün 04.03.2008 günü kesinleştiği tespit edilmiştir.
Buna göre, her ne kadar belirtilen davada eldeki dosya davacısı taraf olmadığı için karar davacı açısından kesin hüküm oluşturmasada, bahsi geçen dosyada mülk sahibi Hazinenin taraf olduğu, davacı ..."in imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanmış olduğu ve dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarca bu iddia doğrulanmış ise de kadastro tespitinin yapıldığı tarih itibariyle resmi belgelerdeki niteliği gözetildiğinde imar ihyanın kadastro tespiti sonrasında gerçekleştiğinin kabulü gerektiği gerekçesi ile mahkemece verilen red kararının dairece taşınmazın arazi kadastrosunda tapulama dışı bırakıldığı 1963 yılından 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı tarihe ve daha sonra 1988 yılında Hazine adına tescil edildiği tarihe ve dava tarihine kadar hiçbir zaman 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek onandığı, bu hali ile taşınmazın evveliyatı itibariyle durumu ile 20 yıllık zamanaşımı süresinin hiçbir koşulda oluşmuyor olduğunun belirlendiği, söz konusu hükmün bu dava için kesin hüküm oluşturmazsa bile güçlü delil oluşturduğu, güçlü bir delille desteklenen olguların ancak aynı kuvvetteki delillerle aksinin ispatlanabileceği, somut olayda davacının böyle bir delil de ibraz etmediği gözönüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve davacı gerçek kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/02/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.