4. Hukuk Dairesi 2015/14314 E. , 2017/5351 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 31/01/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 11/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, aynı köyde yaşadıkları davalının evinin önünden alınan pulluğunun kendisi tarafından çalındığı gerekçesi ile ... Cumhuriyet Başsavcılığı"na şikayetçi olduğunu, soruşturma esnasında çalınan pulluğun bilmediği kişiler tarafından köy meydanına bırakılmış olduğu gerekçesiyle davalının şikayetinden vazgeçtiğini ve hakkında Savcılık tarafından takipsizlik kararı verildiğini belirterek, davalının haksız ve kötüniyetli şikayeti nedeniyle uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise, evinin önünde bulunan pulluğunun davacı tarafından götürüldüğünün komşusu tarafından kendisine söylenmesi üzerine davacı hakkında yasal şikayet hakkını kullanarak şikayetçi olduğunu beyanla, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı tarafından yeterli delil ve emare olmadan şikayetçi olmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabulü ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava dosyasının incelenmesinde; davacı ve davalının aynı köyde yaşadıkları, davalının evinin önünde bulunan pulluğun alındığı, davalının komşusu olan ve tanık olarak beyanı alınan ..."in davacı tarafından pulluğun alınıp götürüldüğünü davalıya söylediği, yine aynı şekilde tanık olarak beyanı alınan ..."in de pulluğu alıp almadığını davacıya sorduğu ve davacının da kendisine pulluğu aldığını ve işini görüp kullandıktan sonra geri bırakacağını söylediği, davalının bu beyanlar üzerine davacı hakkında ... Cumhuriyet Başsavcılığı"na davacı hakkında pulluğunu aldığı gerekçesiyle şikayetçi olduğu, şikayetinden sonra soruşturmaya konu pulluğun köyün meydanına bırakılmış olması nedeniyle şikayetinden vazgeçtiği ve davacı hakkında hırsızlık suçundan yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davalının pulluğunun alınması ve tanık ... ile ...’in davalıya pulluğun davacı tarafından alındığının söylenmesi üzerine davalının davacı hakkında şikayetçi olmasında emarelerin bulunduğu ve şikayet dilekçesi içeriğinde kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek ifadelerin bulunmadığı anlaşılmakla, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı kabulü ile istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 04/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.