14. Hukuk Dairesi 2015/10097 E. , 2018/2480 K.
"İçtihat Metni"....
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 02.10.2012 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacılar vekili, ..... Köyü 150 ada 37 parsel sayılı taşınmazın davacı ..."nun babası ..... adına kayıtlı olduğunu, bu taşınmazdan çıkan suyu kadimden beri davacılar ve davalının ortak olarak kullanıldığını, 2012 yılında kaynak suyunun yüzeye çıktığını, açıktan akan suyu davalının 2- 3 ay kullandığını, 2012 yılı Eylül ayında tarafların ortak kullandığını bu suya davalının boru döşediğini ve suyun davacılara akmasını engellediğini, davacıların bu duruma rıza göstermemesi karşısında davalının bu kaynağın altından göze açarak davacı ..."ya ait suyu tamamen kendisine aldığını ve kendi tarlasına fidan diktiğini, gerçekte taraflara ait su deposu mevcut olduğunu, davalının bu deponun kullanımına da engel olduğunu belirterek, dava konusu suyun ortak kullanımının tespitine, davalının suyu kendi tarafına akıtmak için açtığı gözenin kapatılmasına ve eski hale iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu suyun 150 ada 37 parsel sayılı taşınmazdan çıkmadığını, orman arazisinden çıktığını, bu suyun davalının babası tarafından çıkarıldığını, davacıların iddialarının doğru olmadığını, yapılacak keşif ile dava konusu suyun tarafların kullanımına yetecek kadar debisinin olup olmadığının ve davacıların kullandığı suyun ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığının tespiti gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu suyun bir kaptajda toplanmasına ve taraflar arasında eşit olarak paylaştırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, suya vaki elatmanın önlenmesi ve eski hale iade istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; "yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer" olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj v.s. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu v.s. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. (TMK. Md. 756/3).
Somut olayda dava konusu suyun, Orman Vasfı ile hazine adına kayıtlı 150 ada 65 parsel sayılı taşınmaz içerisinde çıktığı, bu nedenle genel su niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Genel sulardan herkes ihtiyacı oranında yararlanır.
Davacılar dava dilekçesinde dava konusu suyu davalı ile davacıların kadimden beri kullandıklarını, ancak davalının bir süre önce boru döşeyerek bu suyu kendi taşınmazına götürdüğünü ve davacılara su akışını engellediğini, bu şekilde suya elattığını, köyde içme suyu şebekesi ve deposu da bulunduğunu belirterek ortak kullanımın tespitini ve açılan göze kapatılarak eski hale iadesini istemiş, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıklar dava konusu suyun 35- 40 yıldır mevcut olduğunu, bir müddet taraflarca müştereken kullanıldığını, suyun kesilmesi nedeniyle uzun bir süre kullanılmadığını, davalının bu suyu tekrar çıkararak boru döşemek suretiyle bahçesine götürdüğünü ve bahçe sulamada kullandığını, suyu davacıların kullanamadığını, yalnızca davalının kullandığını, davalının bu sudan başka suyu ya da kaynak suyunun bulunmadığını söylemişlerdir.
Davaya konu su genel su niteliğinde olup, suya elatmanın önlenmesi davasını sudan yararlanan ve yararlanmasına engel olunan kişiler açabileceğinden, sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için suların en az olduğu bir dönemde su işlerinden anlayan uzman bilirkişiler seçilerek yeniden keşif yapılmak suretiyle tarafların içme suyu ve sulama suyu ihtiyaçları belirlendikten sonra yararlandıkları veya yararlanabilecekleri tüm su kaynakları incelenerek, içme suyu ve sulama suyu nitelikleri de belirlenip, tarafların kadim haklarının bulunmadığı da gözetilerek, öncelik içme suyu ihtiyacına verilmek üzere, ayrıntılı olarak düzenlenecek rapor sonucuna göre, taraflar arasında nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su düzeneği ve rejimi kurulmasına karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden, eksik inceleme, araştırma ve yetersiz bilirkişi raporlarına göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.