14. Hukuk Dairesi 2021/101 E. , 2021/2419 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.09.2012 gününde verilen dilekçe ile TMK"nın 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada 15.10.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine; birleştirilen davada elatmanın önlenmesi ve yıkım talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-birleştirilen davada davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 104 ada 16 ve 17 parsel sayılı taşınmazları eskiden beri bir bütün olarak kullanılmakta iken müvekkilince, taşınmazların maliki ve zilyedi olan ..."dan 1993 yılında kiralandığını, ayrıca 17 No"lu parseli 2005 yılında ..."ın eşi ..."dan satın aldığını, her iki taşınmazın üzerine 1993 yılında kereste atölyesi inşa edip bugüne kadar hiçbir itiraz olmadan kullandığını, 2005 yılında çıkan yangın nedeniyle davalı mirasçılardan ... ile görüşüp kadim duvar sınırına hiçbir itirazı olmadığı şeklinde beyanı alındıktan sonra atölye binasını yenilediğini, 16 ve 17 No"lu parselleri malik sıfatıyla bugüne kadar itirazsız kullanıp üzerine iyi niyetle kereste atölyesi yaptığını ileri sürerek 16 parsel sayılı taşınmazın, duvarla çevrili kısmının ya da tamamının TMK 724. maddesi gereğince adına tescilini istemiştir.
Bir kısım davalı mirasçılar vekili, dava konusu 16 No"lu parselin kadastro tespitinin murisleri adına 20.09.1989 tarihinde kesinleştiğini, çaplı yerde davacının iyi niyetli olmadığı gibi davacı aleyhine 08.06.2012 tarihinde haksız işgal nedeniyle ihtarname çektiklerini, ayrıca davacı ile 16 sayılı parselin satışı konusunda anlaşmalarına rağmen davacının sonradan vazgeçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada ise 104 ada 16 No"lu parselin maliki ... mirasçılarından (İbrahim-Agah-...) vekili, davalı ..."nin 16 No"lu parsele el atmasının önlenmesini, binaların yıkımını ve binaların yapıldığı tarihten itibaren ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın reddine ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın, davacı-birleştirilen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 11.01.2017 tarihli ve 2016/13807 Esas - 2017/173 Karar sayılı ilamı ile özetle; birleştirilen ve yıkım isteğini de kapsayan davada, diğer mirasçıların muvafakatlarının alınmadığı veya terekeye temsilci atanmadığı anlaşıldığından, taraf teşkili sağlanmaksızın, yıkım istemi hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın reddine ve birleştirilen davanın kabulüne dair verilen kararın, davacı-birleştirilen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine bu kez Dairemizin 02.10.2019 tarihli ve 2018/5553 Esas - 2019/6104 Karar sayılı ilamıyla özetle; mahkemece, bozma ilamına karşı yapılan karar düzeltme isteminin reddine dair Dairemizin kararı ile duruşma gününü bildirir tebligatın, davacı-birleştirilen davada davalı asile tebliğ edildiği ve davacı asil ile vekili katılmadan yapılan yargılama sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmakta ise de vekil ile takip edilen işlerde vekile tebligat zorunlu olduğundan, savunma hakkı ihlal edilen davacının, vekiline usulüne uygun tebligat yapılarak yargılamaya devam edilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, temliken tescil istemine ilişkin asıl davanın reddine; birleştirilen davanın kabulü ile davalının 104 ada 16 parsel sayılı taşınmaza vaki müdahalesinin önlenmesine ve atölye binalarının kal"ine karar verilmiş; hükmü, davacı-birleştirilen davada davalı vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasanın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK"nin 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150/1 maddesinde, ""Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir"" düzenlemesi getirilmiş olup, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez" hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda ifade edilen usul hükümlerinden anlaşılacağı üzere, tarafların duruşmalarda hazır olmaları halinde bir sonraki duruşma günü ve saati taraflara tefhim edilmek suretiyle bildirilir. Taraflardan biri veya vekili mazereti nedeniyle belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmemiş, ancak mazeret dilekçesi göndermiş ve mahkemece de bildirilen mazeret kabul edilmiş ise, mazeret bildiren tarafa tensip edilecek duruşma gününün davetiye ile bildirilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; Dairemizin 02.10.2019 tarihli bozma ilamına karşı, taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine mahkemece, 10.02.2020 tarihli tensip tutanağı ile duruşma günü olarak 25.03.2020 tarihi tayin edilerek taraf vekillerine tebliğine karar verilmiş; daha sonra 17.03.2020 tarihinde re"sen duruşma açılarak, Hakimler ve Savcılar Kurulunun 13.03.2020 tarihli "Corona Virüsü Hakkında Alınacak Tedbirler" konulu yazısı gereğince duruşmanın 20.05.2020 tarihine ve son olarak 05.05.2020 tarihli ek karar ile Hakimler ve Savcılar Kurulunun 30.04.2020 tarihli "Covid-19 Kapsamında Alınan Tedbirlerin Uzatılması" konulu yazısı nazara alınarak duruşmanın 08.07.2020 tarihine ertelenmesine karar verilmiş; taraf vekillerine de duruşma gün ve saati tebliğ edilmiştir.
Davacı-birleştirilen davada davalı vekili 07.07.2020 tarihli dilekçesi ile 08.07.2020 tarihinde yapılacak duruşmaya, aynı gün ve saatte başka bir mahkemede yapılacak duruşma sebebiyle katılamayacağını belirterek mazeretinin kabulü ile duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesini talep etmiş; mahkemece, 08.07.2020 günü yapılan duruşmada ise davacı-karşı davada davalı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmesine rağmen yeni bir duruşma günü tayin edilmeksizin davanın karara bağlandığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, davacı-karşı davada davalı vekilinin mesleki mazeretinin kabulüne karar verildiğine ve vekilin yokluğunda karar verilmesi yönünde bir talebi de bulunmadığına göre, yeni bir duruşma günü tayin edilerek, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun şekilde davacı-karşı davada davalı vekiline tebliği sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, savunma hakkı ihlal edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-birleştirilen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.