
Esas No: 2018/15609
Karar No: 2021/1730
Karar Tarihi: 01.03.2021
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/15609 Esas 2021/1730 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Paydaşlar Arasında Elatmanın Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, kayden paydaşı olduğu 10 parsel sayılı taşınmazda, payına isabet eden kısmın davalı kardeşleri tarafından kiraya verilerek kullanıldığını ve yararlanmasının engellendiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, husumetin, taşınmazı kiracı sıfatıyla kullandığı iddia olunan 3.kişiye yönlendirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 14.06.2013 tarih, 2012/614 E., 2013/578 K. sayılı kararı ile; davacının verilen süreye rağmen delillerini bildirmediği, 6100 sayılı HMK" da delillerin dava dilekçesinde bildirileceği belirtildiğinden, davacı tarafından davanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen hükmün davalı vekilince temyizi neticesinde; Yargıtay 1. H.D."nin 14/03/2016 tarih, 2014/14928 E. 2016/3037 K. sayılı kararı ile; "paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın TMK"nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözülmesi" gerektiğinden bahisle bozma kararı vermiştir.
Bozmaya uyma kararı sonrası Mahkemece;” bozmaya göre;davacı vekiline keşif ve bilirkişi ücretini yatırmak üzere iki haftalık süre verildiği, yatırmadığı takdirde keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, belirlenen süre içerisinde gerekli avans ve giderler yatırılmadığı “ gerekçesi ile davanın usulden REDDİNE, dair verilen karar süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
HMK’nın süreleri düzenleyen 94. maddesinde;“(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.(2) (Değişik:22/7/2020-7251/6 md.) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” denilmektedir.
Mahkemece, verilen 2 haftalık süre içerisinde keşif masrafının yatırılmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 11.01.2017 tarihli bozma sonrası 2. celsenin 3 no lu ara kararında; “Tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel parselesyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup olumadığı, çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği hususlarında inceleme yapmak üzere Mahallinde 06/02/2017 günü saat 15:00 den itibaren keşif yapılmasına, refakaten 1 fen, bir inşaat, bir ziraat bilirkişisi alınmasına, her bir bilirkişi için 250,00 er TL ücret taktirine, mahkeme yasal yolluğu 221,80TL, 100,00 TL araç ücreti, mahalli bilirkişiler için 30,00 ar TL olmak üzere ,90 TL olmak üzere toplam 1.161,80 TL davacı vekilince iki hafta içinde mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde keşif delilinden vazgeçmiş sayılacağının ihtarına ( ihtar edildi.)”denmek sureti ile hüküm kurulduğu ve davacı yana verilen sürenin kesin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren, 6100 Sayılı HMK"nin 114. madesinin “g” bendinde, gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, Kanun’un 115. maddesinin 1. fıkrasında, mahkemenin bu koşulun mevcut olup olmadığını kendiliğinden araştıracağı, ikinci fıkrasında ise, bu şartın noksanlığı tespit edilirse davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür.
HMK’nin “Harç ve Avans Ödemesi” başlıklı 120. maddesinin birinci fıkrası harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı, dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya iki haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir.
“Delil ikamesi için avans” başlıklı HMK’nin 324. maddesinin birinci fıkrasında; “taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin sürede yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında; tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemeleri halinde talep ettikleri delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere HMK’nin 324. maddesinde düzenlenen delil ikamesi avansı, HMK’nin 114. maddesinin “g” bendinde belirtilen gider avansından hüküm ve sonuçları itibariyle farklı olup, dava şartı niteliğinde değildir.
Mahkemenin söz konusu ara kararında istenen avansın, keşif ve bilirkişi ücreti olduğu belirtildiğinden, istenen avans delil ikamesi avansı niteliğinde olup, HMK’nin 324. maddesi gereğince, bu avansın süresinde yatırılmamasının hukuki sonucu, delile dayanan tarafın o delilden vazgeçmiş sayılacağıdır.
Ayrıca; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK. nin 90. (1086 sayılı HUMK.un 159.) maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, 6100 sayılı HMK"nin 94. (1086 sayılı HUMK.nun 163.) maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir.
Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir.Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacagı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur.
Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere düzenlenen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkca anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olayda keşif yapılması yönünde kurulan ara kararın yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Bu nedenle mahkemece, kaç bilirkişi ile keşfe gidileceği, bilirkişilerin hazır edilmeleri için gereken davetiye giderleri, bilirkişiler için takdir edilen ücret, yatırılması gereken mahkeme yolluğu, tanıkların keşif mahallinde dinlenilmeleri için gereken tebligat giderleri vs. kalem kalem gösterilmek suretiyle keşif ara kararı kurulması zaruri olup, kesin süre içeren ara kararının gereğinin yerine getirilmemesinin doğuracağı sonuçların taraflara hatırlatılması ve bu konuda uyarı yapılması da zorunludur.
Mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve usule uygun şekilde, hesap edilecek bilirkişi ve keşif giderleri tek tek belirlenmek suretiyle ara karar oluşturulması, bu ara karar doğrultusunda keşif giderlerinin yatırılması için kesin süre verilmesi, belirlenen kesin sürenin sonuçları hakkında tarafları uyarması, kesin sürenin gereğinin yerine getirilmemesi halinde ise HMK’nin 324. maddesi gereğince işlem yapılması, karşı dava açısından 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesi de gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde usulden red kararı verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 01.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.