Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/6191
Karar No: 2018/2467
Karar Tarihi: 29.03.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/6191 Esas 2018/2467 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2017/6191 E.  ,  2018/2467 K.

    "İçtihat Metni"

    ....

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.01.1991 gününde verilen dilekçe ile mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi birleştirilen dava temliken tescil talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak
    yapılan duruşma sonunda; asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 11.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi; birleşen dava ise; temliken tescil isteklerine ilişkindir.
    Davacı-birleştirilen dosya davalısı; paydaşı bulunduğu dava konusu 810 parsel sayılı taşınmazına davalı tarafından haksız olarak bina inşa edilmek suretiyle elatıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuş, birleşen davanın reddini savunmuştur.
    Davalılar-birleştirilen davanın davacıları; asıl davanın reddini savunmuşlar, birleşen davalarında; dava konusu yere iyiniyetle ev yaptıklarını belirterek tapunun iptaliyle adlarına tescilini talep etmişlerdir.
    Mahkemece, asıl dava olan 1991/41 Esas sayılı davanın açılmamış sayılmasına, birleşen 1991/133 Esas sayılı dava yönünden tersimat hatasının düzeltilmesine, tersimat hatası düzeltildikten sonra 810 parselin tapusunun iptaliyle davalılar adına tesciline karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine hükmün Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 06.07.2006 gün ve 2006/6471 Esas, 2006/7989 Karar sayılı ilamı ile " ... Kısa kararda olmadığı halde gerekçeli kararın 1 nolu bendinde "..birleştirilerek tersimat hatasının giderilmesine, tapuya bu şekilde tesciline ... " denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişkiye düşülmüştür." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

    Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı-birleştirilen dosya davalı vekili temyiz etmiştir.
    1-Asıl dava bakımından;
    Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150.(1086 Sayılı HUMK 409) maddesi uyarınca, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.
    Taraflardan biri, işlemden kaldırılmış olan bir dosyayı (üç ay içinde) yenileyebilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay içinde yenileme talebinde bulunan taraftan, hiçbir harç alınmaz. Dava, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay geçtikten sonra (yani kalan iki aylık süre içinde) yenilenirse yeniden başvuru ve peşin harç alınır ..... Taraf, dosya işlemden kaldırıldıktan itibaren bir aylık süreyi geçirdikten sonra yenileme isteminde bulunduğu takdirde 492 sayılı Harçlar Kanununun 7. maddesi uyarınca yeniden harç ödemek zorundadır.
    Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay geçtikten sonra ve fakat üç ay içinde yenileme talebinde bulunulmuş, ancak harç yatırılmamış olması halinde; 492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesi uyarınca; yargı harçları ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, mahkemenin yenileme talebinde bulunana harç yatırması için uygun bir süre vermesi gerekir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.01.1985 gün ve 1984/5 Esas 1985/1 sayılı kararında da açıklandığı üzere; harcın ödenmesi talepte bulunanın tek başına yapacağı bir işlem olmayıp, yetkili görevlinin önüne gelen işlemi tamamlama görevinin sonucu, talepte bulunanla birlikte ortaklaşa yapılması gereken bir işlemdir (Hukuk Ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği madde 14, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliği madde 169/3-ğ). Talepte bulunanın harç yatırmak istediği halde görevlinin almadığını belgeleyip kanıtlaması olanaksız derecede güç olmasına karşılık, görevlinin ilgiliden bu harcı istediğini ve fakat ilgilinin yatırmadığını dilekçeye düşeceği bir yazıyla veya tutanak düzenleyerek kanıtlaması daha kolay ve hatta görevi gereğidir.
    Bu bağlamda uygulamada, taraflardan biri veya vekili hakim havalesini taşıyan yenileme dilekçesini mahkeme kalemine ibraz ettiğinde; Hukuk Ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 14. maddesinin emredici hükmü uyarınca, ilgili kalem personeli tarafından dava dosyası incelenmeli ve dosyanın işlemden kaldırma tarihinden bir ay geçtikten sonra yenilendiğinin belirlenmesi halinde, yenileyen tarafça yatırılması gereken harç miktarı hesaplanarak bu miktarı mahkeme veznesine yatırması için yazılan müzekkere yenileme talebinde bulunan tarafa verilmeli ve harcın yatırılması sağlanmalıdır. Açıklanan bu işlemler yönetmelik hükmüne aykırı olarak mahkeme kalemince yerine getirilmemiş ve yargılama sırasında harcın yatırılmadığı anlaşılmış ise, Mahkemece, Harçlar Kanununun 7. maddesinde belirtilen harcın verilecek uygun bir kesin süre içinde yatırılması için yenileyene muhtıra tebliğ edilmelidir. Mahkemece verilecek süre içinde ilgilinin yenileme harcını yatırması halinde davaya kaldığı yerden devam edilmeli, harcın yatırılmaması halinde ise 492 sayılı Harçlar Kanununun 30.maddesi ve HMK.nun 150/5.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir. Kalem personeli ve yargıcın; Harçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Hukuk Ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin emredici hükümlerinden kaynaklanan işlemleri yapmamaları nedeniyle harcın yatırılmaması sonucu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gibi ağır neticeye davacının (yenileyenin) katlanmasını istemenin adalet ve hukuka güven ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 344 maddesi(1086 Sayılı HUMK 426/D) de açıklanan yorum ve ilkeler doğrultusunda benzer düzenleme içermekte, eksik harç yatırılmasını temyiz edene yükletilecek bir kusur ve yanılgı olarak görmeyip bunu verilecek ek süre ile çözmektedir.
    Somut olay da açıklanan şekilde gelişmiş; 23.10.1996 tarihinde dosya işlemden kaldırılmış, davacının, dosyanın işlemden kaldırıldığı 23.10.1996 gününden itibaren bir ay içinde harçsız yenileme talebinde bulunması olanaklı iken, bu süreyi geçirdikten sonra, 11.12.1996 günü peşin harcı ödemeden davayı yenilemiş; mahkemece davacı vekiline 05.03.1997 gününde harcın yatırılması için 10 günlük süre verilmiş davacı vekili aynı gün harcı yatırmıştır. Bu durumda yenileme talebinde bulunan davacı vekilince mahkemece verilen süre içerisinde harcın tamamlanmış olması karşısında dava yenilenmiş sayılacağından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
    2-Birleştirilen dava bakımından;
    TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
    TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
    İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
    b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. İnşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açacaktır. (Objektif koşul)
    c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; 810 parsel sayılı taşınmazın 151 parsel sayılı taşınmazın ifrazından oluştuğu ancak tersimat hatası bulunduğu ileri sürülmektedir. Öncelikle tersimat hatası bulunup bulunmadığının araştırılması, ondan sonra davalılar-birleştirilen davacıların iyiniyetli olup olmadığı hususu üzerinde durularak yukarıda anlatılan ilkelere göre soruşturma ve inceleme yapılması gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Kabule göre de; Mahkemece yukarıda açıklanılan şartların oluştuğunun tespiti halinde karardan önce ödenmesi gereken bedel var ise depo kararı verilmesi gerekirken bedel depo edilmeden davanın kabulüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-birleştirilen dosya davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    29.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi