
Esas No: 2016/15585
Karar No: 2019/1971
Karar Tarihi: 05.03.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/15585 Esas 2019/1971 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacıya gönderilen ödeme emirlerinin, dava dışı Ltd. Şti."nin 1999/5, 2000/7 dönemlerine ait prim ve 2009/1 dönemlerine ait idari para cezası ve ferilerine ilişkin olduğu, ödeme emirlerinin davacıya tebliği üzerine davanın yasal süre içinde dava açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece zamanaşımı sürelerinin dolduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de mahkemenin kararı yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Somut olayda ise, 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan tebligatın ödeme emri niteliğinde olmayıp, borç bildirim yazısından ibaret bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesi gerekmekte olup 1999/5 ve 2000/7 dönemlerine ait ödeme emirlerine ilişkin borcun zamanaşımına uğraması nedeniyle davacının sorumluluğu bulunmamaktadır. Davaya konu ödeme emirlerinden 2009/1 dönemine ait ödeme emrinin ise idari para cezasına ilişkin olduğu anlaşılmakla; bu ödeme emri bakımından davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 140. maddesi olup gerek anılan maddede, gerekse 5510 sayılı Kanun"un 102. maddesinde, işverenin kanunla düzenlenen yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari para cezası ile sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Ancak, idari para cezası, neticede bir cezai yaptırım olup, cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen idari para cezasından, davacı şirket ortağının şahsen sorumlu tutulamayacağı belirgindir. Dosya kapsamında davacıya yönelik düzenlenen idari para cezası kararının bulunmadığının anlaşılması karşısında cezaların şahsiliği ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerine göre, asıl borçlu şirket hakkında düzenlenen idari para cezasından davacının şahsen sorumlu olmayacağı gözetilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile zamanaşımı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki; bu hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesindeki düzenleme gereği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : 1- Hüküm fıkrasının 1. bendinin silinerek yerine “Davanın kabulü ile davacının, 2015-10802, 2015-10803, 2015-10804 sayılı ödeme emirleri nedeniyle borçlu olmadığının tespitine" ibarelerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.