13. Hukuk Dairesi 2016/25473 E. , 2020/355 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davalı ve davacı taraftan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde karar verildiğinden sonra, bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı-karşı davalı, gayrimenkul alım satım işiyle uğraşan davalı ile harici olarak 18.10.2014 tarihinde adi yazılı gayrimenkul satış ve aracılık sözleşmesi yaptıklarını, sözleşme bedelini tamamen ödediği halde davalı tarafından sözleşmede ifa zamanı olarak anılan 30.06.2015 tarihinde gerekli tapu işlemleri ile taşınmazın devrinin gerçekleştirilmediğini, davalı aleyhine 05.08.2015 tarihinde Büyükçekmece 1. İcra Dairesi"nin 2015/9540 E. numaralı dosya kapsamında icra takibi başlatıldığını ancak davalının takibe itiraz ettiğini, her şeyden önce kanunen resmi şekilde yapılması gereken sözleşmenin adi şekilde yapılmış olması nedeniyle geçerli olmadığını beyan ederek; itirazın iptali davasının kabulü ile; sebepsiz zenginleşme ile tahsil edilen bedellerle birlikte sözleşme geçersiz olduğu için uğramış olduğu zararların toplam miktarı olan faize ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 789.778,19 TL"nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 10.06.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle; itirazın iptali davasının kabulü ile Büyükçekmece 1. İcra Dairesi"nin 2015/9540 E. dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, böylece, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep ettiği 789.778,19 TL"nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine, ayrıca davalı aleyhine %20"den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı, somut olayda davacı ile olan ilişkisinin ticari ve mesleki amaçla olmadığını, yüklenici ya da arsa sahibi olmadığı gibi gayrimenkul alım-satım işiyle de iştigal etmediğini, tarafların emlakçı vasıtasıyla tanıştığını, buna ilişkin aracılık sözleşmesinin de ekte olduğunu, dolayısıyla işlemin bir tüketici işlemi olmayıp mahkemenin davada görevli olmadığını, davacının ifa zamanının 30.6.2015 olduğu ve bu tarihte devir yapılmadığı gerekçesiyle 27.7.2015 tarihinde gönderdiği ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğini, ancak sözleşmenin 4.8. maddesi uyarınca sözleşmedeki son ödeme tarihinin 30.6.2015 olduğunu, şu halde ifa zamanının 30.6.2015 değil 31.7.2015 olduğunu, nitekim gayrimenkul satış ve aracılık sözleşmesinde de satış işleminin en geç 31.7.2015 tarihine kadar gerçekleşeceğinin belirtildiğini, davacının henüz ifa süresi dolmadan sözleşmeyi feshettiğini, sözleşmenin 5.2. maddesi gereği sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle anahtarın muhataba teslim edildiğini, davacının malik sıfatıyla taşınmazı kullanmaya başladığını, davacının sözleşmeyi feshetmesine rağmen konutu işgal etmeye devam ettiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL ecrimisilin 31.7.2015 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini ve davacının davasının reddine ve kötü niyetli davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalının Büyükçekmece 1.İcra Dairesinin 2015/9540 sayılı takibe yaptığı itirazın kısmen iptaline, takibin 771.080,26 TL asıl alacak üzerinden devamına, karşı davanın kısmen kabulüne ve 7.347,00 TL"nin talep ve dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davacı ve karşı davalıdan alınarak, davalı ve karşı davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebin reddine, davalı ve karşı davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, davacı ve karşı davalının ıslah dilekçesinde belirttiği fazlaya yönelik talep ve haklarının saklı tutulmasına, karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmazın satımı konusunda ilk olarak 12.07.2011 tarihinde dava dışı Akkoza Adi Ortaklığı ile davalı-karşı davacı ... arasında adi yazılı ""Kozaşehir Akkoza Konut Satış Sözleşmesi"" imzalandığı, bu sözleşmeyle davalı-karşı davacıya satımı kararlaştırılan taşınmazın sonrasında davacı-karşı davalı Waleed Abdallah M. Alhamad ile davalı-karşı davacı ... arasında imzalanan dava konusu 18.10.2014 tarihli satış vaadi ve inşaat sözleşmesi ile davacı-karşı davalıya satışının kararlaştırıldığı, bu durumda davalı-karşı davacının 6502 Sayılı Yasa"nın aradığı şekilde satıcı sıfatına sahip olmadığı ve 6502 Sayılı Yasa kapsamında mesleki ve ticari faaliyette bulunmadığı, müteahhitle imzaladığı sözleşme karşılığı satın aldığı taşınmazı 3. kişiye devreden kişi olduğu, taraflar arasında 6502 sayılı Yasa kapsamında kalan bir ilişkinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığına göre, davaya bakma hususunda Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup resen değerlendirilir. Bu durumda mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 13.168,13 TL. harcın davalı-karşı davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.