13. Hukuk Dairesi 2016/19428 E. , 2017/2959 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı kurum asıl dava ve birleşen davalarda, davalı şirket ile imzalanan hizmet alımları sözleşmesi kapsamında güvenlik işlerinin davalı tarafından yapıldığını, davalı şirkette güvenlik görevlisi olarak çalışan işçi tarafından işçilik alacağının tahsili amacıyla açılan dava sonucunda başlatılan icra takibi üzerine icra dosyasına idarece ödeme yapıldığını, taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre ödenen alacaklardan davalı şirketin sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalının icra takibine vaki haksız itirazının iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece asıl dava ile birleşen 2014/260 Esas sayılı davanın kısmen kabulüne, diğer birleşen davaların ise kabulüne, her bir dava yönünden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı hizmet ihalesinin davalı tarafça üstlenildiğini, aralarında yapılan sözleşmeye göre; işçilik alacaklarından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, dava dışı işçinin işçilik tazminatlarının tahsili için açtığı dava sonunda hesaplanan tazminatın eldeki davanın tarafı olan davacı ve davalıdan tahsiline karar verildiği ve icra takibi sonunda da, davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Bu cümleden olarak, davacı ile davalı arasında düzenlenen sözleşmenin 23. maddesinde; yüklenicinin çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının ilgili mevzuatın emredici hükümleri ile genel şartnamenin 6. bölümünde düzenlenmiş olduğu yüklenicinin bunlara aynen uymakla yükümlü olduğu belirtilmiş ise de, Genel Şartnamenin 6.bölümünde dava konusu ile ilgili bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin 7. maddesinde; yüklenicinin sözleşme ile ilgili işçilik haklarından ve işçi ile arasındaki ihtilaflardan kendisinin sorumlu olacağı açıkça belirtilmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; bahse konu madde incelendiğinde; bu maddenin işçinin işten çıkartılması halinde ödenecek olan ihbar ve kıdem tazminatı ile daha önce hak ettiği yıllık izin ücretlerinin davalı yüklenici tarafından ödeneceğine ilişkin bir düzenleme içermediği, dava konusu ile ilgisinin bulunmadığı görülmüştür. Sözleşmelerin diğer hükümleri incelendiğinde de, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde, işçilerin iş akitlerinden doğacak tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir. O halde mahkemece, iş mahkemesi ilamları ile hükmedilen kıdem tazminatı talebi yönünden her alt işverenin yanında çalışılan süre ile orantılı olarak sorumlu oldukları ve bu sorumluluğunda davacı ile yarı yarıya paylaşılması gerektiği, ihbar tazminatı yönünden ise hükmedilen bedelin tamamından davalı son işverenin sorumlu olduğu, hükmedilen diğer kalemler yönünden ise davacı ile davalının yarı yarıya sorumlu oldukları göz önünde bulundurularak bu ilkeler doğrultusunda gerekirse taraf ve yargı denetimine açık alanında uzman yeni bir bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- Kabule göre de; İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacaklar değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, asıl ve birleşen davalarda yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1. bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.