Abaküs Yazılım
7. Daire
Esas No: 2022/97
Karar No: 2022/1903
Karar Tarihi: 21.04.2022

Danıştay 7. Daire 2022/97 Esas 2022/1903 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 7. Daire Başkanlığı         2022/97 E.  ,  2022/1903 K.

    "İçtihat Metni"


    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    YEDİNCİ DAİRE
    Esas No : 2022/97
    Karar No : 2022/1903

    DAVACI : ... Plastik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
    VEKİLİ : Av. ...

    DAVALILAR :1- ...
    VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ... - Aynı adreste

    2- ... Bakanlığı
    VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ...

    DAVANIN KONUSU : 04/12/2012 tarih ve 28487 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/10/2012 tarih ve 2012/3903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 2. maddesinin ve Kararın yürürlük tarihi öncesi davacı adına düzenlenen yurt içi satış ve teslim belgelerinin bu düzenlemeden istisna tutulması yönünde düzenleme yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istenilmektedir.

    DAVACININ İDDİALARI : Şartlı muafiyet sisteminin hammadde ithalatı yapan firmalara sağladığı vergi muafiyetinin maliyetleri düşürdüğü, satış fiyatlarının da bu durum gözetilerek belirlendiği, firmaların başvurusu üzerine davalı Bakanlık tarafından D3 kodlu olarak düzenlenen, 12 ilâ 36 ay ithalat süresi olan dahilde işleme izin belgeleri/yurt içi satış ve teslim belgeleri kapsamında belgede kabul edilen miktarda hammadde ithalatını belirtilen süre boyunca vergi muafiyeti ile gerçekleştirme imkanının olduğu, dava konusu düzenlemeyle muafiyet kaldırıldığından, davalı idare nezdinde kayıtlı, geçmiş tarihli olup ithalat izin süresi henüz bitmemiş 8 adet yurt içi satış ve teslim belgesiyle (D3) kendilerini bağladıkları miktarlar yönünden maliyetlerin artırılmış olduğu, söz konusu belgeler kapsamında ithal edilen Çin Halk Cumhuriyeti menşeli "cam elyaf" isimli eşya, 2011/1 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ uyarınca CIF kıymetin %20,20'si ile %23,75'i oranında dampinge karşı vergiye tabi olup, şartlı muafiyet sistemine göre bu vergilerin belli bir miktarı teminata bağlanmakta iken, dava konusu düzenleme nedeniyle 4.000.000 Dolar tutarında dampinge karşı vergiyi ödemek durumunda kalacakları, davaya konu düzenleme yayımı tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu tarihten önce adlarına düzenlenmiş D3 belgeleri kapsamında ileriye yönelik vergiden muaf olarak ithalat yapma haklarının devam ettiğinin kabulü gerektiği, aksi takdirde, ithalat hakkı dava konusu işlemden önce başlamış D3 belgeleri yönünden kazanılmış haklarının hukuka aykırı olarak engelleneceğinin açık olduğu, kazanılmış hakkı koruyucu düzenleme yapılmamasının eksik düzenleme niteliğinde olduğu ve mevzuat değişikliğinin geçmişe yönelik uygulanmasına yol açtığı, bu nedenle dava konusu işlemlerin iptali gerektiği ileri sürülmektedir.

    DAVALILARIN SAVUNMALARI: Ekonomi Bakanlığına yapılan başvurularla, D3 kodlu belge sahibi firmaların, şartlı muafiyet sistemi gereği ticaret politikası önlemlerine tabi olmadan vergilerden muaf olarak ithal ettiği hammaddeden elde ederek ihracat sayılan satış ve teslimlere konu ettiği mamullerin iç piyasa satışlarının 2011/1 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ ile Çin Halk Cumhuriyeti menşeli "cam elyafı takviye malzemeleri"ne yönelik dampinge karşı alınan önlemi etkisiz hale getirdiği ileri sürülerek konunun incelenmesinin talep edilmesi üzerine; 29/06/2010 tarih ve 27626 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan Dahilde İşleme Rejimi Değerlendirme Kurulunca, yerli üreticilerin haksız ithalattan korunması amacıyla alınan önlemlerin etkinliğinin artırılması amacı doğrultusunda, yurt içine satılan ancak ihracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan ithali geçici veya kati dampinge karşı vergiye veya sübvansiyon vergisine tabi eşyanın ithalatında, bu vergilerin tahsil edilmesi hususunda gerekli düzenlemelerin yapılmasına oybirliğiyle karar verildiği, dava konusu işlemlerin de bu doğrultuda Ekonomi Bakanlığının talebi üzerine tesis edildiği; ayrıca dava konusu Bakanlar Kurulu Kararına istinaden 2005/2 sayılı İhracat Sayılan Satış ve Teslimler Hakkında Tebliğ'de değişiklik yapan 2013/2 sayılı Tebliğ'in yürürlüğe konulduğu, D1 kodlu belgeler kapsamında geçici olarak ithal edilen ürünün ihraç edilmesi zorunluluğu bulunmakla birlikte, D3 kodlu belgeler kapsamında ithal edilen girdiden elde edilen ürünün yurt içine satılması ve bu işlemin ihracat sayılması söz konusu olduğundan, bu durum göz önünde bulundurularak dampinge karşı önlemin D3 kodlu belgelere de uygulanmasının sağlandığı, dampinge karşı önlemlerin, derhal uygulanmamasının yerli üreticiler aleyhine oluşan haksız rekabetin bertaraf edilmesi amacıyla bağdaşmayacağı, ayrıca firmalar arasında eşitsizlik yaratacağından davaya konu düzenlemenin yayımı tarihinde yürürlüğe girecek şekilde uygulandığı, düzenlemenin ithalatı gerçekleşmemiş tüm ürünleri etkileyecek olması nedeniyle de yayımı tarihinde yürürlüğe girmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, daha önce alınan D3 kodlu belgeler kapsamında yapılan ithalatın düzenlemeden muaf tutulmasının dampinge karşı önlemi etkisiz hale getireceği, şirketlerin yerli ürünler kullanmasına veya damping uygulanmayan ülkelerden ithalat yapmasına hiçbir engel olmadığından muafiyet düzenlemesine gerek görülmediği, bu anlamda eksik düzenleme bulunmadığı, işlemlerin hukuka uygun olduğu, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NIN DÜŞÜNCESİ : Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 2. maddesinin yayımı tarihinde yürürlüğe girmesinin ve yürürlük tarihinden önce düzenlenen belgeler yönünden istisna hükmüne yer verilmemesinin kazanılmış hakkın ihlali sonucunu doğurmayacağı, davaya konu düzenlemenin anılan maddesinin dayanağı kanunlara, kanun hükmünde kararnameye ve üst hukuk normlarına herhangi bir aykırılık taşımadığı; bu yönde düzenleme yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü işleminde de hukuka aykırılık bulunmadığından davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

    DANIŞTAY SAVCISI ...'İN DÜŞÜNCESİ : Dava; plastik boru ve profil üretimiyle uğraşan davacı şirket tarafından ithalatı başlatılmış işlemlerin ve 04/12/2012 tarih ve 28487 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın yayımı tarihinden önce düzenlenen yurt içi satış ve teslim belgelerinin 2005/8391 sayılı Karar'ın 2. maddesine eklenen fıkradan istisna tutulmaları yönünde düzenlemeye gidilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğünün 14/05/2013 tarih ve 120003892 sayılı işlemi ile 04/12/2012 tarih ve 28487 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2012/3903 sayılı Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 2. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
    2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, dış ticaretin, ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla, ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlüler dışında ek mali yükümlülükler konulmasının ve kaldırılmasının, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesinin ve oluşan fonların kullanılmasının bu kanun hükümlerine göre yürütüleceği, 2. maddesinde de, Bakanlar Kurulunun bu kanun kapsamındaki konularda düzenlemeler yapmaya yetkili olduğu; hükümlerine yer verilmiş; 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 108. maddesinde; dahilde işleme rejiminin; ihracı taahhüt edilen ürünlerin üretiminde kullanılacak serbest dolaşımda olmayan eşyanın, vergileri teminata bağlanmak suretiyle geçici ithaline izin verilmesi, ihraç koşulunun gerçekleşmesini müteakip, teminatın iadesi şeklindeki “şartlı muafiyet sistemi”; serbest dolaşımda bulunan eşyanın işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden ihraç edilmesi halinde, bu eşyanın serbest dolaşıma girişi esnasında tahsil edilmiş olan ithalat vergilerinin geri verilmesi şeklindeki “geri ödeme sistemi” olmak üzere iki farklı şekilde işleyen, ekonomik etkili bir şartlı muafiyet düzenlemesi olduğu belirtilmiştir. Kanun'un 80. maddesinde ise, dahilde işleme rejiminin uygulamasına dair usul ve esasların Bakanlar Kurulunca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
    Öte yandan; dünya piyasa fiyatlarından hammadde temin etmek suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek amacıyla, 27/06/1963 tarih ve 261 sayılı Kanun'un değişik 1., 28/07/1967 tarih ve 933 sayılı Kanun'un 3/C, 20/02/1930 tarih ve 1567 sayılı Kanun'un değişik 1., 14/05/1964 tarih ve 474 sayılı Kanun'un değişik 2., 27/10/1999 tarih ve 4458 sayılı Kanun'un 80, 111, 115 ve 121. maddeleri ile 02/02/1984 tarih ve 2976 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak hazırlanan Dahilde İşleme Rejimi Kararı 27/01/2005 tarih ve 25709 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu karar; elde edilmesinde ithal girdi kullanılan işlem görmüş ürünün ihracı ile ihracat sayılan satış ve teslimlerin belirlenmesi, yönlendirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin tedbirlerin düzenlenmesi ve yürütülmesi ile ilgili usul ve esasları kapsar. Bakanlar Kurulu Kararının "Şartlı Muafiyet Sistemi" başlıklı 5. maddesinde, şartlı muafiyet sisteminin; dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde kullanılan ve serbest dolaşımda bulunmayan hammadde, yardımcı madde, yarı mamul, mamul ile değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinin, Türkiye Gümrük Bölgesinde (serbest bölgeler hariç) yerleşik firmalarca, ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, vergisi teminata bağlanmak suretiyle ithal edilmesi ve ihracat taahhüdünün gerçekleşmesini müteakip, alınan teminatın iade edilmesi gerektiği, belirtilmiş; "Teminat ve İndirimli Teminat Uygulaması" başlıklı 6. maddesinde de, A, B ve C sınıfı onaylanmış kişi statü belgesi sahibi firmaların; onaylanmış kişi statü belgesi sahibi olmayan dış ticaret sermaye şirketleri ile sektörel dış ticaret şirketlerinin; imalatçı-ihracatçıların; son üç takvim yılı itibarıyla ihracatı her bir yıl için 5 (beş) Milyon ABD Dolarını geçen veya son beş takvim yılı itibarıyla ihracatı her bir yıl için 1 (bir) Milyon ABD Dolarını geçen ihracatçıların, dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamında yapacakları ithalatta, teminat olarak yatırmaları gereken vergi oranları sayılmış olup; 22/10/2012 tarih ve 2012/3903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, “İhracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan ithali geçici veya kati anti-damping vergisi veya sübvansiyon vergisine tabi eşyanın ithalatında, geçici veya kati anti-damping vergisi veya sübvansiyon vergisi tahsil edilir.” hükmü eklenerek, bu tür eşyaların ithalinde %10 şartlı muafiyet uygulanan dampinge karşı verginin tahsili kararlaştırılmıştır.
    02/12/2011 tarih ve 2011/D3-06958 sayılı Dahilde İşleme İzin Belgesi sahibi olan davacı şirket tarafından; Çin Halk Cumhuriyeti menşeli 7019.12.00.00.00 tarife ve istatistik pozisyonunda beyan edilen "cam elyafı" isimli eşyanın ithali sırasında 2011/1 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ kapsamında dampinge karşı vergi tahsil edilmesinin firmalarını mali açıdan zorladığı; 2012/3903 sayılı Kararın yayımından önce başlayan ithalatlara uygulanmasının hukuka aykırı olduğu, dava konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce düzenlenen sözleşmeler ve D3 kodlu dahilde işleme izin belgesi ile yapılan ithalatlara uygulanması halinde kazanılmış haklardan yararlanılamayacağı, eksik düzenleme yapıldığı iddialarıyla, 2012/3903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2. maddesinin iptali istenilmektedir.
    Bilindiği gibi; Bakanlar Kurulunun kararları, birer idari işlemdir ve idari davaya konu edilmeleri halinde, her idari işlem gibi, yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden, İdari Yargının, hukuka uygunluk denetimine tabidir.
    Yukarıda yer verilen düzenlenmelerden de görüldüğü üzere, elde edilmesinde ithal girdi kullanılan işlem görmüş ürünün ihracı ile ihracat sayılan satış ve teslimlerin belirlenmesi, yönlendirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin tedbirlerin düzenlenmesi ve yürütülmesi konusunda görevli ve yetkili kılınan Bakanlar Kurulu tarafından kendisine tanınan yetkiye dayanılarak, 22/10/2012 tarih ve 2012/3903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar ile, ithale konu malın yerli üretim dalında somut ve tespit edilebilir zarara sebep olduğunun veya olacağının belirlenmesi halinde, haksız rekabete karşı bir üretim dalının korunması ve/veya ithal ülkesinin sanayisinin bozulmasının önlenmesi amacıyla getirilen dampinge karşı verginin, tahsil edilmesinin öngörüldüğü, düzenlemenin iptali istenilen 2. maddesinin, kamu yararı gözönüne alınarak yasa ile verilen takdir yetkisi çerçevesinde yapılan bir düzenleme olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu itibarla, düzenlemenin dava konusu edilen kısmında, gerek Anayasada yer alan ekonomik ilkelere, gerekse, yetki veren Kanun hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
    Öte yandan; yerli üretim yapan firmaların başvurusu üzerine, başlatılan damping soruşturması sonucunda dampingin yerli üretim dalına zarar verdiğinin tespiti üzerine alınan kesin önlemlerin etkili olabilmesi; ayrıca davacı şirketin yerli ürünler kullanmasının veya damping uygulanmayan ülkelerden ithalat yapmasının her zaman mümkün olması karşısında; Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Kararın yayımı tarihinden önce düzenlenen yurt içi satış ve teslim belgelerinin 2005/8391 sayılı Kararın 2. maddesine eklenen fıkradan istisna tutulmaları yönünde düzenlemeye gidilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü işleminin iptali isteminde de yasal isabet görülmemiştir.
    Davacı tarafından ileri sürülen diğer iddialarda da yasal isabet görülmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
    04/12/2012 tarih ve 28487 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/10/2012 tarih ve 2012/3903 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki "Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar"ın 2. maddesi ile 17/01/2005 tarih ve 2005/8391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Dahilde İşleme Rejimi Kararı'nın 6. maddesine, “İhracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan ithali geçici veya kati anti-damping vergisi veya sübvansiyon vergisine tabi eşyanın ithalatında, geçici veya kati anti-damping vergisi veya sübvansiyon vergisi tahsil edilir.” fıkrası eklenmiş; davacı şirket tarafından, Kararın yürürlük tarihi öncesinde adına düzenlenen yurt içi satış ve teslim belgelerinin (D3 kodlu dahilde işleme izin belgeleri) söz konusu düzenlemeden istisna tutulması yönünde düzenleme yapılması istemiyle idareye yapılan başvurunun reddi üzerine eksik düzenleme yapılmasının hukuka aykırı olduğundan bahisle söz konusu düzenleyici ve bireysel işlemlerin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 01/04/2021 tarih ve E:2020/2025, K:2021/683 sayılı kararı ile uyuşmazlığın esası hakkında verilen Danıştay Onuncu Dairesi kararının görev yönünden bozulması üzerine dava dosyası Dairemize gönderilmiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    İLGİLİ MEVZUAT:
    Dava konusu düzenleyici işlemin yürürlüğe konulduğu tarihte yürürlükte bulunan haliyle Anayasa'nın 167. maddesinde, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı, piyasalarda fiilî veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceği; dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebileceği hükmü yer almaktadır.
    2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde; dış ticaretin, ülke ekonomisinin yararına düzenlenmesini sağlamak amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler konulması ve kaldırılmasının, bu yükümlülüklere ilişkin esasların tespit edilmesi ve oluşan fonların kullanılmasının bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği; 2. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan halinde, bu Kanun kapsamındaki konularda düzenleme yapmaya Bakanlar Kurulu'nun yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
    Dava konusu düzenleyici işlemin yürürlüğe konulduğu tarihte yürürlükte bulunan haliyle 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun'un "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde, anılan Kanun'un, ithalatta haksız rekabet hallerinde dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olduğu zarara karşı bir üretim dalının korunması amacıyla yapılacak işlemlere, alınacak önlemlere, gerekli ilke ve uygulama kararlarını verecek bir Kurul (İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu) oluşturulmasına ve bunun görevlerine ilişkin usul ve esasları kapsadığı; "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde, "damping"in, bir malın Türkiye'ye ihraç fiyatının, benzer malın normal değerinin altında olmasını; "Bakanlık"ın, İthalat Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığı (Ekonomi Bakanlığı) ifade ettiği; 7. maddesinde, dampinge konu malın ithalinde dampinge karşı vergi alınacağı, 13.maddesinde de, yürürlüğe konulan dampinge karşı verginin veya telafi edici verginin geçerlilik süresinin, uygulanmasının, askıya alınmasının, gözden geçirilmesi ve iadesi ile yürürlükte bulunan önlemlerin etkisiz kılınması halinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasların Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edileceği kurala bağlanmıştır.
    Anılan Kanun'un 15. maddesinde ise; gümrük mevzuatının; gümrük vergisinin tesciline, tahakkukuna, tahsiline, geri verilmesine, takibine ve teminata bağlanmasına ilişkin anılan Kanun'a aykırı olmayan usul ve şekle müteallik hükümlerinin, dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin tescili, tahakkuku, tahsili, geri verilmesi, takibi ve teminata bağlanması işlemlerinde de uygulanacağı; atıfta bulunulan 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun, 3. maddesinin 8. fıkrasında, "gümrük vergileri" deyiminin, ilgili mevzuat uyarınca eşyaya uygulanan ithalat vergilerinin ya da ihracat vergilerinin tümünü; 9. fıkrasında, "ithalat vergileri" deyiminin, eşyanın ithalinde ödenecek gümrük vergisi ile diğer eş etkili vergiler ve mali yükleri ifade ettiği açıklandığından; dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat işlemleri üzerine konulan dampinge karşı verginin, esasen Anayasa'da ifade edildiği haliyle Bakanlar Kurulu kararıyla alınan bir ek mali yükümlülük olduğu ve "ithalat vergisi" olarak kabulünün yalnızca 4458 sayılı Kanun'un usul ve şekle müteallik hükümlerinin uygulanması bakımından mümkün olabileceği anlaşılmaktadır.
    4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 108. maddesinde; serbest dolaşımda olmayan eşyanın, işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden yeniden ihraç edilmesi amacıyla, gümrük vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın ve vergileri teminata bağlanmak suretiyle, dahilde işleme rejimi kapsamında geçici olarak ithal edilebileceği; eşyanın işlem görmüş ürünler şeklinde ihracı halinde, teminatın iade olunacağı; eşyanın bu şekilde dahilde işleme rejiminden yararlanmasına, şartlı muafiyet sistemi denildiği hükmüne yer verilmiş; 80. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan halinde ise, dahilde işleme rejimiyle ilgili usul ve esasların Bakanlar Kurulunca belirleneceği belirtilmiştir.
    Bu çerçevede, dünya piyasa fiyatlarından hammadde temin etmek suretiyle ihracatı artırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak, ihraç pazarlarını geliştirmek ve ihraç ürünlerini çeşitlendirmek amacıyla, 27/06/1963 tarih ve 261 sayılı İhracatı Geliştirmek Amacı ile Vergilerle İlgili Olarak Hükümetçe Alınacak Tedbirlere Dair Kanun'un 1., 28/07/1967 tarih ve 933 sayılı Kanun'un 3/C, 20/02/1930 tarih ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 1., 14/05/1964 tarihli ve 474 sayılı Kanun'un 2., 4458 sayılı Kanun'un 80, 111, 115 ve 121. maddeleri ile 2976 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak hazırlanan 17/01/2005 tarih ve 2005/8391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Dahilde İşleme Rejimi Kararı 27/01/2005 tarih ve 25709 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Kararın kapsamı; "elde edilmesinde ithal girdi kullanılan işlem görmüş ürünün ihracı ile ihracat sayılan satış ve teslimlerin belirlenmesi, yönlendirilmesi ve geliştirilmesine ilişkin tedbirlerin düzenlenmesi ve yürütülmesi ile ilgili usul ve esaslar" olarak belirlenmiştir.
    2005/8391 sayılı Dahilde İşleme Rejimi Kararı'nın "Şartlı muafiyet sistemi" başlıklı 5. maddesinde, bu sistem; "dahilde işleme izin belgesi/dahilde işleme izni kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde kullanılan ve serbest dolaşımda bulunmayan hammadde, yardımcı madde, yarı mamul, mamul ile değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinin, Türkiye Gümrük Bölgesinde (serbest bölgeler hariç) yerleşik firmalarca, ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın, vergisi teminata bağlanmak suretiyle ithal edilmesi ve ihracat taahhüdünün gerçekleşmesini müteakip, alınan teminatın iade edilmesi" olarak tanımlanmış; "Teminat ve indirimli teminat uygulaması" başlıklı 6. maddesinde, şartlı muafiyet sistemi kapsamında yapılacak ithalattan doğan verginin hangi durumda ne kadarlık bir kısmının teminat olarak yatırılması halinde gümrük idaresince ithalatın gerçekleştirilmesine izin verileceği; "Müracaatların değerlendirilmesi ve belge/izin düzenlenmesi" başlıklı 9. maddesinde de, dahilde işleme izin belgesine/dahilde işleme iznine ilişkin müracaatın, Türkiye Gümrük Bölgesindeki (serbest bölgeler hariç) üreticilerin temel ekonomik çıkarları ile Türk malı imajının olumsuz etkilenmemesi gibi maddede sayılan kriterler çerçevesinde değerlendirileceği belirtilmiştir.
    Dahilde İşleme Rejimi Kararı'nın 26. maddesine dayanılarak yürürlüğe konulan 2005/2 sayılı İhracat Sayılan Satış ve Teslimler Hakkında Tebliğ'de, iç piyasada satışı ihracat sayılan ve ithalatta gümrük muafiyetinden yararlandırılan satış ve teslimler, "ihracat sayılan satış ve teslimler" olarak tanımlanmıştır.

    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Yukarıda yer verilen düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, dahilde işleme rejiminde, Türkiye gümrük sınırları içerisinde işlenerek veya başka eşyanın üretiminde kullanılarak Türkiye Gümrük Bölgesinden, işlem görmüş ürünler şeklinde ihraç edilmek kaydıyla, geçici olarak ithal edilmekte, işin özelliği gereği, belli bir süre sonra yurt dışına çıkarılacak olması sebebiyle de, eşya için tahakkuk ettirilen vergiler tamamen veya ilgili düzenlemeler uyarınca kısmen teminata bağlanmakta, ihracatın gümrük mevzuatında öngörülen şekil ve şartlara uygun olarak gerçekleştirilmesi, diğer bir deyişle taahhüt hesabının aranılan koşullarla kapatılmasının ardından, alınmış olan teminatlar ilgilisine iade edilmektedir. Yani; bu rejim eşya geçici olarak ithal edilse de, başlangıçta kat'i olarak tahakkuk ettirilen vergi ve resimlerin teminata bağlanması suretiyle tahsilatının ertelenmesini; taahhüdün gerçekleştirilmesini müteakip de teminatın iadesini öngören bir rejimdir.
    Bununla birlikte, dahilde işleme rejiminde, gümrük vergileri ve ticaret politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın geçici olarak ithal edilen serbest dolaşımda olmayan eşyanın, işlem görmüş ürünlerin imalinde kullanıldıktan sonra ihracının sadece Türkiye Gümrük Bölgesi dışına yapılmış olma şartı bulunmamaktadır. Dahilde İşleme Rejimi Kararına dayanılarak yürürlüğe konulan 2005/2 sayılı Tebliğ ile, iç piyasada yapılan belirli satışlar ihracat sayılmış ve bu uygulamanın usul ve esasları belirlenmiştir. Rejimin bu haliyle uygulanmasında, yükümlüsü adına düzenlenen dahilde işleme izin belgesi D1 kodu yerine D3 kodlu olmakta ve gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edilen eşyanın işlem görmüş ürün olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışına ihracı yerine yurt içine satışı veya teslimiyle öngörülen taahhüt yerine getirilmiş olmaktadır.
    Nitekim, uyuşmazlığın kaynağını da, rejimin bahsedilen uygulamasındaki yurt içine satış veya teslimin ihracat sayılması hali oluşturmaktadır. İthalinde ticaret politikası önlemi olarak dampinge karşı vergi tahsil edilmesi öngörülen eşyanın, şartlı muafiyet sistemi kapsamında, D3 kodlu dahilde işleme izin belgesi ile vergileri teminata bağlanmakta ve işlem görmüş ürün olarak yurt içine satışla taahhüt hesabı kapatılarak teminatı çözülmektedir. Bu durum, ilk bakışta rejimin işleyişine uygun görünse de, gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edilen eşyanın işlem görmüş ürün olarak yurt içine satışı, ticaret politikası önlemlerini etkisiz kılarak belge sahibi firmalar lehine maliyet avantajı oluşturmakta, diğer yandan da yerli üreticiler aleyhine haksız rekabete neden olmaktadır. Bu çerçevede, yerli üreticilerin başvuruları üzerine Dahilde İşleme Rejimi Değerlendirme Kurulunca alınan tavsiye kararı göz önünde bulundurularak, dava konusu Kararın 2. maddesi ile, ihracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan ithali geçici veya kati dampinge karşı vergiye veya sübvansiyon vergisine tabi eşyanın ithalatında, bu vergilerin tahsil edileceği kuralı getirilmiş, böylelikle ihracat sayılan satış ve teslimlere konu mamullerin üretiminde kullanılan ithali geçici veya kati dampinge karşı vergiye veya sübvansiyon vergisine tabi eşya şartlı muafiyet sistemi kapsamı dışında bırakılmıştır.
    Anayasa Mahkemesinin 16/11/2017 tarih ve E:2016/195, K:2017/158 sayılı kararında, hukuki güvenlik ilkesi, kazanılmış hak ve haklı beklenti kavramları açıklanmıştır. Buna göre, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bu hakkın, yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekmektedir. Hukuk devletinin önemli bir unsuru olarak hukuki güvenlik ilkesi ise, sadece bireylerin devlet faaliyetlerine duyduğu güveni değil, aynı zamanda yürürlükteki mevzuatın süreceğine duyulan güveni de içermektedir. Bu nedenle, hukuki güvenlik ilkesi, yürürlükte bulunan hukuk kurallarına uygun olarak teessüs etmiş kazanılmış hakları korumanın yanında, kazanılmış hakka dönüşmemiş beklentileri de belli ölçüde korumaktadır. Kazanılmış hakka dönüşmemiş beklentiler, doktrinde haklı beklenti kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır. Kanunların uzun süreli uygulanmasına güvenerek hayatını yönlendiren, hukuki iş ve işlemlere girişen bireyin bu kanunların uygulanacağı yolunda oluşan beklentisinin mümkün olduğunca korunması gerekmektedir. Ancak hukuki güvenlik ilkesi, her türlü beklentinin korunmasını zorunlu kılmaz. Aksi takdirde kanun koyucunun hukuk düzeninde değişiklik yapması olanaksız hâle gelir. Zira her hukuk kuralının yürürlüğe girdiği andan itibaren bireylerde az veya çok bir beklenti yaratması ve değişmesi durumunda da beklentilerin boşa çıkması ve bireylerin az veya çok hayal kırıklığı yaşaması işin doğası gereğidir. Bu nedenle, her türlü beklentinin hukuki güvenlik ilkesi kapsamında koruma görmesi düşünülemez. Korunmaya değer beklenti, belli bir yoğunluğa ulaşan, diğer bir ifadeyle meşru (haklı) hâle gelen beklentilerdir. Bu durumda bir beklentinin ne zaman haklı beklenti seviyesine ulaşacağı sorunu ortaya çıkmaktadır.
    Anayasa Mahkemesinin 04/05/2017 tarih ve E:2015/41, K:2017/98 sayılı kararında haklı beklenti ve haklı beklentinin şartları ele alınmıştır. Buna göre haklı beklenti, bireyin kendisine güvenerek hareket ettiği lehine olan bir kanunda öngörülemez bir değişiklik yapılması ve bu öngörülemez değişikliğin herkes yönünden objektif olarak beklenebilecek bir beklentiyi sonuçsuz bırakması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gündeme gelmektedir. Ancak, bir beklentinin hukuken korunabilmesi için anılan koşulların gerçekleşmesi yeterli olmayıp, bu beklentinin ihlalini gerektiren bir kamu yararının da bulunmaması gerekmektedir. Bu yönüyle anayasa yargısında kişi yararıyla kamu yararının karşı karşıya geldiği durumlarda ancak önemli bir kamu yararının bulunmadığı durumlarda haklı beklentinin korunması kabul edilebilir. Aksi takdirde kanun koyucunun kamu yararını gerçekleştirmek üzere değişen koşullara göre yeni politikalar belirlemesi imkânı önemli ölçüde zedelenebilir.
    Davacı tarafından; D3 kodlu dahilde işleme izin belgeleri ile ithalatın belgede belirtilen süre boyunca vergi muafiyeti ile gerçekleştirilme imkanı olduğundan bahisle kazanılmış haklarının korunması için dava konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce düzenlenen belgeler yönünden muafiyet hükmü öngörülmemesi nedeniyle düzenlemenin eksik olduğu ileri sürülmekteyse de; adına düzenlenen bazı dahilde işleme izin belgelerinin özel şartlar bölümünde, dampinge karşı verginin tahsil edileceğine dair kuralın yer aldığı, ancak davaya konu düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile bu kuralın uygulandığı, dolayısıyla ihtilafa konu durumun davacı tarafından bilinmemesinin söz konusu olmadığı, öte yandan, vergiyi doğuran olay serbest dolaşıma giriş beyannamelerinin tesciliyle gerçekleşeceğinden, öngörülen ithalat süresi henüz tamamlanmamış dahilde işleme izin belgeleri bakımından ortada taraflar arasında sona ermiş bir hukuki durumun (tamamlanmış ithalatın) bulunmaması ve davacı şirketin yerli ürünler kullanmasının veya damping uygulanmayan ülkelerden ithalat yapmasının her zaman mümkün olması karşısında, Kararın 2. maddesinin yayımı tarihinde yürürlüğe girmesi ve yürürlük tarihinden önce düzenlenen belgeler yönünden istisna hükmüne yer verilmemesi kazanılmış hakkın ihlali sonucunu doğurmayacağından, Dahilde İşleme Rejimi Değerlendirme Kurulunun tavsiye kararı göz önünde bulundurularak, yerli üreticilerin haksız ithalattan korunması amacıyla alınan önlemlerin etkinliğinin arttırılması amacı doğrultusunda, derhal uygulanmak üzere gerek sözleşmesi akdedilen, gerekse ithalatı gerçekleşmemiş tüm ürünleri kapsayacak biçimde Dahilde İşleme Rejimi Kararında Değişiklik Yapılması Hakkında Karar'ın 2. maddesi ile getirilen kuralın dayanağı kanunlara, kanun hükmünde kararnameye ve üst hukuk normlarına herhangi bir aykırılık taşımadığı; diğer taraftan aksinin kabulü halinde ticaret politikası önleminin kişiler yönünden farklılaşan süreler boyunca uygulanmaması sonucunu doğuracağı, bu durumun belge sahipleri arasında eşitsizliğe yol açacağı ve önlemi etkisiz hale getireceği anlaşıldığından, bu yönde düzenleme yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü işleminde de hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

    KARAR SONUCU:
    Açıklanan nedenlerle;
    1. DAVANIN REDDİNE,
    2. Aşağıda dökümü yapılan ... Türk Lirası yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
    3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 14. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ... TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
    4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
    5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay Vergi Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 21/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi