13. Hukuk Dairesi 2015/39115 E. , 2017/2956 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, davalının ... bulunan ... parsel sayılı taşınmazdaki hisselerini vekaleten 31.01.2008 tarihinde dava dışı şahıslara sattığını, satış bedelinin kendilerine ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinden 10.000,00 TL"nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte hisseleri oranında davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişler, ıslah dilekçesi ile taleplerini 188.568,74 TL"ye yükseltmişlerdir.
Davalı, 149 parsel sayılı taşınmazdaki 14080 m² arsanın tapu dışı sahibi ve zilyedi olduğunu, davacıların babası ..."ye tapu kayıtlarını düzeltmesi için vekalet verdiğini, ancak verilen yetki kötüye kullanılarak taşınmazın adına tapulanması gerekirken oğlu kardeşi ve yakınları adına tapuda tescil edildiğini, davacıların bu durumun düzeltilmesi için kendisine vekalet verdiğini, bunun üzerine davacıların babasının yaptığı muvazaalı işlemi düzeltmek amacıyla tescil işlemlerini yaptığını, kendi hakkı olan arsayı karşılıksız geri aldığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların taşınmazın bedelini almadıklarını ispatlayamadığı, tanık beyanlarına göre satış bedelinin davacılara ödendiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının vekalet görevini kötüye kullanması, özellikle de, vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırılarak açılmıştır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. (B.K. md. 506/2) Eş söyleyişle, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (B.K.md. 508/1). Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacıların 149 parsel sayılı taşınmazda bulunan hisselerini satması amacıyla davalıya 23.2.2007 ve 22.5.2006 tarihli vekaletname vermişler, bu vekaletnameler kapsamında davalı davacıların hisselerini 31.1.2008 tarihinde satmıştır. Her ne kadar mahkemece, tanık beyanları esas alınmak suretiyle, davacıların satış bedelinin kendilerine ödenmediği iddiası ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş ise de, vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, davada ispat yükü vekil olan davalıda, olayın niteliği gereği tanık da dinlenemez. Kaldı ki davalının, vekil olarak satışı yapılan taşınmaz bedelini davacılara ödediği yönünde bir savunması da bulunmamaktadır. O halde davalı, davacılara ait hisseleri verilen vekaletnameye istinaden dava dışı şahıslara sattığına göre, az yukarıda açıklandığı üzere yasa gereği davalının bu hususta hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, davalının vekaletnameye istinaden yapmış olduğu satış işleminden sorumlu olduğu dikkate alınarak deliller toplanıp sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ve yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde davacılara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.