Esas No: 2021/2823
Karar No: 2022/1620
Karar Tarihi: 25.04.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2823 Esas 2022/1620 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2823 E. , 2022/1620 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2823
Karar No : 2022/1620
TEMYİZ EDENLER : 1-(DAVACI):… Turizm İşletmeciliği Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI): … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU :Danıştay Altıncı Dairesinin 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararının, davanın kısmen reddine ve vekâlet ücreti ile yasal faize hükmedilmemesine ilişkin kısmının davacı tarafından, kabule ilişkin kısmının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Gaziantep ili, Şahinbey ilçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada, … parsel sayılı taşınmazı da kapsayan alanın, … Belediye Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılmasına dair … tarih ve … sayılı Bakanlar Kurulu kararının taşınmaz yönünden iptali istemiyle açılan davada, davanın reddi yolundaki Danıştay Altıncı Dairesinin 11/11/2015 tarih ve E:2014/2084, K:2015/6624 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/03/2016 tarih ve E:2016/951, K:2016/736 sayılı kararıyla bozularak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca, dava konusu işlemin kesin olarak iptaline karar verilmesi üzerine, acele kamulaştırma işlemi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 50.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminatın, Asliye Hukuk Mahkemesince taşınmaza acele el konulmasına ilişkin karar tarihi olan 11/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararıyla;
Dava konusu taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararına istinaden, ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen acele el koyma kararı nedeniyle 06/06/2014 tarihinde davacı şirketin taşınmazdan tahliye edildiği, daha sonra açılan bedel tespiti ve tescil davasında, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla taşınmazın bedeli takdir edilerek, davalı idare adına tesciline hükmedildiği, karar tarihi itibarıyla taşınmazın mülkiyetinin davalı idareye geçtiği, bununla beraber, davacı tarafından acele kamulaştırma işleminin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/03/2016 tarih ve E:2016/951, K:2016/736 sayılı kararıyla, dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, dolayısıyla uyuşmazlığa konu taşınmazın mülkiyeti 30/06/2015 tarihinde davalı idareye geçmesine karşın, hukuka aykırılığı yargı kararıyla tespit olunan acele kamulaştırma işleminden dolayı davacının taşınmazından daha erken bir tarihte tahliye edildiği, tahliye tarihi olan 06/06/2014 ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği 30/06/2015 tarihi arasında, taşınmaz üzerindeki tesisi işletemediği ve bu nedenden dolayı davacının kazanç kaybına uğradığı,
Her ne kadar uyuşmazlığın esasının çözümlenmesi için davacı tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılması talep edilmiş ise de, uyuşmazlığın, taşınmazın bedeline ilişkin olmayıp, taşınmazın kullanılamamasından kaynaklı gelir kaybına ilişkin olduğu, bu gelir kaybının ise taşınmazın tahliye edildiği tarihten önceki son 5 (beş) yıla ilişkin brüt ve net kazancın tespitiyle çözüme kavuşturulacağı anlaşıldığından, bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmediği,
Bu itibarla; Dairelerinin 26/06/2019, 18/02/2020, 02/11/2020 tarih ve E:2016/11969 sayılı ara kararları ile, davacının başka ticari faaliyetleri de bulunduğundan, yalnızca uyuşmazlığa konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin işlem nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zarara konu faaliyetlere ilişkin, taşınmazın tahliye edildiği tarihten önceki son 5 yılda (2009-2014) elde edilen brüt ve net kazancın yıllara bölünmüş şekilde, ayrı ayrı belirtilmek suretiyle liste halinde bildirilmesinin ve anılan kazançlara ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenildiği,
Anılan ara kararlara istinaden sunulan vergi levhalarının incelenmesinden, davacı tarafından 2009 yılında 5.679,46-TL, 2010 yılında 5.169,51-TL, 2011 yılında 3.366,36-TL, 2012 yılında 2.672,04-TL matrah beyan edildiği, 2013 ve 2014 yılında ise herhangi bir matrah beyan edilmediği,
Davacının, anılan taşınmazdan tahliye tarihi olan 06/06/2014 ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği 30/06/2015 tarihi arasında anılan taşınmaz üzerindeki tesisi işletemediği ve bu nedenden dolayı kazanç kaybına uğradığı ve tahliye tarihinden önceki son 5 yılda ortalama yıllık 3.500,00-TL kazancının olduğu görüldüğünden, bu zararın davalı idare tarafından tazmini gerektiği,
Diğer yandan, doktrinde de kabul edildiği üzere manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olduğu, başka türlü giderim yolunun bulunmayışı veya yetersiz kalışının manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirdiği, olayın gelişimi ve sonucu, ilgilinin durumu itibarıyla uğradığı manevi zarara karşılık takdir edilecek manevi tazminatın manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat idarenin olaydaki kusurunun niteliği ve ağırlığını ifade edecek ölçüde saptanmasının zorunlu olduğu,
Bu itibarla, davacı Şirketin uzun yıllardır söz konusu taşınmazda faaliyet sürdürdüğü, hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan acele kamulaştırma nedeniyle taşınmazından erken tahliye edildiği, davacı Şirketin bir tüzel kişiliğinin bulunduğu, söz konusu erken tahliye nedeniyle, ticari kişisel değerlerinin de ihlal edildiği sonucuna ulaşılarak, 3.500,00-TL maddi, 5.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5.940,00-TL maddi tazminat, 5.940,00-TL manevi tazminat nedeniyle olmak üzere toplam 11.880,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, 5.940,00-TL maddi tazminat, 5.940,00-TL manevi tazminat nedeniyle olmak üzere toplam 11.880,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, işletmenin, hukuka aykırı şekilde el konulduğu dönemdeki kira ve ecrimisil bedelinin bilirkişi marifetiyle belirlenmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının sadece vergi levhasına bakılarak son 5 yıldaki ortalama yıllık kazancın 3.500,00-TL olduğuna kanaat getirilmesinin kabul edilemeyeceği, bu hesaplamanın hakkaniyete uygun olmadığı, zira 8.622 m2'lik taşınmazda kurulu bir işletme olduğu, burada hukuka aykırı bir el koyma söz konusu olup, ecrimisil bedelinin de hesaplanması suretiyle gerçek zararın tespit edilmesi gerektiği, kaldı ki davalı idare tarafından hukuka aykırı şekilde, davacı şirketin taşınmazından tahliye edilmemiş olsaydı, o yıl şirketin kazancını yükseltmesi veya işletmeyi kiraya vermesinin ihtimal dahilinde olduğu, hükmedilen tazminat bedellerinin düşük olduğu, diğer yandan hükmedilen maddi ve manevi tazminat bedellerini aşar şekilde vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu, ayrıca yasal faiz talebinde bulunulmuş olmasına karşın yasal faize hükmedilmeyerek eksik inceleme yapıldığı ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, Kamulaştırma Kanunu'nun 10. maddesine istinaden taşınmazın kamulaştırma işlemlerinin tamamlandığı, davacının iyi niyetli olmadığı, zira davacı tarafından kamulaştırma bedelinin bankadan çekildiği, bu nedenle hiçbir maddi zararın doğmadığı, davacının tüzel kişilik olması nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesinin ise mümkün olmadığı, tazminat talebinin tamamının reddi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Taraflarca, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ: Daire kararının esasa ilişkin kısmının onanmasının, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretleri yönünden ise düzelterek onanmasının ve yasal faiz talebi yönünden bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava konusu taşınmaz, daha önce plansız konumda iken, Gaziantep ili, Şahinbey ilçesi … Bölgesinde, … yolunun batısından başlayarak yaklaşık 347 hektarlık alanda, çarpık yapılaşmayı önlemek, bölgenin donatı alanları ile güçlendirilmiş planlı yapılaşmasını sağlamak amacıyla, Şahinbey Güney Kesimi 2. Etap 1/5000 ölçekli nazım imar planı Gaziantep Büyükşehir Belediye Meclisi'nin … tarih ve … sayılı kararı ile onaylanmış, bu plan doğrultusunda hazırlanan 1/1000 ölçekli Vadi Bölgesi 2. ve 3. Etap Uygulama İmar Planı da, Şahinbey Belediye Meclisi'nin … tarih ve … sayılı kararı ile kabul edilerek Gaziantep Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararı ile onaylanmıştır.
Anılan imar planlarında taşınmaz, "sosyal kültürel tesis alanı ve yol" olarak belirlenmiş, çarpık yapılaşmanın önlenmesi ve şehir trafiğinin rahatlatılması amacıyla yürütülen yeşil alan ve yol çalışmaları kapsamında, taşınmazın Şahinbey Belediye Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılmasına dair 07/10/2012 tarih ve 28434 sayılı Resmi Gazete yayımlanan, 10/09/2012 tarih ve 2012/3707 sayılı Bakanlar Kurulu alınmıştır.
Bu karara istinaden, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:… D. İş, K:… sayılı kararı ile taşınmaza el konulmasına karar verilmiştir.
Taşınmazın, 1/1000 ölçekli uygulama imar planında 'sosyal ve kültürel tesis alanında' kalması nedeniyle, 2942 sayılı Kanun'un olağan kamulaştırma hükümlerine göre … tarih ve … sayılı Şahinbey Belediye Encümeni kararı ile kamulaştırılmasına karar verildiği, anılan kararın iptali istemiyle açılan davanın, ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği, bu kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 18/05/2015 tarih ve E:2015/1539, K:2015/3185 sayılı kararıyla ile onandığı görülmektedir.
Bunun üzerine, taşınmazın kamulaştırılmasına dair belediye encümeni kararına istinaden açılan bedel tespiti ve tescil davasında, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile taşınmazın bedeli takdir edilerek, davalı idare adına tesciline karar verilmiştir.
Bu süreçte, taşınmazın acele kamulaştırılmasına dair Bakanlar Kurulu kararına karşı davacı tarafından açılan davada, Danıştay Altıncı Dairesinin 11/11/2015 tarih ve E:2014/2084, K:2015/6624 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, ancak kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/03/2016 tarih ve E:2016/951, K:2016/736 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bu kararın davacıya tebliği üzerine, 27/07/2016 tarihinde temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin birinci fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiş, son fıkrasında ise, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmış, "İptal ve tam yargı davaları" başlıklı 12. maddesinde; "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kanun'un 6. maddesinde, onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek olmadığı ve bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınacağı düzenlenmiş, "Acele kamulaştırma" başlıklı 27. maddesinde; "3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.
Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır." hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyize konu Daire kararının, tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmı yönünden;
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin tazminle yükümlü tutulması, ancak bir maddi zararın kesin olarak ortaya çıkmış, belirgin hale gelmiş olması halinde mümkündür. Kişinin isteği dışında maddi varlığında meydana gelen kayıp ve eksiklikler ile çoğalma olanağından yoksunluk olarak tanımlanan maddi zarar, henüz kesin olarak ortaya çıkmamış, belirgin hale gelmemiş ise, bu aşamada idarenin tazmin yükümlülüğüne gidilmesine olanak bulunmamaktadır.
Olayda; tam yargı davasında istenilen maddi tazminat, davacıların maliki bulundukları taşınmazdan tahliye edildikleri tarih olan 06/06/2014 ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği 30/06/2015 tarihi arasında, taşınmaz üzerindeki tesisin işletilemediği ve bu nedenle davacının kazanç kaybına dayalı uğradığı zararın karşılığı olarak tanımlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya ait taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararına dayalı olarak asliye hukuk mahkemesince verilen acele el koyma kararı nedeniyle 06/06/2014 tarihinde, davacının taşınmazdan tahliye edildiği, imar planında sosyal ve kültürel tesis alanı olarak belirlenen taşınmazın, bu süreçte Şahinbey Belediye Encümeni kararı ile imar planı doğrultusunda kamulaştırılmasına karar verildiği, anılan belediye encümeni kararına istinaden açılan bedel tespiti ve tescil davasında da, 30/06/2015 tarihinde, taşınmazın davalı idare adına tesciline karar verilmiştir.
Hukuka aykırılığı yargı yerince saptanan işlemlerden dolayı kişilerin uğradığı zararların tazmininin Anayasal ve yasal bir zorunluluk olduğunda kuşku yoktur.
Ancak, davacı tarafından, taşınmazın acele kamulaştırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, Bakanlar Kurulu kararının iptaline karar verilmiş ve hukuka aykırılığı yargı yerince ortaya konulan işlem nedeniyle davacının taşınmazından 1 yıl daha erken tahliye edildiği görülmüş ise de; Danıştay Altıncı Dairesince yapılan ara kararlara istinaden davacı tarafça sunulan belgelerin incelenmesinden, 2013 ve 2014 (Haziran ayında tahliye gerçekleşmiştir) yıllarına ilişkin davacı tarafından beyan edilen herhangi bir geliri bulunmadığı gibi taşınmazın davalı adına tesciline karar verilen 30/06/2015 tarihine kadar da gelir elde edilip edilmeyeceğinin belirsiz olduğu, dolayısı ile davacı tarafından uğranıldığı ileri sürülen zararın kesin olarak ortaya konulamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kaldı ki, yargı yerince acele el koyma kararı verilmeden önce, taşınmaz malın tespit edilen bedelinin malikleri adına depo edilmesinin zorunlu olduğu, olayda da ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… D.İş sayılı dosyasında takdir edilen 2.698.106,99-TL bedelin 24/02/2014 tarihinde davacı adına açılan banka hesabına bloke edildiği ve davalının beyanlarına göre, davacı tarafından bu bedelin çekildiği, daha sonra davalı idare tarafından açılan bedel tespit ve tescil davasında da, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında, bilirkişilerce tespit edilen 3.936.259,00-TL bedelin, bakiye kalan 1.238.152,01-TL'lik kısmının davacıya derhal ödenmesine karar verildiği görüldüğünden, kamulaştırma bedelinin bir kısmını tescil kararından önce peşin alan davacının, 06/06/2014 tarihi ile taşınmazın mülkiyetinin idareye geçtiği 30/06/2015 tarihi arasında herhangi bir maddi zarara uğramadığı ortadadır.
Öte yandan, idare hukuku ilkelerine göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin hukuka aykırı bir işlemi veya eylemi sonucu ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması ya da ilgilinin şeref ve onurunun zedelenmiş bulunması veya kişinin fiziki yapısını zedeleyen, yaşama ve kazanma gücünün azalması sonucunu doğuran olayların meydana gelmesi gerekmekte olup; olayda, davacının tahliye edildiği tarih itibarıyla acele kamulaştırma işleminin ayakta olduğu, bir idari işleme dayalı olarak alınan acele el koyma kararına istinaden davacının taşınmazından tahliye edilmesinin, davacı şirketin ticari itibarını zedeleyici nitelikte değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, her ne kadar sonradan bu işlemin yargı yerince iptaline karar verilmiş ise de; bu iptal kararından önce olağan kamulaştırma sürecine dayalı, taşınmazın davalı idare adına tescil edildiği görüldüğünden, davacıya manevi tazminat ödenmesini gerektirecek şartların bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin hüküm fıkrasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Davacı tarafından, taşınmaza acele el konulmasına ilişkin asliye hukuk mahkemesi karar tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi istemine ilişkin olarak temyize konu Daire kararında hüküm kurulmadığı, kararın bu yönüyle eksik olduğu ileri sürülmekte ise de, tazminat taleplerinin kısmen kabulüne ilişkin Daire kararı, davanın reddi gerektiği yönünde bozulduğundan, bu husustaki temyiz isteminin bu aşamada incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
Diğer yandan, Kurulumuzca verilen bozma kararı üzerine yeniden verilecek kararda, vekalet ücretinin yeniden değerlendirileceği tabidir.
Maddi ve manevi tazminat talebinin kısmen reddine ilişkin kısma gelince;
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Altıncı Dairesi kararının kabule ilişkin kısmı, Kurulumuzca yukarıda yer verilen gerekçeler doğrultusunda bozulduğundan, maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden davanın kısmen reddine ilişkin bu kısmının da, yukarıda belirtilen bozma gerekçeleri doğrultusunda onanması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, davanın kısmen reddine ilişkin Daire kararında, sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalının temyiz isteminin kabulüne,
2.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3.Davacının temyiz isteminin reddine,
4.Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararının redde ilişkin kısmının yukarıda yer verilen gerekçe ile ONANMASINA,
5.Bozulan kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine,
6.Kesin olarak, 25/04/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Altıncı Dairesinin 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararının manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu, davalı ve davacı tarafından manevi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen temyiz nedenlerinin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varıldığından, temyize konu Daire kararının, manevi tazminata ilişkin kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara bu yönden katılmıyoruz.
KARŞI OY
XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden, Danıştay Altıncı Dairesinin 18/02/2021 tarih ve E:2016/11969, K:2021/2140 sayılı kararının maddi tazminata hükmedilmesine ilişkin kısmının usul ve hukuka uygun bulunduğu, davalı ve davacı tarafından maddi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen temyiz nedenlerinin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı sonucuna varıldığından, temyize konu Daire kararının, maddi tazminata ilişkin kısmının onanması gerektiği oyuyla, karara bu kısım yönünden katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.