11. Hukuk Dairesi 2016/5791 E. , 2018/153 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... ... 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23/12/2015 tarih ve 2015/1244-2015/568 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, ... ... (eski ...) 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/405 esas dosyası ve birleşen dosyasında, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca müvekkilinin davalıya devretmiş olduğu hisse devirlerinin iptali ile hisse senedi mülkiyetinin tekrar müvekkili adına tespit ve tesciline karar verilmesi talepli dava açıldığını, talebin mahkemece reddedildiğini, bu kararın Yargıtay 11. HD tarafından “818 sayılı BK’nin 106. maddesi uyarınca satılanın istirdadı için bu hakkın ayrıca saklı tutulmasının gerektiği, aksi halde ancak satılanın bedelinin istenmesinin mümkün olduğu" gerekçesiyle onandığını, artık iadesi talep olunamayacak menkul mal niteliğindeki %25"lik devredilen hisse senetlerinin ödenmeyen bedeli ile ifası artık mümkün olmayan davaya konu protokol hükümleri sebebiyle müvekkili tarafından dava dışı ... A.Ş’ye devredilen gayrimenkulün güncel değerinin tespiti ile bedelinin davalıdan dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davada öncelikle zamanaşımı itirazları olduğunu, davacının ... A.Ş"ye devrettiğini iddia ettiği taşınmazı, şirketin 3. kişiden satın aldığını, şirketin satın aldığı taşınmazın bedelinin müvekkilinden istemesinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dava dışı şirketteki hisselerinin taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri uyarınca davalıya devredilmiş olduğu, davacının kendi edimlerini yerine getirdiği halde davalının edimlerini yerine getirmediği, ancak hisse senedi bedelinin tahsiline yönelik talebin BK"nin 126/4 (TBK 147/4) 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, taraflar arasında imzalanan protokole göre taşınmazın devrine yönelik davalının bir taahhüdünün bulunmadığı bu nedenle pasif husumetinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki (2) numaralı bendin, davalı vekilinin aşağıdaki (3) numaralı bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
.../...
2-Dava, taraflar arasında imzalanan protokol hükümleri uyarınca açılan alacak davasıdır. Her ne kadar mahkemece taraflar arasında imzalanan protokole göre taşınmazın devrine yönelik davalının bir taahhüdünün bulunmadığı bu nedenle pasif husumetinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, taraflar arasında imzalanan 13 Haziran 2000 tarihli protokol ve eklerinde diğer şahısların yanında davacı ve davalının da imzalarının bulunması ve bu protokol kapsamında ve protokolun tarafları arasında uyuşmazlık bulunmaması karşısında pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın anılan taraf yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 10/01/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, dava dışı şirkette davacıya ait payların davalıya devri nedeniyle ödenmeyen devir bedelinin tahsili ile ifası artık mümkün olmayan protokol hükümleri sebebiyle davacı tarafından davadışı ... A.Ş"ye devredilen taşınmazın güncel bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece devir bedelinin tahsili istemine ilişkin davada TBK 147/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği gerekçesiyle bu kalem talep yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz istemi sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda reddedilmiştir.
Çoğunluğun red gerekçesine katılamıyoruz.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 147/4. maddesinde "Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki, bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetcileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar"ın 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu düzenlenmiştir.
Bu hükmün uygulanabilmesi için öncelikle taraflar arasında bir ortaklık sözleşmesinin bulunması gerekmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmadığı ahvalde hükmün uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu halde zamanaşımı süresinin taraflar arasındaki hukuksal ilişkiye göre tayini gerekmektedir.
Diğer taraftan, taraflar arasında ortaklık sözleşmesinin varlığı yeterli olmayıp, alacak "ortaklar arasında ya da ortakların ortaklıktan" doğması ya da "ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık ve ortakları arasında" doğmuş olmalıdır. (Ahmet M. Kılıçoğlu-Borçlar Hukuk-Genel Hükümler Sh. 1094)
Sonuç olarak, 6098 sayılı TBK 147. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında bir uyuşmazlık olmalı ve bunlar arasındaki bu uyuşmazlığında "ortaklık sözleşmesinden" kaynaklanması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar davadışı şirketin ortakları olmakla birlikte, ihtilaf TBK 147/4. maddesinde ifade edildiği şekilde ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmayıp, 16.02.2001 tarihli hisse devir sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
TBK 147/4. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımının uygulanabilmesi için uyuşmazlığın ortaklık sözleşmesinden doğmuş olmasına ilişkin şart gerçekleşmediğinden olayda 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir.
Bu halde taraflar arasındaki ilişkinin niteliği itibari ile dava 6098 sayılı Yasa"nın 146. maddesinde düzenlenen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. (Yargı 11. Hukuk Dairesi 2007/3311 E. 2008/5022 K. sayı ve 15.04.2008 tarihli kararı)
Davayı 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi kılan yerel mahkeme kararının bu nedenle de bozulması gerekirken bu yöne ilişkin davacının temyiz isteminin reddine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.